Erdoğan ’dan siyasette ahlak kriterleri (I)

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, Deniz Baykal’ın kaset olayının ardından CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesinden sonra izlediği tutumla siyasete bir dizi ahlak kriteri getirirken, aynı zamanda muhalefeti “sadakatsizlik” teması üzerinden sıkıştırmaya dönük bir siyasete yöneldiğini görüyoruz.

Haberin Devamı

Erdoğan’ın Deniz Baykal’la ilgili kaset olayının patlak vermesinden sonraki tutumuyla ilgili şu gözlemleri yapabiliriz:

ÖNCE: ‘KİŞİSEL SORUNLARA GİRMEYİZ’

İddialara konu olan kasedin internete düştüğünü öğrenince Erdoğan’ın ilk tepkisi bütün teknik imkânlar kullanılarak görüntülerin sanal sistemden çıkarılması talimatını vermek oluyor. Erdoğan, aynı gün toplanan partisinin MKYK toplantısında da kendi ifadesiyle “CHP’ye siyasi noktada her türlü eleştirimizi yapabiliriz ama bu tür kişisel bir sorun bizim değerlendirme çerçevemiz içine girmez. Bu işin spekülasyonuna girmeyin” mesajını veriyor.

Ayrıca, Başbakan’dan kendisine yakın yayın organlarına bu konuyu büyütmemeleri telkininin de gittiği anlaşılıyor.

Erdoğan, olayın patlak verdiği 7 Mayıs Cuma gününden Baykal’ın istifasını açıkladığı 10 Mayıs Pazartesi gününe kadar bu olayla ilgili hiçbir şey söylememiştir.

İktidar partisinin bu konudaki dikkatli suskunluğunun tek istisnası Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tır.

SONRA: ‘İDDİALARI YALANLAMADIĞINA ÜZÜLDÜK’

Başbakan’ın bu tutumu Baykal’ın istifasını açıklarken kaset olayını “hükümetin komplosu” olarak nitelendiren suçlamasının ardından tümüyle değişti. Erdoğan, aynı gün Baykal’ın suçlamasını “ahlaksız bir iftira” olarak nitelendirdi, ayrıca aynı açıklamada ilk kez kasedin içeriğine ilişkin iddialara da girerek dolaylı bir ifadeyle Baykal’ı bu iddiaları yalanlamaya davet etti. Erdoğan, bu açıklamasında olayı ilk duyduğunda “İnşallah bunlar doğru değildir” dediğini kaydederek, şöyle dedi:
“Sayın Genel Başkan’ın böyle bir yalanlamada bulunmaması, bulunamaması üzüntümüzü daha da artırmıştır. CHP lideri, bizim iyi niyetli tutumumuzu sorgulamaya yelteneceğine, kendi kabahatini ve çaresizliğini bizim üzerimizden aşmaya ve siyasallaştırmaya çalışacağına, kendisinden beklenen olgunluğu hiç değilse bugünlerde sergilemelidir.”

DAHA SONRA: ‘EŞİNE İHANET EDEN MAĞDUR OLAMAZ’

Erdoğan, 14 Mayıs günü Atina’ya giderken yaptığı açıklamada bu kez açıktan Baykal’ı “eşine ihanet etmekle” suçlayarak, şunları söyledi:

“Bu gizli buluşma iddia edildiği gibi gerçekten gerçekleştiyse, ki şu ana kadar ana muhalefet lideri böyle bir şeyi yapmadığını da söylemiyor, ismi geçen diğer isim, o da söylemiyor... Benim en çok üzüldüğüm konu şudur: Türkiye’nin özellikle toplumsal ahlak değerleri açısından bir erozyona uğratılma gayreti var. En büyük tehlike aslında buradadır. Yani, bu işleri meşru görme gayreti içerisinde olanlar var. Bu milleti ayakta tutan en önemli güç toplumsal ahlakımızdır. Bunun üzerinde spekülasyona girenler var. Ve bunun üzerinden mağduru oynayanlar var ve kusura bakmasınlar böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil ve bu tür rolü oynayanlar eşlerine ihanet edenleri biz hiçbir zaman bu toplumun içinde kalkıp da mağdur olarak göremeyiz, gösteremeyiz. Böyle bir gayretin içinde olamayız. Bu, muhafazakâr toplumun ahlak değerlerinde bir erozyon başlangıcıdır ki tehlike zaten buradadır, sıkıntı buradadır”.

VE ‘MİLLETVEKİLLİĞİNDEN İSTİFA’ DAVETİ

Başbakan, 15 Mayıs günü Atina’dan dönerken uçakta gazetecilerle yaptığı sohbette yine Baykal’a hücum edip, “Aldatan mağdur değildir. Bunu hem erkek, hem kadın için söylüyorum. Önce adama sorarlar ‘Bu odaya girdin mi, girmedin mi? Buluştun mu, buluşmadın mı?’ Bu ne kadar ahlaki değilse, daha sonra yaptığın da ahlaki değil. Pisliğin içinde debeleniyor. Debelendikçe batıyor” diye konuşuyor.

Erdoğan, ayrıca parti kadrolarının Baykal’a sahip çıkmalarını ahlaki değerler açısından “kınayarak”, “Partimin içinde de böyle bir şey olsa, derhal ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk ederim” diye konuşuyor. Erdoğan ayrıca “Bu özel hayat değil. Genel Başkan’ın kendi yatak odası olsa ilk savaş açan ben olurum. Ama ev kendi evi değil. Daha detaylara beni sokmayın. Beyefendi çok cesur davrandı ama milletvekilliğinden istifa etmedi” diyerek, hem başka şeyler de bildiğini ima ediyor, hem de kendisini milletvekilliğinden de istifaya davet ediyor. Görüleceği gibi, Başbakan, Baykal’a karşı tutumunu sertleştirirken, aynı zamanda siyasetçilere evlilikte yüksek sadakati esas alan bir dizi ahlak kriteri de getiriyor. Eşine ihanet eden siyasetçinin milletvekilliğinden istifa etmesi gereğinden, aldatanların ayrıca partiden ihraç edileceğinden söz ediyor.

Burada ifade edilen doktrin Türk siyaseti ve Adalet ve Kalkınma Partisi açısından ne anlama geliyor, nasıl değerlendirilmelidir? Bu sorulara yarınki yazımızda yanıt arayacağız.

Yazarın Tüm Yazıları