Erdal Sağlam: Talebi kısmak gerekecek mi?

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

MAYIS ayı rakamları, enflasyonun düşürülmesi konusunda yeni tartışmalar açtı. Hazine, talebi artan mallarda yüksek zam yapan özel sektöre sitemde bulunurken, özel sektör ise işlerine geldiği için, son bir yıllık zam rakamlarını kullanarak, ‘‘Biz üzerimize düşeni yapıyoruz’’ yanıtını verdi.

Öyle ya da böyle; talebi artmayan mallarda aynı artışın görülmemesi, iç piyasadaki canlanmaya fiyat artışları ile yanıt verilerek, kár maksimizasyonuna gidildiğini gösteriyor. Özel sektörün kárını maksimize etmeye çalışması ise elbette ki doğal.

Ekonomi yönetiminin, piyasaya inanmış olması, geçmişin ‘‘zam yapana sopa’’ eğilimini hortlatmadı, ancak sitemde bulunmaktan da kendilerini alamadılar.

Ve ister istemez, enflasyonda beklenenin üzerinde çıkan artışlara karşı önlem arayışına başlandı. Bürokratlar arasında, ‘‘Talebi kısmak gerekir mi?’’ ve ‘‘Eğer gerekirse, hangi yollarla kısmak gerekir?’’ sorularının yanıtları tartışılıyor.

Bu kapsamda fiyatları aşırı artan, çoğu lüks malda KDV oranlarının artırımı konuşuldu. Maliye yetkililerinin, zaten yüksek olan KDV oranlarını bir kez daha artırmak niyetinde olmadığını peşinen söyleyelim. Geçmişte de görüldüğü gibi, fazla artırıldığı takdirde, kaçağa yol açmasından korkuyorlar. Ayrıca, önümüzdeki yılın vergi gelirini de düşünerek, Maliye, ‘‘İç piyasadaki canlanma engellenmeden enflasyon düşüşünde ısrar edilmesi’’ görüşünde.

Yeni bir tartışma, Özel Tüketim Vergisi'nde (ÖTV) açıldı. Bir türlü çıkarılamayan, AB'ye uyum için gereken ÖTV'nin talebi kısmakta kullanılabileceği söyleniyor.

Öte yandan Merkez Bankası'nın para politikası ile talep daraltması yaratabileceği kaydediliyor. Merkez'in kullanabileceği imkánın net iç varlıklar hedefi olduğu, bu hedefte alt sınırlarda gidilerek likiditenin daraltılıp, faizler artırılarak tüketime freni savunanlar var. Merkez Bankası ise bunu etkili bir silah olarak görmüyor.

Bütün bürokratların üzerinde mutabık kaldığı en etkili silah ise ‘‘Hükümetin kararlı olduğunu kesin olarak belirtip, gerekli kararları alması’’. Birlikler kanununda olduğu gibi, zamanında yerine getirilmeyip piyasalara ‘‘sapma’’ imajı veren sapmaların, piyasaların programa olan güvenini zedelediğini kaydeden bürokratlar, bundan sonra programa uygun ve zamanında karar alınmasının, başta enflasyon olmak üzere hedeflerin tutturulması için şart olduğunu söylüyorlar.

BÜROKRASİYE MORAL GEREK

Aslında şunu söylemek gerekir ki, bürokrasinin morale ihtiyacı var. Özel sektöre yapılan sitemde, yorgunluğun payı büyük.

Uzaktan, ‘‘Daha 5 ay oldu, ne yaptılar ki?’’ denebilir. Ancak işler uzaktan göründüğü kadar kolay yürümüyor. Her bir önlemin, kararın alınması için çok büyük çabalar gerekiyor. Ekonomiyle ilgili bakanların programa sahip çıkıp savunmakta yeterli olamadıkları zaten ortada. Bütün ikazlara rağmen Başbakan ve yardımcıları, ‘‘Programa sahip çıktıklarını’’ hálá göstermiş değiller.

Bütün bunlar, her bir küçük karar için bile yapılan gereksiz tartışmalar, buna rağmen kararların zamanında çıkmaması, artı bir yorgunluğa neden oluyor. Ve özel sektörün fırsatçılık çağrıştıran hareketleri, bu psikoloji içinde moral bozukluğuna yol açıyor.

Ancak şunu da söyleyelim ki, mayıs ayı enflasyonuna ilişkin ilk moral bozukluğu atlatıldı. Bürokrasi, şimdi olaya daha serinkanlı bakıyor ve talebin kısılmasına karar vermek için bir süre daha bekleme kararı almış durumda.

Yazarın Tüm Yazıları