En büyük bağırsak tüccarlarından 80’lik Niko’dan hayat dersi

‘Hayat 25 yıl eğitim, 25 yıl sıkı çalışma, 25 yıl da tatildir. Tam 18 yıl önce Rotterdam, Hamburg ve Lizbon’daki şirketlerimi oğluma devrettim ve o gün bugündür tatil yapıyorum’ diyor, 80 bahar önce İstanbul’da Yedikule’de doğan ve belki de dünyanın en büyük bağırsak tüccarlarından Niko Anastasiadis.

Sevecen bir yüz, sevecen bakışlar... Hiç göstermiyor yaşını. Dinamik, hayat dolu. Bize göre ‘hayatın ta kendisi’ Niko. Simi Adası’nda, ikinci eşi Nelly’nin adını verdiği teknesinde son 20 yıldır hayatını paylaştığı Katerina ile bilmem kaçıncı tatilini yaparken tanıştığımız Niko’nun sohbetine doyum olmuyor. Ne diyelim? Hayatta bazı şeyler vardır kitaplar yazmaz pek. Sen çok yaşa e mi Niko.

n Kimsin Niko? Neler yaptın hayatında?

- İstanbul’da biz alaturka büyüdük. Evin reisi babadır. Baba ne derse o olur. Avrupa’ya bağırsak satıyordu babam ve hep yabancı dil öğrenmenin şart olduğunu söylerdi. İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce Fransız Saint Joseph Lisesi’ne gidiyordum. Avrupa gezisinden yeni dönen babam ‘Oğlum, Hitler dünyaya hakim olacak. Almanca öğren’ diyerek Tünel’deki Alman Lisesi’ne yaptırdı kaydımı. Savaş bitmeden bu kez Almanya’nın yenileceğini önceden sezince tekrar Saint Joseph’e döndüm.

n Okul bitince ne oldu?

- Daha ertesi gün saat 06.30’da beni Karaağaç’taki mezbahamıza götürdü. Midem acayip bulandı ama dayandım. İlk dış seyahatimi 22 yaşındayken 1947’de yaptım. İsveç, Danimarka ve Fransa’yı gezdim. İki hafta içinde bir yıllık bağırsak ihracatımız kadar mal sattım. Dönüşte babamdan otomobil istedim. Hiç oralı olmadı. ‘Sana otomobil almam için bana 50 otomobil parası kazandırmak lazım’ dedi. 1952’de rahmetli oldu. İşi üç kardeş üstlendik.

n İşler nasıldı o zaman?

- İlk başta iyiydi. Adnan Menderes başbakan olunca bozuldu. Her şey karaborsaya düştü. Doların resmi kuru başka, karaborsa kuru başka idi. Üstelik Anadolulu tüccar bağırsakları faturasız satmak istiyordu. Naylon fatura ile işi ne kadar götürebilirsin? Kaldı ki adın da Niko... Rum, Ermeni ne fark eder; hepimiz Türkiye’mizde yaşamıyor muyuz? Bu ayrımı hiç anlamadım. Sonra 1955 olayları geldi

n Evine, işyerine zarar geldi mi?

- Hayır. Türk arkadaşlarım bana ‘Bugün evine erken git ve sabaha kadar ışıkları açık tut’ dediler. Ne evime gelen oldu ne de işyerime zarar veren. Ertesi gün kız kardeşim babamın mezarının bulunduğu Şişli Mezarlığı’na gitti. Orada çok kötü şeyler olmuştu. Kız kardeşimin mezarlığa girmesine izin vermediler. O da kapıdaki askeri tokatladı. Hemen subayın biri geldi ve ‘Hanımefendi askere vurmanın cezası hapistir ama seni anlıyorum. Hadi çabuk evine git’ dedi.

n Hollanda’ya ne zaman gittin?

- 1957’de işleri kardeşlerime devrederek cebimde 1500 dolarla Hollanda’nın yolunu tuttum. Baktım burada herkes banka kredisi ile iş yapıyor. Önce 500 dolara elden düşme bir Amerikan arabası aldım, sonra doğru bankaya. Adamlardan 50 bin dolar kredi istedim, 25 bin verdiler. Bağırsak komisyonculuğuna başladım. Sonra Allah’ın da yardımıyla işleri büyüttüm. Moğolistan’a Çin’e kadar her ülkede iş yaptım.

ADAY OLSAM, MARMARİS’E BELEDİYE BAŞKANI OLURUM

n Kaç evlilik yaptın?

- İstanbul’da genç yaşta evlendim. Hanım benim gibi Rum’du. Dört yıl sonra boşandık. Oğlumuzu ben büyüttüm.

n Neden boşandın? Gözün dışarıda mıydı?

- 1950’li yıllarda İstanbul’un nasıl olduğu malum. O zamanlar zamparalıkta seks filan yoktu. Genç kızlarla öpücükler, kucaklaşmalar işte... Hollanda’ya gittikten iki yıl sonra yine evlendim. Hollandalı eşim Nelly’yi çok seviyordum. İki kızımız oldu. Ama onu Allah aldı benden. Yaklaşık 20 yıldır da Katerina ile yaşıyorum. İkimiz de evlenmeye karşıyız. Evlilik, hanımın geleceğini garanti altına almaktan başka ne ki? Evleniyorsun birkaç yıl sonra boşanıyorsun. Mahkemeye gidiyorsun, kadın ‘Kocam şu kadınla bunu şunu yaptı’ diyor. Ya olur mu öyle şey? Hakim benim özel hayatımı neden öğrensin? Katerina’ya bankada para yatırdım, ona hisseler de aldım. Helal olsun ama evlilik yok.

n Kadın nedir senin için?

- Kedidir... Okşuyorsun, seviyorsun; kızdı mı, sıkıldı mı tırmalıyor. Kozmopolit biriyim. Mesela İspanyol kadınları ateşli filan derler ya, yok öyle bir şey.

n Hayatın nasıl geçiyor?

- Kış Rotterdam’da, ilkbahar Marmaris’te, sonbahar Yunan adalarında geçiyor. Marmaris’te beni tanırlar. Hani aday olsam belediye başkanı seçilirim.

n Türkiye’yi bugün nasıl buluyorsun?

- Tayyip Erdoğan’ın tuttuğu yol çok doğru. Çalışkan bir başbakan. Açıkçası Erdoğan, Avrupa Birliği’ne ders veriyor. Türk Lirası da son dönemde istikrar kazandı. Nedenini bilmiyorum. Sordum, banka müdürleri bile bilmiyor.

Dul first lady Dimitra Liani’nin yeni aşkı

Yunanistan’ın eski başbakanlarından Andreas Papandreu’nun 1980’li yılların sonlarında hostes olan Dimitra Liani ile yaşadığı yasak aşkı bilmeyen yoktu. O dönemlerde bir Yunan heyeti, bir Afrika ülkesinde hani atalarının insan etinden hoşlandıkları iddia edilen kabileleri ziyareti sırasında, herkesin Liani’nin kısa adı olan ‘Mimi’yi bildiğini hayretle tespit etmişti. Hatta söylendiğine göre, o dönemlerde ‘Davos ruhu’ denen kısa ömürlü Türk-Yunan yakınlaşması yaşanıyordu ya, Başbakan Turgut Özal yurtdışındaki bir akşam yemeği sırasında eşi Semra Hanım’a ‘Yahu şu çocukları evlendirelim’ demişti de azar işitmişti.

Gel zaman git zaman çapkın Andreas, 40 yıl aynı yastığı paylaştığı karısı Amerikalı Margaret’i boşadı. Boşamak için kanun bile çıkarttı. Sonra da davullu zurnalı bir düğünle Liani’yi ‘Bayan Papandreu’ yaptı. Düğün hediyesi olarak da Atina’nın sosyete semtlerinden Ekali’de saray yavrusu bir villa aldı kendisinden 35 yaş küçük karısına.

Yaşı 75’e dayanan Andreas 1996’da rahmetli olunca o zamanlar 40 yaşlarında olan Dimitra Liani bir süre kocasının yasını tuttu. Türkçesi ‘Rahmetlinin 40’ı dolunca eve başkası girer’ şeklindeki Yunan atasözünü doğrularcasına, Andreas Papandreu’nun hangi parayla aldığı şaibeli villaya genç tiyatro sanatçısı Kostas Spiropulos girdi. Spiropulos, Türkiye’de Yunanistan’ın Filiz Akın’ı olarak da bilinen Aliki Vuyuiklaki’nin ölmeden önceki son sevgilisiydi. Çocuk kendisinden büyük kadınlarla ilişkiye alışıktı anlayacağınız.

Liani kitap yazdı, televizyonda haber programcılığına soyundu ama pek dikiş tutturamadı. Spiropulos ile ilişkisine gelince, hayli uzun sürdü. Ama çocuk sonunda ‘murdar’ çıktı. Liani, sevgilisinin kendi yatağından başka yataklarda da, üstelik tek başına olmadan, şöyle bir rahat uzanıp yattığını keşfetti. Tabii kapı dışarı etti sevgilisini. Yine içine kapandı bir süre için.

Geçenlerde yeni aşkı ile gündeme geldi Liani. Bu defa kendisine Ermeni bir sevgili buldu...

Türkiye’de ‘Magapai’ şarkısı ile sevilen ve defalarca İstanbul’da sahneye çıkan Angela Dimitriu’nun eski sevgilisi kuyumcu Nuray Sabuncuyan ile ‘günah adası’ Mikonos’ta objektiflere yakalandı.

Liani’nin bu ilişkisinden Atina’da yaşayan Ermeniler de son derece memnunmuş. Fotoğrafa bakılırsa, eski ‘first lady’ de halinden pek şikayetçi görünmüyor değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları