Emre Kınay’a mı yoksa BBG Eray’a mı benziyorum

Gelen elektronik postaların hemen hepsine cevap yetiştirmeye çalışıyorum.

Arada atladıklarım da oluyor tabii. Davetsiz misafir kontenjanından, ‘inbox’a doluşan ‘grup postaları’ yüzünden şuurumu kaybedip, toplu imha yöntemini de benimseyebiliyorum. Arada bir de sık sorulan soruları toptan cevaplamanın faydası olabiliyor. Daha önce de yapmıştım, şimdi tekrarlıyorum, dikkatli okuyun lütfen özellikle ilk soruyu...

SORU 1: Usta, şimdi sen bir yazında bir albümden (veya bir kitaptan) bahsetmiştin ya hani... Ben o yazıyı saklayacaktım ama saklamamışım. Şimdi de bulamıyorum. Neydi o kitap, nereden bulabilirim, kaç paradır, sende fazla varsa bana yollayabilir misin?

CEVAP 1: ‘Oldu benim güzel kardeşim... Tatile giderken haber ver de eve gelip çiçekleri de sulayayım’ demiyorum tabii bu sorular zincirine cevap olarak. Ama biraz yardımcı olunmasını bekliyorum. Bazen bana elektronik posta sarkıtana kadar, www.hepsiburada.com veya www.ideefixe.com gibi bir adreste ufak bir araştırmayla sonuca ulaşabilirsiniz. Ecnebi neşriyat söz konusuysa, www.amazon.com gibi adresler çözer hadiseyi. Yine de ben yazıyorum tabii size ama, o zaman da en azından neyi hatırlamak istediğinizi bana net bir şekilde hatırlatmanız gerekiyor. ‘İki veya üç yıl oldu galiba... Kabakulak’ta mı yazmıştın, Cumartesi miydi yoksa?..’ diye kafamı karıştırırsanız nasıl olacak bu işler, di mi ya?..

*

SORU 2: Abicim ben seni İstiklal’de gördüm; hiç köşendeki fotoğrafa benzemiyorsun ya. Ne zaman değiştiricen o fotoğrafı? Bir de şeye benzetiyordum ben seni o fotoğraftan Emre Kınay’a... Ehe, ehe!..

CEVAP 2: Sebati Karakurt o fotoğrafı herhalde 6-7 sene önce çekmişti. Haliyle değişiyor insan. Ama dursun öyle işte ya, uğraşamayacağım. Evet saçları üçüncü kez uzattım (İlk olarak lise bittiğinde denemiştim... Sonra üniversitede kestirdim ve hemen pişman olup ikinci kez uzattım. Üçüncü de bu işte, askerden sonra böyle lepiska model olduk tekrar...) Bu arada Emre Kınay iyi deneme... Bir de BBG Eray’a benzetirlerdi. Acı verici fakat engel olamıyorsun. Objektif olarak bakmaya çalıştım, evet ya, ben de benzetebilirdim. Ama durumun çok fena olmasını engellemiyor bu!

*

SORU 3: Her albümü dinlemediğini söylüyorsun. Dinlemediğin albümleri n’apıyorsun? Bana verir misin dinlemediklerini?

CEVAP 3: Böyle bir müzik zevki olabilir mi arkadaşlar ya, rica ediyorum söyleyin. Biri çıkıp ‘Ne dinliyorsun?’ diye sorsa cevap olarak ‘Kanat Atkaya’nın dinlemediklerini dinliyom vallahi!’ diye mi cevap vereceksiniz. Dinlemediğim albümleri, gazetede çalışan arkadaşlar zevklerine göre kapışıyorlar.

*

SORU 4: Birader ben şimdi ne düşündüm biliyor musun? Bizim muhabbet süperdir arkadaşlarla; sen de elemanları topla gel, beraber geyiği boynuzlarından kavrarız, belini kırarız...

CEVAP 4: Bu samimi yaklaşım tabii ki güzel de nasıl olacak o iş? Böyle daha güzel, inanın bana. Hem sonra ‘benim elemanlar’ da en az benim kadar asosyal adamlar. Birbirimizi bulmuşuz, yıllarca test etmişiz ve yakın arkadaş olmuşuz. Aynen sizin arkadaşlarınızla yaptığınız gibi yani. Öyle uzaktan muhabbeti beğenip içine girip pişman olmak da var. Böyle daha iyi, cidden...

*

SORU 5: Ben de senin gibi köşe yazmak istiyorum. Hatta ben daha iyi yazıyorum. Ne yapmam gerekiyor?...

CEVAP 5: ‘Buyur dükkan senin’ demek kalıyor bana bu özgüven karşısında. Özgeçmişinizi Hürriyet Gazetesi İnsan Kaynakları’na, Sancak Basa’ya yolluyorsunuz. O değerlendiriyor. İstediğiniz pozisyonun benim köşem olduğunu özellikle vurgulayın ki; sizi bulmam kolay olsun!..
Yazarın Tüm Yazıları