Duyunoorhanpamuk?

New York Times’da Orhan Pamuk’u görünce, Newsweek’lerin, Wallpaper’ların kapaklarında ‘Cool İstanbul’u okuyunca içimde bir hoplama oluyor. Sınırlar duvar değil, tebeşirle çizilmiş uydurmasyon çizgiler gibi geliyor bana.

Kendi kendisiyle evlenip dünyadan vatandaşlığı aldığını zanneden biri olarak, bir tuhaf sahiplenme içinde buluyorum kendimi. Yaşlılar gibi sayfayı yırtıyorum falan. (Bir şeyleri saklamaya yeltendin mi kork!)

İnsan beyni bir şeyle bir şeyi birleştirerek çalışabiliyor ya, Orhan Pamuk İstanbul, İstanbul dünya, New York Orhan Pamuk, New York İstanbul gibi ikilemeler iyice hoşuma gidiyor. O kadar ki, kendimi dün bir Hollandalı’ya ‘duyunovorhanpamuk?’ (Orhan Pamuk’u bilir misin?) derken yakaladım...

Biz çılgın Türkler batılılaşmanın formülünü bir türlü tutturamıyoruz. Yani ne kadar gelenek görenekle ne kadar Anglo Saxon karışınca, hem bizim hem onların damak tadı bozulmayacak çözemiyoruz.

Türkiye’nin en kuzeybatısında yaşayan bir kabile var. Onlar biraz daha zor beğenir, çok algılar, serin yerde saklanır. Onlar tabu oyununda fasulyedir, her ülkede geçer. Kendimi de onların içine koyabilirim. İnternet bağlantısız da dünyaya bağlıdırlar, kişisel değerleri diğer bütün değerlerin önüne koyarlar. Fakat onları büyük bir macera bekliyor.

Cereyanda kalmamak için Orhan Pamuk’un dediğine kulak vermeliler: ‘Her zaman, Türkiye’nin sahip olduğu iki ruhtan dolayı gurur duyması gerektiğine ve birini diğerine dayatmasının gerekmediğine inandım...

İki ruhlu olmamızın eğlencesine varmalı ve onları birleştirip daha yeni ve zengin bir şey yaratmalıyız. Daha önce yapılmamış şeyler.’

Bence de bu iki ruh bizi güçlendiren bir şey. Bu iki ruh Orhan Pamuk’un kitaplarında ve İstanbul’un görüntüsünde birleşip transformers’ı oluşturdu. (Yazar burada transformers’ı hem çizgi filmde parçaları birleşince oluşan dev robot, hem de ‘dönüştürücü’ anlamında kullandı. Tamam, bu zamanda anlaşılmayı hedeflemiyor zaten) Fakat bu, sushi’ye yoğurt dökmek ya da r&b ritminde türkü söylemek değil tam. İki tane çıkıntı birleşince olmuyor.

İnce işler bunlar. Bir girinti olmalı ki, çıkıntılık yapılabilsin. İstanbul yaptı, Orhan Pamuk yaptı.

Yani imkansız değil you know!

Düşün ki iki ruh var:

Biri televizyon

Öbürü üstündeki dantel

Ve farzet ki zenginlik şu:

Ne televizyondan olacaksın

Ne dantelden.

Zaplaması da sizden, işlemesi de.
Yazarın Tüm Yazıları