Doğu’yu kadın öykücülerden öğrenin

Tematik antolojileri severim.

Bir konuya odaklanan ürünlerden oluşurlar, böylece bir yere, bir bölgeye, bir konuya yoğun biçimde bakmak, bana karşılaştırma olanağı verir.

Haberin Devamı

Hande Öğüt’ün hazırladığı Kadın Öykülerinde Doğu, bu gerekçelerle benim ilgimi çekti.
Hande Öğüt, Sunuş’ta; öykülerin özelliğini, bakış farklılıklarını anlatarak, seçimi neye göre yaptığını ve öykülerdeki kadınların temel özelliklerini yazmış:
Kadın ve Doğu temalı bu antolojiyi hazırlarken öncelikli hassasiyetim hiç kuşkusuz, bu sorunlu mevcudiyete, bakışa ve tasavvura dairdi. Erkek yazarlarda dile getirilen farklılık retoriğine karşın, bençerlik retoriğini kullanan kimi kadın yazarlar, kendilerini Doğulu kadınlarla samimiyetsiz bir karşılaştırma üzerinden özdeşleştirmiş, onları övmüş ve / ya paylaştıkları ortak deneyimleri mistifike etmişlerdir. (...)
‘Kadın Öykülerinde Doğu’yu oluşturan hikâyelerin kadınları ise gerçek kadınlar... Modern-gelenek tartışmasının üzerinde uzlaşılan ‘nesnesi’ konumuna sokulmamış, sembolik bir simgeye indirgenmemiş, tarihin bir yerine sabitlenmemiş, tekil ve yekpare bir kadınlık durumu içinde hapsedilmemiş kadınlar... Aya, Şehrivan, Gulîzer, Lorîn, Mavi, Xezal, Hüsna, Ahu, Baveşin, Fatma, Sadiye Eze, Seher, Ayşa, Müzeyyen; Süryani, Türk, Kürt, Hintli... Diyarbakır’da, Mardin’de, Erzurum’da, mezrada, köyde, dağda, ikinci kez ötekileştirildiği büyük şehirde, İstanbul’da, varoşta, yollarda, gurbette, sürgünde kadınlar.
Yıllar içinde elbette Doğu da değişiyor, insanı da bu değişimi yansıtıyor, öykülerde çeşitlilik buradan doğuyor.
Belirli özellikler, başka yazarlar tarafından başka gözlemlerle, başka saptamalarla bize sunuluyor.
Edebiyatın işlevi bu noktada önem kazanıyor.
Okurlar farklı açılardan Doğu’yu tanıyor.
Bu antoloji sadece Doğu üzerine öyküler olarak algılanmamalı, aynı zamanda öykücülerimizin bir tema çevresinde oluşan öykülerinin seyri ve öykümüzün gelişim çizgisi olarak da algılanmalı.
Burada hangi yazarların öyküleri yer alıyor ?
Cihan Aktaş - Bu Sonbahar Her şey Farklı Olacak, Berat Alanyalı - Lekenler, Patenler, İnci Aral - Göç, Erendiz Atasü - Dullar Evi, Zeynep Avcı - Organize Suç, Sezer Ateş Ayvaz - Postacı ve Küçük, Kumral Bir Zarf, Nâlân Barbarosoğlu - Kalp Ağrısı, Oya Baydar - Oğlunu Arayan Köpekli Ana, Gaye Boralıoğlu - Ali’nin Gözleri, Ayşegül Çelik - Badem Çocuk, Ayşegül Devecioğlu - Ziyaret, Nursel Duruel - Zaman Aralığında, Ayşe Düzkan - Ben Che’yi Öptüm, Deniz Gezgin - Merva’nın Anadili, Müge İplikçi - Ahu, Karin Karakaşlı - Daha Doğu, Sema Kaygusuz - Yülerzik, Zerrin Koç - Kundak, Nezihe Meriç - Maşinga, Hatice Meryem - Bir Hafta Sonu Ziyareti, Leyla Ruhan Okyay - Önce Gülüşümü Aldılar Elimden, Kevser Ruhi - Mınara Çarnık, Suzan Samancı - İtirafçı, Jale Sancak - Son Düğün, Selma Sancı - Güzel Bir Yalan, Mine Söğüt - Dağ Yüksek... Göl Derin... Tanrı Yok..., Yıldız Ramazanoğlu - Müzeyyen Vakası, Feryal Tilmaç - Ciğerdendir, Menekşe Toprak - Herkes Gitti, Ayfer Tunç - Yanık Taşlar, Sibel K. Türker - Yabancı, Yasemin Yazıcı - On Üç, Reyhan Yıldırım - Yeni Mahalle, Özlem N. Yılmaz - Tahta Tüfek.
Alıntılar, yazarların bakış çeşitliliğini yeterince gösterecek.
Kitaplığınızı zenginleştirecek bir kitap.
Doğu üzerine düşünmeye başladığınızda sizin ufkunuzu açacak bir toplam.

KİTAPTAN

Haberin Devamı

Daha Doğu / Karin Karakaşlı

Haberin Devamı


Bu şehir onun değil. Hiçbir şeyiyle, hiçbir yeriyle değil. Tek istisna, bu çay bahçesi. Adını bile seviyor; Harabati Çay Bahçesi. Ocak soğuğunda sobanın yanında oturunca dünya yörüngesini buldu. Sobanın hatırı var.
Geldiğin yere memleket denmesi güzel. Bir yerden olmak, orayla anılmak. Memleketi şimdi Kaf Dağı’nın ardıdır. İstanbul’da ise tanıdık hiçbir şey yok. Şu Harabati Çay Bahçesi’nin dışında...
İlk, güneşli bir pazar günü geldi buraya. Daha doğrusu âşık olduğu oğlan getirdi. O zaman çayhane tarafı açıktı. (...)
Sonra ama o sular çekildi. Oğlan gelmez oldu. Deniz mavi mavi değil, bozbulanık dalgalıydı. Eninden boyundan da çekmişti sanki. Üstelik kendi memleketinin dibi kumlu, üstü yeşil akıp duran dereleri gibi güleç de değildi. üşüdü.
Çok üşüyor Xezal. Adının başındaki X harfi kadar üşüyor. İngilizcede sex sözcüğünün havalı x’ine benzemiyor bu baş harf yalnızlığı. Khezaldır adım, demişti, defalarca da tekrarlamıştı.
Oğlan sıkıntıyla çakmağını döndürmeye başladı masada. “O ne biçim ses ya? Nerenden çıkarıyorsun kızım?”

Haberin Devamı


İtirafçı / Suzan Samancı


Bugün Newroz. Karşıki boş arsa doldu taştı. Ben de gitmek istedim ama, kimse konuşmaz ki... Bir kez seslendim Berîvan’a belki çağırır diye; yüzüme bakıp güldü sinsice. Yalnızken iyi davranır da birileri olunca ne bileyim işte... Bu insanlar neden böyle? Şansları var hava açtı. Birazdan kutlayacaklar bayramı.
İki yüzlü Berîvan! Bilmez miyim seni? Koca bulmak için halay çekiyorsun. Bak! nasıl da gülüyor. Bager’in koluna girip sırnaşıyor. Halay çekmek kolay. Sıkıysa çıksaydın dağa!


DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Dostoyevski Yeraltından Notlar Can Yayınları
Haldun Çubukçu Allahın Adamı Doğan Kitap
Turgut Türksoy Dilruba İmge Kitabevi
Alfonso Signorini Marilyn  Turkuvaz Kitap
Muammer Kırdök Durgun Sular Sessiz Akar Notos Kitap

 


 

Yazarın Tüm Yazıları