Doğan Hızlan: Yalnızlıktan korkanlar ülkesi






Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

PROGRAMINIZI değiştirin bugün. Yalnız kalın, kendinizle başbaşa bir gün geçirin. Yeteneklerinizi keşfe çıkın. Yapamadıklarınızı, yapacaklarınızı, herkesten soyutlanınca nasıl bir kişiliğe dönüştüğünüzü öğrenin. Korkmayın.

‘‘Çıldırtan Kalabalıktan Uzak’’, yabancı seslerin ve sözlerin kulağınıza ulaşamayacağı bir odanın duvarlarını örün.

Psikiyatrist Mehmet Emin Ceylan, ANKA'ya bilimsellikle sanatı birbirine áşık edip, ‘‘Türk insanının yalnızlığın felsefesini bilmediğini’’söylemiş.

İnsanımızın göç ettiği için, sürekli mücadele içinde olduğunu ve sürü halinde yaşamak zorunda kaldığını iddia ediyor ve önemli bir saptamada bulunuyor:

‘‘Hiç kimse kara koyun olmaya cesaret edemiyor.’’

Nasıl cesaret etsin, her zaman iyiyle kötüyü ayırt etmek için söylemez miyiz, ‘‘Ak koyun, kara koyun belli olur’’ diye.

Hele bir 'kara koyun' olun da, bedeninizi ve ruhunuzu başkalarının maddi ve manevi bıçaklarından koruyun.

Ak koyunlar içinde farklılık, ağır bir bedel ödemeyi gerektirir. Yaratıcılığın şartıdır yalnız kalmak ve bedel ödemek. Öncüler çoğu zaman ardlarında kimseyi bulamazlar.

Hep başkalarını dinliyoruz, onların yargılarıyla sanki gizli bir eldeki heykeltraş kalemi, bizi toplumun istediği bir heykele dönüştürüyor. Taştan, dilsiz, ruhsuz, duygusuz.

Müdahale edemiyoruz, başkalarının eline, diline bırakmışız kendimizi.

Nietzsche, ‘‘Yalnızlık Allah'a ve hayvanlara özgüdür’’sözüne birini daha ekliyordu: Filozoflar.

Yalnız başına düşünce üretip, varoluştan başlayıp her kavramda bizi yeniden inkára ve kabule çağıran müstesna yaratıcılar.

Filozofumuz yok...

* * *

KARA KOYUN'u görür görmez, sürüden atarlar.

Issız bir köye çekilen, adını unutturmak isteyen Gerge Orwell'i, posta kutusu bile belli olmayan J.D.Salinger'ı, bir tren istasyonunda büyük bir edebiyat kariyerini noktalayan Tolstoy'u düşündüğümde, yaratıcılıkla yalnızlığın ayrılmaz bir 'ruh ikizi' olduğunu hemen anlıyorum. Biraz içim ürpererek, biraz korkarak, biraz da yalnızlığın direncini destanlaştırmış kişileri kıskanarak.

Fernando Pessoa'yı pansiyonunda, bavulundaki kitaplarla hayal ettiğimde, o şiirlerin nasıl yazıldığının tekrarlanması zor serüvenini unutmamak istiyorum bazan da.

Her akşam aynı yere çıkmak, aynı insanlarla konuşmak, yaratıcılığın yalnızlık zehirinin ucuz panzehirini sokaklarda, insanlarda bulmak...

Bilge Karsu'nun yalnız 'Gece'leri yaratıcılığının sembolüdür. Akraba ve arkadaşlıklar içinde gelişemeyen yalnızlıklar...

Yahya Kemal'i otel odasında düşünüyorum. Hayranlar, hayran görünenler onu terkettikten sonra şiir yazarken duyduğu acı mutluluğu tahmin ediyorum.

* * *

YALNIZLAR mutlak yalnız mıdır?

Hayır. Yaratıcı yalnızlar arasında öylesine bir bağ vardır ki, görülmez, bilinmez, ancak hissedilir.

Yazarın Tüm Yazıları