Doğan Hızlan: Üniversite artık kapalı kutu değil

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Gençliğimdeki üniversiteleri anımsıyorum.

Üniversite yayınlarından birini alabilmek için ayniyat memurluğunun kapısında beklerdim.

Ertuğrul Özkök, o dönem üniversitelerinin yoksulluğundan ve yoksunluğundan söz etmişti de, az eleştiriye uğramamıştı.

Oysa dünle bugünün arasındaki fark ortada, gelişmeden hepimiz sevinmeliyiz. Geçmişin üstüne kompleks şalını örtmeden.

Geçenlerde bir dostumuz geldi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin kütüphanesinin içler acısı durumunu anlattı. Orayı çalışılabilir hale getirmek için gösterdiği çabalardan söz etti.

O binanın dışında üniversite yayınlarına ulaşmak mümkün değildi.

Özel yayınevlerinin kitaplarına üniversite sınırları içinde rastlamayı hayal bile edemezdiniz.

Dün Yıldız Teknik Üniversitesi'nin kitabevinin açılışını yaparken bütün bu geçmiş, siyah-beyaz donmuş kareler olarak gözümün önünden geçti.

Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Ayhan Alkış, kültürün üniversitedeki yükselişi konusunda bilgilendirdi beni.

Yeni açılan kitabevinde 14.000 kitap satışa hazır, toplam 65 yayınevinin eserleri burada sergileniyor.

Öğrencilere yüzde 20 ile 40 arasında bir indirim sağlanıyor.

Şimdi artık özel ve devlet üniversiteleri, öğrencilere hayatın, kültürün bütününü sunuyorlar. Kampusun dışı ile içi birbirini tamamlıyor.

Açılışa gelen Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ile yerel yönetimlerin kültüre yaklaşımını tartışıyoruz.

Onun bölgesinde, Akatlar Kültür Merkezi, Ortaköy Kültür Merkezi ve Levent Kültür Merkezi bulunuyor.

Üçünü de belediye işletiyor, başkan bu merkezlerin çeşitlendirilme projelerini hazırlatıyor.

* * *

YILDIZ Teknik Üniversitesi'nde Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiiri üzerine bir panele katıldım.

Diğer konuşmacılar felsefeci Önay Sözer ve şair Haydar Ergülen'di.

Türk şiirinde; onun nasıl hep yeni kaldığı konusunda konuşmacılar adeta oy birliğine vardılar.

Öğle yemeğinde Dağlarca ile sohbet ediyorum.

Yılların geçişinden, şairlerin ölümünden söz ediyor ve şairce bir yakınmada bulunuyor:

‘‘Şimdi kendimi sahaya yalnız çıkmış bir futbolcu gibi hissediyorum. Tek başınayım, on bir kişiden kimse yok çevremde. On kişi ölmüş. Anılarda kalmış. Hani Cahit Sıtkı, hani Cemal Süreya.’’

Eski dönemde sadece üniversite öğretim üyeleri konuşurdu, 1954'den beri tanıdığım Mehmed Kaplan'ın girişimiyle Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde bir konuşma yapmıştım.

Çok hazırlanmıştım. Anılarım arasında altın bir sayfadır.

Beni dinlemeye gelen dostlarımdan bir bölüm bugün de belleğimde:

Memet Fuat, Asım Bezirci, Berna Moran, Konur Ertop.

Üniversitedeki bilim dairesi ile dışardaki daire bir türlü temas etmezlerdi.

Bu temassızlığın Türk edebiyatına çok zararı dokunmuştur.

Şimdi bu ara kapatılıyor.

Yıldız Teknik Ünivesitesi'nde bir de Çeviri Bölümü kurulmuş. Amaç; üniversitelerin gereksinim duyduğu kitapların dilimize çevrilmesi.

Rektör, bu düşünceyi Hasan Ali Yücel'in Tercüme Bürosu'ndan esinlenerek kurduklarını anlatıyor.

* * *

ÖĞRENCİLERİN artık yeni kitabevleriyle daha mutlu olacaklarına inanıyorum.

Üniversite bilimin ve hayatın içinde olmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları