Doğan Hızlan: Oğuz nereye koşuyor

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Kadim dostum Oğuz Aral, çizginin doruğunda saltanat sürerken, bu kez de mizah yazısında zirveye koşuyor.

Bir koltukta iki karpuz taşıyor, diye adamı överlerdi, Oğuz'un taşıdıkları maşallah iki Diyarbakır karpuzu.

Kimileri iyi, usta çizerdir ama yazısı yoktur, kiminin de yazısı vardır çizgisi yoktur.

Oğuz'da her ikisi de Allah vergisi. Neylersiniz ki, Tanrı kimilerine cömertçe yetenek dağıtmış, kimisine gelince de hasisliği tutmuş. Hikmetinden sual olunmaz.

Avni, albümünü okuyor/ seyrediyorum, hınzır zekasını ne çok seviyorum.

İşte bunlar da zekánın zekátı.

Hürriyet Pazar'da Huysuz İhtiyar köşesindeki (5 Aralık 1999) Vardır bir dümeni !..yazısını okuyunca, toplumsal paranoyamızın vardığı nokta üzerine kara kara düşündüm.

Öküzün altında buzağı aramak, milli hasletlerimizden biri. Bazılarına göre, her şeyin altında bir bit yeniği vardır, bu topraklarda doğup büyümüş tek dürüst insana rastlamak da, çölde vahaya rastlamak kadar mucizedir.

Oğuz Aral'ın yazısındaki Arif tipine siz de rastlamışsınızdır, Oğuz kadar hiç kimse ayrıntısını bu kadar güzel anlatamamıştır.

Bir gerçeği söylemenin tam zamanı.

***

MİZAHÇININ, hayata, insana, olaylara başka bir objektiften baktığını biliriz, değil mi ?

Nice basit olayı, evdeki günlük yaşamı, bu Huysuz İhtiyar, öylesine güzel, renkli, zekice - mizah zeká demektir bana göre - anlatır ki, ev, aile düzeninde herkes, bir parça kendini bulur.

Onun yazılarının başarısı. Hem kendisi hem biz olmamızdır.

Vardır bir dümeni'ni, bence, Türkiye'deki psikologlar, psikiyatrlar okumalı. Bir çok çözümsüz, tatminsiz vakanın ardındaki anahtar bu yazıda gizli.

Vardır bir dümeni, kendimize ve başkalarına hayatı zehir etmenin altın (!) kuralıdır. Dünyadaki her faniyi dümenci görürseniz, o gözle bakarsanız, cehenneminiz hayırlı olsun.

Evet, kuşku iyi şeydir ama kuşkuculuk bir yaşama biçimine, bir dünya görüşüne dönüştüğünde iğneli fıçıda ya da çivili yatakta uyumaya benzer.

Tempo dergisindeki, Futbolu çözemeyen Türkiye'yi çözemez başlıklı (2-8 Aralık 1999) röportajında Sporun Padişahı'nın fermanları da sizin spor vizyonunuzu geliştirecektir.

Benim gibi, bu alanda, bırakın vizyonu, en küçük bilgi kırıntısına bile sahip olmayan biri bile ondan epey önemli mesajlar (!) almış bulunuyor. Sporun Padişahı unvanının nereden geldiğini öğrendiğinizde, gerçek spor yazarını bulduğunuzu hemen farkedecksiniz.

***

BİLİMSEL ŞÜPHECİLİK, kötü değildir.

Ruhsal şüphecilik ise bir hastalıktır.

Haklı mıyım sevgili Oğuz ?



Yazarın Tüm Yazıları