Dinsel maskaralık

MANKENLER... Bizim mankenlerimiz...

Tesettür defilesinde, korkunç ve mübarek performanslarıyla podyumun tozunu attıran mankenlerimiz...

Mevláná’nın kemiklerini sızlatırcasına "İslami kapital" uğruna derviş olmuş sema dönen mankenlerimiz...

"Ceddin deden / Neslin baban" diyerek mehteran bölüğü eşliğinde sallanarak podyum yürüyüşü yapan mankenlerimiz...

"Yeni zengin İslamcı müteahhit karısı" havasında, mahremin dibini bulan modernlik gösterileri çeken mankenlerimiz...

Aldıkları parayı hak etme uğruna podyumda diz çöküp ellerini havaya kaldırarak "Allah’a dua eden tövbekár kadın" rolünü canlandıran mankenlerimiz...

Mankenler... Bizim mankenlerimiz...

Hacı... Bizim hacımız...

Her türban tartışmasında gayrete gelen, dini dibine kadar yaptığı ticarete alet eden, cebine girecek paracıkların Kuran’daki ayetlerden güç alacağına sonuna kadar iman eden açıkgöz hacımız...

Yatsı namazını eda ettikten sonra mankenlerin karşısına geçen ve sıvazlayıp sakalını "muhafazakar salınışlar" gösterisine kendini kaptıran hacımız...

"Ulan parayı bastırıp en namlı mankenlere bile İslami bir hava verdik ya... Helal olsun bize" diyerek gururlanan ve bu kıytırık alışverişten inanılmaz bir tatmin duygusu çıkaran hacımız...

Tuhaf, maskara ve görgüsüz sentezlerle hem kendini, hem de İslam dünyasını aleme rezil eden, ancak yarattığı rezaletin zerre kadar farkında olmayan hacımız...

Gördüğü ilgiyi yarattığı acayipliğe değil de yarattığı sentezin kusursuzluğuna yoracak denli avanaklaşmış hacımız...

Göstermemeye dayalı bir giyim tarzını, göstermeye dayalı bir yöntemle tanıtarak şizofren bir dünyanın kapılarını aralayan hacımız...

Hacı... Bizim hacımız...

* * *

Sosyete... Yeşil sosyetemiz...

Başını örten ama frikik vermekten de geri durmayan sosyetemiz...

"Frikik veren tesettürlü" olma durumunun çıldırtıcı çelişkisiyle hepimize saç baş yolduran sosyetemiz...

Eskiden kendi halinde mücahit iken AKP döneminde müteahhit olmuş kocalarının kazandıkları paralarla takıp takıştıran, sürüp sürüştüren ve fakir Müslümanlara hava basan sosyetemiz...

"Dikkat çekmemek" hikmetine uymak adına başını örten, ancak giyim tarzıyla başı açıktan bin kat daha fazla dikkat çeken sosyetemiz...

Bir bakana bir daha baktıran sosyetemiz...

Sosyete... Yeşil sosyetemiz...

Ne var Hakan’ın sözünde

HAKAN Şükür, "Derbide dostluk olsun, barış olsun... Hazır Kutlu Doğum Haftası’ndayız... Bu haftaya uygun bir ortam olsun" falan demeye getirmiş...

Vay sen misin bunu diyen?

Tepkiler... Tepkiler...

Ne var bu sözde tepki gösterecek?

"Şükran gününe uygun bir maç olsun" ya da "Noel’e uygun bir dostluk sergileyelim" falan denilmesine asla ve kata tepki göstermeyecek çevreler, Hakan’ın bu sözüne uyuz olup demediklerini bırakmıyorlar.

"Din/İman" konuları, cepheleşmenin o kadar odağı haline geldi ve getirildi ki...

En masum, en iyi niyetli, en kabul edilebilir açıklamalar bile tepki görmeye başladı...

Bence bu gidiş iyiye değil...

Birleştiren değerlerimizi cepheleştirme aracı haline getirenler de, bu durumu esas kabul edip her türlü dinsel göndermeye tavır alanlar da aklını başına almalı...

Ve Deniz ve Haluk ve Umut

BİR Deniz, üç civciv aday adayının karşısında doğal olarak şahin bakışlıdır... Haluk, Golyat’ı sapan taşıyla devirmeye ahdetmiş bir Davut pozundadır... Umut ise, ekonomiden çakan bir karınca olmayı en büyük koz bellemiştir...

İKİ Deniz, kocaman şehirlerdeki kalabalık delegelerin oyuna ipotek koymanın verdiği özgüvenle bir peşin satandır... Haluk, "deniz vurgu"nun bir hoş olan yarasını taşıyan 253 delege bulmanın peşindedir... Umut ise planlı yatırıma yatkın bir işadamı olarak geleceğe yatırım yapmaktadır.

ÜÇ Deniz için kurultay leblebi fıstıktır... Haluk için kurultay bir kutlu direniştir... Umut için kurultay bir işaret fişeğidir...

DÖRT Deniz çok adaylı kurultayın rakipsiz ismidir... Haluk çok adaylı kurultayın "ya tutarsa" seçeneğidir... Umut ise çok adaylı kurultayın çalışkan çocuğudur...

BEŞ Deniz’in sloganı: "Durmak yok, yola devam" olabilir... Haluk’un sloganı: "Biz çok yanlış yaptık" olabilir... Umut’un sloganı ise bellidir: "CHP’ye taze kan / Umut Oran."

ALTI Deniz’in arkasında politbüronun en ödünsüz ve en gülümsemez adamı Önder Sav vardır... Haluk’un arkasında yılların Baykalcısı Ali Topuz vardır... Umut’un arkasında ise CHP’den yaptığı anketlerin de etkisiyle CHP’den çoktan umut kesmiş Tarhan Erdem vardır...

YEDİ Deniz’in stratejisi: Kurultay’ı sessiz sedasız gerçekleştirip iç çekişmeleri mümkün olduğu kadar su yüzüne çıkarmamaktır... Haluk’un stratejisi: Biraz özeleştiri yapıp CHP’ye yüklenen aydınların desteğini alarak delegeyi etkilemektir... Umut’un stratejisi: Sosyal demokratların da iş yapmış, proje üretmiş, piyasayı bilen bir lidere sahip olmaları gerektiğinin altını çizmek...
Yazarın Tüm Yazıları