DİGİTÜRK kurnazlıkları

DİGİTURK’ten yakınmalarımı dile getireceğim.

Haberin Devamı

Öyle metodlar üreterek sizi öylesine başınızı belaya sokuyorlar ki, onların bu oyunlarını çözene aşk olsun çünkü siz onlar ile uğraşırken onlar yeni oyunlar ve yeni kurbanları portföylerine ekleyiveriyorlar.
İşe ben bu yeni kurbanlardan birisiyim. Bir radyo programında kazara bir soruyu doğru bilirseniz ertesi gün DİGİ TÜRK adına bir görevli kapınıza dayanıp sizin kazandığınız bedava aboneliği sizin şaşkınlığınız geçmeden kurup gidiyor. Siz hanyayı-konyayı anlayıncaya kadar da kazıklanmış oluyorsunuz
1- DİGİTÜRK aboneliğiniz bedava değil ay başında gelen kazık fatura ile anlamış oluyorsunuz.
2- Apartmanınızda merkezi yayın sistemi var; DİGİTÜRK bu sisteme uyup verimli çalışmıyor
3- Gelin düzeltin diyorsunuz bakıyorsunuz ki ne gelen var, ne de giden.
4- Gelin bu aletlerinizi alın diyorsunuz, aldıran yok.
5- Bu arada en düzenli gelen şey ikide bir artan faturalar.
6- Bir de sizi tehdit eden bir düzeni zekice yerleştirmişler. Gerçek anlamda şirketin hiçbir üst düzey yöneticisine yetişemiyorsunuz.
7- Ya parayı toptan ödersiniz (400 TL) ya da sizi mahkemeye veririz diyen bir düzen kurmuşlar.
8- Sonuçta kullanamadığım hiçbir şeyinden yararlanmadığım bir sisteme aptal gibi her ay 30 TL ye varan fatura ödüyorum.
Büyük şirket, büyük vurgun ne dersin? Ha belki referans numaramı sorarlar vereyim; 0245740800
Muzaffer ERGÖZ

 

Haberin Devamı

Estetikten yoksun Çayyolu

 

Ankara’nın en genç semti (İlçesi olacak umarız!) Çayyolu giderek devasa bir kent hüviyetine bürünüyor, her geçen gün betonlaştırmaya konut ve iş yeri yapımına devam ediliyor peki kent estetiği denen olguya önem veriliyor mu acaba?
Hayır ne gezer sadece ve sadece birkaç kişinin mutluluğu ve rantı için estetikten ziyade rantiye düşünülmektedir. Çayyolu/Ankaralılar Caddesindeki kaldırımın kesilerek bir kısmının asfalt katılıp otoparka dönüştürülmesini uygun bulmuyorum. Fazla söze ne hacet işte resimlerde herşey ortada apaçık görülüyor. Halbuki bu kentin Büyükşehir ve İlçe yöneticileri görev tanımlarına aykırı hareketlere göz yummakta, görev tanımlarındaki kent estetiğine önem verilmeden yapılan ucube şeylere artık kimse dur diyememektedir. Ben bir kez daha bu görevlerini hatırlatmak istedim.
Peter Ustinav’un bu konuda söylediği “Suçlar insanın yüzünde görülseydi aynalar satılmazdı” tümcesinden yola çıkarak resimlere bakın ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Bu sözleri dikkate alınız ‘Ayazda kalmayacaksınız’ haberiniz olsun
Mehmet G.

 

Haberin Devamı

Fahri müfettişlerin trafik cezası kesmesine bir öneri

 

Ben fahri trafik müfettişi değilim ve olmaya da niyetim yok ancak sizin aracılığınızla bir ayrıntıya değinmek istiyorum.
Son 7 yıldan bu yana işlerlik kazanan bu uygulamanın yararlılığına gönülden inanıyorum. Zira, Türkiye genelinde bugüne kadar kesilen 200 bin ceza makbuzu karşılığında, yılda 8-10 trilyon TL gibi büyük bir gelirin devlet kasasına girmiş olması azımsanacak bir rakam değildir. Ayrıca, sürücü kusurlarının bu şekilde asgariye inmesindeki caydırıcılık da bir başka yarardır.
Benim itirazım şudur; ceza makbuzlarının üzerine cezayı kesen fahri trafik müfettişinin adı ve soyadı neden ayan beyan yazılıyor? Bunun mantıklı yanını bulmakta zorlanıyorum. Muhakkak gerekli ise, isim yada soyadın ilk harfinin yazılması neden yeterli olmuyor? Çünkü, ceza yazılan kişi, potansiyel kötü niyetli biri çıkarsa ki, Türkiye’de bu pek ala mümkündür, kendisine yapılan bu muameleyi bir şekilde karşılıksız bırakmaz diye düşünüyorum. Öte yandan, trafik polisleri de bu makbuzlara isimlerini açık açık yazıyorlar ancak bu onların asli görevleri arasındadır. Bu iki kurumu birbirinden ayırmak gerekir.
Bunun mantıklı bir açıklamasını İçişleri Bakanlığı veya Ankara Valiliği yaparsa hep birlikte öğrenmiş oluruz.
Nejat MORAL

Yazarın Tüm Yazıları