Dermakozmetikler işe yarıyor mu?

50’li yaşlarda bir kadınsınız. Akşam televizyon izlerken ekranda birdenbire tanıdık bir yüz beliriyor.

O, eski bir Hollywood yıldızı. 70’li yaşlarda olmasına rağmen neredeyse 50’lerde, bilemediniz 60’larda görünüyor. Söylediklerine kulak vermemek, yüzündeki ışıltılara bakıp yürek çırpıntısı nöbetlerine girmemek mümkün değil. Ünlü yıldız gençliğini ve güzelliğini her gün kullandığı bir yüz kremine borçlu olduğunu söylüyor ve memnun bir yüz ifadesi ile elinde tuttuğu bu yüz kreminin marifetlerini anlatıyor.

Krem de krem hani. Şöyle 35 gün kullandınız mı en ünlü kozmetik dermatologların, plastik cerrahların, teknolojik cihazların beceremediği işleri başarıyor. Cildinizi derinlemesine nemlendirip, sıkılığını arttırıyor. Bitmedi! Gözenekleri açıyor, kırışıklıkları azaltıyor, sarkmasını önlüyor. Yani neredeyse on parmağında yirmi marifet var. Gelin de telaşlanmayın! Sıkıysa yürek kıpırtılarınıza kanıp hemen ertesi sabah soluğu bir kozmetikçi dükkánında almayın. Ya da en yakın eczanenin kapısına dayanıp bu ürünü satın almaya kalkmayın.

Hele bir de bu ürünü sizden bir ünlü yani Türkiye’den bir yıldız da kullanmışsa dayanmanız daha da zor. O ürüne duyduğunuz güven patlaması (!) tavana vuruyor. Ve bir süre sonra da kulaktan kulağa yayılan şehir efsaneleri duymaya başlıyorsunuz.

- Şekerim, filanca ünlü bu kremi kullanmış. 20’lik kızlardan daha iyi bir cildi olmuş...

- Şimdiye kadar böyle bir kremi kimse yapamamış, bu ilkmiş, en iyisiymiş...

- Neredeyse cildi bir haftada bebek cildi kadar pürüzsüz hale getiriyormuş...

ARKALARINDA BİLİMSEL ARAŞTIRMA VAR MI?

Acaba bu mesajların ne kadarı doğru. Ne kadarı gerçek ve bilimsel araştırmalara dayanıyor. Kutunun üzerinde yazan "Klinik olarak kanıtlanmıştır" arkasında güvenilir, bilimsel araştırmalar var mı? Bu soruları "evet" diye yanıtlayabilmek ne yazık ki pek mümkün değil.

Kozmetik firmalarının ürünlerine ilişkin bazı araştırmalar yaptıkları doğru ama, bu veriler ne yayınlanmış ne de bilimsel kongrelerde tartışılmış, paylaşılmış bilgiler olmuyor. Yani firmaların araştırmalarında elde ettikleri veriler sadece kendi yaptıkları, kendi inandıkları verilerden öteye gitmiyor.

Bu durumun birçok nedeni var. Birincisi rekabet. Her firma yeni ve mucize bir ürün bulup müthiş bir çıkış yapmayı arzuluyor. Bu nedenle de bilgilerini paylaşma konusunda kıskanç davranıyor. Bazı firmalar ise bu bilgilerin doğruluğundan da emin değil! Diğer taraftan sağlık onay kurumlarının örneğin bizde Sağlık Bakanlığı’nın bu ürünleri kontrol etme, ürüne ilişkin iddiaları onaylayan bilimsel kanıtlar istemesi gibi bir durum da yok.

REKLAMLARA DAYANMAK ÇOK ZOR

İşte bu nedenle yalnız televizyonunun başında oturup reklámları izleyen bu orta yaşlı hanımefendi değil, hemler ve estetisyenler bile satış elemanlarının veya ürün pazarlama departmanlarının verdikleri bilgilere güvenmek zorunda. Bizde de durum aynı. Firmaların büyük iddialarla pazarladıkları mucize formüllerin çoğundan ne dermatoloji uzmanlarının, ne de estetisyenlerin, plastik cerrahların haberi var.

Bu gelişme başlangıçta pek önemli değildi. Ama ürünlerin sayısı artıp, hatalı bilgiler iyice yoğunlaşınca kozmetik alanı kendi itibarını sorgulamaya başladı. Eczaneden veya kozmetik satıcılarından bu ürünleri umutla alıp kucak dolusu para ödeyen tüketici, arzu ettiği sonuçları alamayınca -ki bu sonuçlar biraz abartılmış ve kabartılmış arzular nedeniyle karşılanması mümkün olmayan umutlardı- soluğu tezgáhtarların karşısında aldılar. İşte bu nedenle gerek kozmetik dermatologların, plastik cerrahlar ve estetisyenlerin, gerekse antiaging cilt iyileştirmelerine ilgi duyan diğer sağlık profesyonellerinin "kanıta dayalı tıbbi temel çalışmaları istemeleri" zorunlu hale gelecek gibi görünüyor.

Bizim düşüncemiz eğer yaşlanmanın gerçekten yavaşlatılabileceği bir organ varsa burada önceliği cildin kapacağıdır. Yani antiaging rüyası eğer gerçekleşebilirse ki biraz zor görünüyor- önce ciltte gerçekleşecektir.

Biz yaşlandıkça, organlarımızın da bundan payını alması kadar doğal bir şey yok. Hormonal ve metabolik kayıplar cildimizi de bir şekilde kurutacak. Duyarlı ve hassas hale getirecek. Pullandıracak, kırıştıracak ve tabi ki bir miktar gevşetip, sarkıtacak. Yaşlanmanın içten gelen bu doğal etkileri güneş ışınlarının, çevresel kirlilikler ve özellikle sigaranın, yanlış cilt bakımlarının, zararlı olabilecek kremlerin, lüzumsuz bazı teknolojik girişimlerin yaşlandırıcı etkileriyle de birleşince bu sorun daha da büyüyecek.

AŞIRIYI DA KAÇMAYINBOŞ DA VERMEYİN

Ben "kırışıklıklar kadınların doğal yol arkadaşlarıdır, onlara hiç dokunmamak lazım" veya "hiçbir kırışıklığa müsaade etmemek ve onları düşman gibi görüp anında yok etmek gerekir" diye düşünenlerden değilim. Orta noktada ve makul bir yerde durmaya çalışıyorum. Kırışıklıklarla mücadelenin, tedaviden önce korumadan geçtiğini her hastama bıkmadan, usanmadan anlatıyorum. Özellikle kontrolsüz güneşlenmelerin, solaryumların, sigara içmenin, uykusuzluk, yanlış cilt bakımı gibi bilgisiz yaklaşımların cilt yaşlanmasını hızlandırdığını bilmelerini istiyorum. Sıra ürün satın almaya geldiğinde ise herkese ilgi, bilgi ve dikkat tavsiye ediyorum.

NE YAPACAKSINIZ, NASIL KARAR VERECEKSİNİZ?

"Dermakozmetikler" olarak da bilinen ve "cilt yaşlanmasını geciktirmek", yaşlanmaya bağlı kırışıklık ve sarkmaları azaltmak amacıyla kullanılan krem ve serumların satışında müthiş bir patlama var. Bu iyi bir gelişme. Sorun bu ürünlerin pazarlanmasında, yapılan reklámların biraz abartılı olmasında, tüketiciye ulaştırılan mesajların bazen aldatıcı düzeylere varabilmesinde. En iyi deyimiyle, gereğinden fazla umut yaratılmasında, aşırı umut pompalanmasında. Bu ürünleri satın almadan önce mutlaka bir uzman görüşü almak eğer imkán varsa bir dermatologla (hatta mümkünse bir kozmetikdermatologla) görüşmenizde fayda var. Eğer böyle bir olanağınız yoksa hiç olmazsa ücretsiz satılan örnek ürünlerden alıp bir süre deneyebilirsiniz. Ayrıca daha önce bu ürünleri kullanıp faydalanan veya yarar görmeyen arkadaşlarınızdan da fikir almayı da düşünebilirsiniz. Kısacası her ürünün üzerine hemen balıklama dalmamak, her gördüğünüze inanıp her duyduğunuza kanmamak bu ürünleri satın alırken de şart.
Yazarın Tüm Yazıları