Demek ki eğitimin tek sorunu imam hatiplermiş!

MİLLİ Eğitim Şûrası’nın, laik eğitime dinsel bir içerik kazandırma çabalarına sahne olacağı daha önce anlaşılmıştı.

Nitekim "bombanın patlaması için" komisyon çalışmalarının tamamlanması bile gerekmedi.

İlk icraat İmam Hatip Liseleri’ni "genel liseler" sınıfına sokmak.

Bugün Hürriyet’te okuyacağınız haber, imam hatiplerin meslek lisesi statüsünden çıkarılma kararının alındığını anlatıyor.

Böylece üniversiteye girişteki katsayı uygulamasından imam hatiplerin "kaçırılması" mümkün olacak.

İmam hatipler, genel lise statüsüne kavuştukları için YÖK’ün eli kolu bağlanacak ve Milli Eğitim Bakanı’nın tek varlık nedeni hayata geçmiş olacak.

Milli Eğitim Şûrası, bildiğiniz gibi bir tür danışma kurulu.

Aldığı kararların uygulanabilmesi, hükümetlerin bu yönde yasa ve yönetmelik değişiklikleri yapmasıyla mümkün.

Öyle görünüyor ki seçimlerden önce bu eksiklik de giderilir ve amaca ulaşılmış olur.

Milli Eğitim Şûrası’nın uğraştığı konulara ve alınan kararlara bakılırsa Türk eğitim sisteminin en büyük sorunu da demek ki buymuş diye düşünmek mümkün.

Demek ki orta eğitimin gençlere mesleki beceri kazandırması, sanayinin ihtiyaç duyduğu ara eleman yetiştirilmesine olanak vermesi, doğru dürüst bir yabancı dil eğitimi yapılması gibi konuların hiç önemi yokmuş.

Varsa yoksa imam hatipler!

Başbakan "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganına çok sinirleniyor ama bu yapılanlardan sonra bu sloganı gittiği her yerde duymaya şimdiden hazır olsun.

Fransa da layığını bulacak!

FRANSA’da nisan ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde Sosyalist Parti’nin adayı olmak için şansının hayli yüksek olduğu söylenen Segolene Royal, televizyondaki bir tartışmada Türkiye ile İran’ı karıştırmış.

Royal’in, Sosyalist Parti’nin diğer iki adayıyla birlikte katıldığı programda nükleer silahlar konusu tartışılırken durduk yerde Türkiye’nin AB adaylığından söz etmesinin, dış politika konusundaki cehaletinden kaynaklandığı söyleniyor.

Biliyorsunuz, Fransa Cumhurbaşkanlığı için sağ kesimin önemli adayı da İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy.

Kamuoyu tahminleri yanılmıyorsa yarış bir "cahil" ile bir "ırkçı" arasında geçecek demektir.

Bu tabloya bakıp "halklar layık oldukları kişilerce yönetilir" sözünü hatırlamamak mümkün değil.

Şimdi eminim ki bazı okuyucular, "Sen Türkiye’ye bak" diyeceklerdir.

Zaten bizim durumumuz da layığımızı bulduğumuzun bir göstergesi değil mi?

Bülent Ecevit’in huzurunu bozmayın

RAHŞAN Ecevit’in son fantezisini gazetelerde okuduğumda "Artık Bülent Ecevit’i rahat bırakın" dedim.

Hanımefendi, şimdi Gölbaşı’nda bir arsa almayı ve burada Bülent Ecevit için bir anıtmezar yaptırtmayı düşünüyor.

Hayali gerçekleştirilirse Bülent Ecevit’in naaşı Devlet Mezarlığı’ndan çıkarılıp buraya nakledilecek.

Bülent Ecevit’in Devlet Mezarlığı’na defnedilmesi için kanunlar değişirken hanımefendinin aklı neredeydi diye sormak da mümkün.

Şimdi Rahşan Hanım’ın isteğine uyulursa yakın bir gelecekte her siyaset ünlümüz için bir "türbemiz" olacak demektir.

Bunun ileride nasıl sonuçlar doğurabile-ceğini görmek için bugün hayatta olan "devlet büyüklerimize" bir bakmanızı öneririm.

Oysa hükümet çok doğru bir karar alarak, bundan sonrası için de geçerli olacak bir düzenleme yapmıştı.

Bundan sonraki ölümlerde de izlenecek, herkesin kabul edebileceği bir çözüm yolu bulunmuştu.

Rahşan Hanım’ın kafasına koyduğunu mutlaka yapacak inatçı bir karakteri olduğunu biliyoruz.

Aklı başındaki yakınlarının, yapmaya çalıştığı işin ileride ne sonuçlar doğurabileceğini Rahşan Hanım’a anlatmalarında yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları