Değiştirilmiş, gönderilmiş, kurtulunmuş

Yazar “liberal” bir arkadaş. Üstelik bir de “demokrat”.Türk medyasını, “kendi demokrasi zihniyetine” göre dizayn etmeye karar vermiş.

Tabiatıyla Hürriyet’e takmış.
“Sembol gazete” o ya;
Onu mutlaka kafasına göre “hizaya getirecek”.
İşe, evlere şenlik bir “tespitle” başlıyor.
Doğan Grubu’na yapılanlar bir “basın özgürlüğü” meselesi değilmiş.
Demokrasinin “tek seçicisi” olduğu için, “basın özgürlüğü” sadece onun kafasındakileri papağan gibi tekrarlamaktan ibaret.
Sonra zücaciye dükkânına girer gibi, Hürriyet’in iç dizaynına dalıyor.
Hürriyet’in genel yayın yönetmeni “değiştirilmiş”.
İki yazarı “gönderilmiş”.
Oktay Ekşi’den “kurtulunmuş”.
“Demokrat” yazarın kullandığı ifadeler aynen böyle.
Belli ki olup biten onu müthiş keyiflendirmiş.
* * *
Peki ya gerçekler?
-  Genel yayın yönetmeni son 5 yıldır ayrılmak istediğini her fırsatta gazetenin sahibine iletmiş.
Hiç önemli değil.
-  Emin Çölaşan’la yayın ilkeleri nedeniyle anlaşmazlığa düşülmüş.
Boş ver geç.
-  Bekir Coşkun kendi arzusuyla ayrılıp başka bir gazeteye gitmiş.
Canım o küçük bir ayrıntı.
-  Oktay Ekşi, bugüne kadar hiçbir yazarın yapmadığı duruşu sergileyip, kendi istifa etmiş.
Teferruat.
Teferruat, çünkü bunlar, medyayı dizayn etmek için satırı eline almış liberal aydının kafasındaki projeye uymuyor.
Hürriyet ancak onun kafasındaki yayınları yaparsa gazete olacak.
Bu ülkenin yüzde 42’sinin hassasiyetine kulak vermiş, o da teferruat.
Tek seçici o liberal aydın arkadaş.
* * *
Etyen Mahçupyan arkadaş;
Şimdi ben de size birkaç laf edeceğim. Kızmak yok.
-  Bir; Dünyanın hangi demokrasisinde, bir gazetenin yazarı veya yazarları, başka bir gazetenin yayın politikasını hizaya getirme misyonunu içine sindirebilir?
-  İki; Hürriyet dün, Türkiye’nin en çok satan, en çok ilan alan gazetesiydi.
Bugün de öyle.
Hürriyet yönetimi, yayıncılığı, finansal performansı ile bütün dünyanın ilgisini çeken bir gazete.
Bir Hürriyet’in satışına bak, bir de yazdığın gazetenin tezgâhtaki gerçek satışına.
Sizce bu fark acaba nereden geliyor?
Ha; Bir de mensubu bulunduğun ve benim çok saygı, sevgi duyduğum Türkiye’nin Ermeni cemaatine sorunuz.
En çok hangi gazeteyi okuyorlarmış?
Öğrenmek istiyorsanız; Tuba Çandar’ın “Hrant” kitabını referans verebilirim.
Orada Hrant Dink, “Hürriyet” diyor.
* * *
Gelelim, “tasfiye edilmesine” büyük keyifle katıldığınız o yazarların siciline.
-  Bir; Onların hangisi bugün Ergenekon vs. gibi suçlamalarla yargılanıyor?
Tabii sizin şahsi kanaatlerinizden değil; yargının sicilinden söz ediyorum.
-  İki; Bugüne kadar bir hırsızlık, uğursuzluk, üçkâğıt yapmışlıkları var mı?
-  Üç; Onlar neden, yıllardır “Türkiye’nin en çok okunan” yazarları arasında?
Bunların hiçbiri yoksa; suçları ne; “sizin gibi” düşünmemek mi?
Bir de şu var; yazınız çok talihsiz bir güne rastlamış.
Avrupa Birliği İlerleme Raporu, Türkiye’de iktidarın basına karşı “haksız nüfuz kullandığı” gerçeğini kayda geçirdi.
Açık açık gazetecilerin artık “oto sansür” yapmak zorunda kaldıkları ifade edildi.
En iyisi siz; bizi dizayn etme, hizaya getirme işini iktidara bırakın, biraz kendi gazetelerinizle ilgilenin.
Kendinize bir sorun bakalım:
“Biz halkı çok iyi okuyoruz da halk neden bizi okumuyor.”
“Hepimizin yaptığı şu harikulade ‘demokratik, ilerici, reformist’ gazetelerin topunun satışı neden, bırakın Hürriyet’i, bir tek Sözcü gazetesi kadar olamıyor?”
* * *
Merak etmeyin, biz sormayız. Kültürümüzde “gönderilenin” arkasından tef çalmak yoktur.
Ama bilin ki; patronlarınız er veya geç size bu soruyu soracak.
Bizim ricamız ise şu; Hürriyet’i yıllardır okuyan insanlara biraz saygı gösterin...
Bu ülkede herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil.
Yüzde 42 okuduğu gazetelerden memnun.
Bir gün yüzde 58 de memnun olup, gazetelerinizi okumaya başlarsa hiç mesele kalmaz.
Yazarın Tüm Yazıları