Çocuklar duysun, iddiada ben de varım

Çocuklar Duymasın üzerine bu kadar kavga kıyamet kopunca topa girmek şart oldu.

Haberin Devamı

Birol Güven’le yemeğine iddiaya giren Cengiz Semercioğlu’nun safhına Milliyet’ten Sina Koloğlu da eklenince, olayı yerinde incelemek için geçen gece yarısı hiç üşenmedim, atladım sete gittim.
Birol kalmış ikiye bir, boynu büküktür diye düşünürken aslanlar gibi karşıladı beni.
Ağustos ayında ekranlara merhaba diyecek dizinin ilk bölümünü çekmişler bile. Hem de güle oynaya.
“Çekerken eğleniyor musunuz?” sorumu Pınar Altuğ, “Eğlenmek ne demek, gülmekten kırılıyoruz” diye cevapladı.
Tamer Karadağlı her zamanki sakin ve kendinden emin tavrıyla, dizi birinci olunca Cengiz’den bir özür beklediğini bile söyledi.
Dizinin yayınlanmaya başlayan tanıtım sahnelerinde oyuncuların giydikleri giysiler yok satıyormuş.
Tanıtım filmi hurriyet.com.tr’de bir gecede 200 bin kez izlenmiş.
Halkın ilgisi şimdiden yerinde, ekip kendinden emin olunca ben de rahatlıkla dahil olabilirim iddiaya.
Hayatımda doğru dürüst izlediğim iki yerli diziden biri olan Çocuklar Duymasın’ın (diğeri Avrupa Yakası’dır) yıllar sonra da aynı keyifle izleneceğine eminim.
Hodri meydan diyorum, Çocuklar Duymasın birinci olmazsa Birol’a da gerek yok, yemekler benden...

Haberin Devamı

Etro gömlek Ilıcak keşfi

Şu Kemal Kılıçdaroğlu ve Etro gömlek meselesi var ya.
Hani neredeyse her gazeteye konu, kimilerine de manşet olan.
Bilmeyenler vardır diye yazıyorum, twitter çıkışlıdır.
Nazlı ve Kemal Ilıcak’ın oğlu Mehmet Ali Ilıcak’ın yakaladığı ve twitter ortamında tartışmaya açtığı bir ayrıntıdır.
O gün twitter’da kendisini suçlayan, aleyhinde yazan çok kişi oldu.
Ama hakkını yememek lazım, değme gazetecinin gözünden kaçan manşet olacak bu ayrıntıyı keşfeden, gündeme getiren Mehmet Ali Ilıcak’tır.
Ve bu olay, şu anda her ne kadar puro ticaretiyle uğraşıyor olsa da, Mali’nin (Recep Bey gibi algılanmasın lütfen) damarlarında gazeteci kanının dolaştığının en büyük göstergesidir.

İstiklal Marşı’na demo kayıt istemeli

Önce şunu bir kabul edelim; ıstiklal Marşımız öyle kolay bir marş değil. Profesyoneller bile doğru icra edebilmek için üzerinde ciddi ciddi çalışıyor.
Durum böyleyken Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçında ıstiklal Marşı söyleme gafletinde bulunan Hadise’nin işi yüzüne gözüne bulaştırması ve buna yağan tepkiler gayet normal. Hadise iyi niyetine inandığım bir arkadaşım. Birlikte olduğu Sinan Akçıl, canım ciğerim, güvendiğim bir dostum.
Ama lütfen bozul-masınlar, Hadise’nin ıstiklal Marşı olmamış.
Performansı medyatava.com’un verdiği linkten izledim. Hadise ne sözlerde ne de bestede başarılı. Sözleri yanlış telaffuz ediyor ve mütemadiyen detone oluyor. Yurtdışında büyüdüğü için uzak kaldığını düşündüğüm bu marşı yeni öğrenmiş gibi. Sözleri anlayarak değil, ezbere söylüyor. Sanki bilmediği bir dilde şarkı okuyor.
Doğru söylese yorum katmasında bir sakınca yok bence. Hatta kırılgan, narin yorumunun hoş ve değişik olduğunu bile söyleyebilirim. Ama yanlış notalara basarak kendisine savunacak nokta, tutunacak dal bırakmıyor Hadise. Bundan sonra ıstiklal Marşı’mızı kime söyleteceğimize dikkat edelim derim.
Teklif feriştahına götürülse demo kayıt isteyelim.
Emanet ne de olsa ıstiklal Marşı.
Not: Hıncal Uluç, Kızılordu Korosu’dan ıstiklal Marşı’nı dinlediğini ve onların marşımızı en iyi yorumlayan grup olduğunu yazdı. Yarın akşam TıM’de verecekleri konsere hep birlikte gidip yerinde tespit yapacağız. Ferhat müzisyen, Hıncal ağabey gazeteci gözüyle Kızılordu korosunun performansına nasıl bir yorum yapacak merak ediyorum.

Haberin Devamı

Esenboğa tezek kokuyor

Uçak anonsları bilgilendirme misyonlarını hayli genişletmişler. Geçen gün Ankara’ya indiğimizde hostes anonsunda “Avru-pa’nın en iyisi ödülünü alan Esenboğa Havaalanı’na hoş
geldiniz” dedi.
Hadi bakalım, şu ödüllü alana bu anonstan sonra bir başka gözle bakalım diye indim uçaktan.
Ama anladım ki ödülü sadece görselliğe vermişler. Diğer duyular hak getire. Özellikle de koku. Koku almada köpek kadar hassas burnu olanlar için (bkz. ben) Esenboğa tam bir işkence merkezi.
Nasıl ki ter kokan biri ne kadar şahane görünürse görünsün bir anda gözden düşüyorsa, tezek kokan bir mimari harikası da insanda bir an önce uzaklaşma hissi yaratıyor. Ankara Esenboğa’daki tezek kokusu yakınlardaki gübre fabrikasından geliyormuş.
Havaalanı ya da fabri-kayı alıp başka bir yere taşıyamayacaklarına göre bu sorun hep olacak.
Esenboğa, ne kadar temiz, havadar, nezih ve şık görünse de, ödüller alsa da, tezek kokusuyla ciddi puan kaybetmeye mahkum.

Yazarın Tüm Yazıları