CHP, anahtar olmanın keyfini çıkarıyor

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

1979 yılında Demirel'in Adalet Partisi ara seçimde zafer kazanınca Ecevit hemen istifa etmişti.

Seçimde bir varlık gösteremeyen Erbakan'ın MSP'si, Demirel'in kuracağı azınlık hükümetine ‘‘kayıtsız şartsız’’ destek vermek zorunda kalmıştı.

MSP lideri Erbakan, karşı karşıya kalınan koşullar nedeniyle hükümete verdikleri desteğin ‘‘kerhen’’ olduğunu açıklamış, bunun ne kadar devam edeceğini soran gazetecilere de o ünlü cümlesini söylemişti:

‘‘Kadaifin altı kızarıncaya kadar...’’

Erbakan daha sonraki günlerde sık sık ‘‘Kadaifin altı kızarmaya başladı’’ diye tehditler savurarak hükümete her istediğini yaptırmıştı.

Sonra 12 Eylül geldi, ortalığı dümdüz ediverdi.

Ne ‘‘kadaif’’ kaldı, ne Demirel, ne Erbakan, ne liderler, ne partiler, ne demokrasi, ne meclis, ne millet egemenliği...

Demokrasiden yoksun zor yıllar yaşadık. Ama hepsi geldi geçti.

Piyasaya yeni yeni partiler, yeni yeni liderler çıktı.

Demirel, Erbakan ve öteki liderler 8 yıl yasaklılıktan sonra yeniden sahaya çıktı.

Ama yaşadığımız olaylar, çekilen bu sıkıntılardan politikacıların ders almadıklarını gösterdi.

Erbakan'ın partisi kapatıldı, kendisi yeniden yasaklı oldu.

En büyük ilin belediye başkanlığına seçtirdiği kişi hapis cezasına çarptırıldı.

Yani uyguladığı politika kendisine ve kadrosuna pek hayır getirmedi.

* * *

Gariptir, Türkiye şimdi de bir azınlık hükümetiyle yönetiliyor.

Bu kez anahtar parti durumunda olan da Baykal'ın CHP'si.

Bugün Baykal da Erbakan'ın ‘‘kadaif’’ stratejisini andıran ‘‘hem destek, hem köstek’’ stratejisini uyguluyor.

Baykal da tıpkı Erbakan gibi sık sık düşürmekle tehdit ettiği hükümete istediği her şeyi yaptırıyor. Hatta seçim tarihini bile belirliyor.

Örneğin Meclis Başkanlığı'nı, bazı komisyon başkanlıklarını alıyor.

Kendi seçmen kitlesine dönük isteklerini yerine getirmesi için hükümetle sık sık pazarlığa giriyor.

Kafası kızınca partisinin grup toplantısında hükümeti düşüreceğine dair bir tehdit savurup ülkede fırtınalar yaratıyor.

Sonra birden yumuşayıp tansiyonun inmesini sağlıyor.

Yani Baykal, hükümetin yazgısını elinde tutma keyfini çıkarıyor.

Son olarak DYP'nin uyduruk önergesine destek vererek Yılmaz'a ‘‘İstersem seni Yüce Divan'a bile gönderirim’’ mesajını veriyor.

CHP liderinin bu ele avuca gelmeyen, mantık kurallarını zorlayan politikasını alkışlayanlar da var, eleştirenler de...

Ama kuşku yok ki Baykal bu politikanın doğru olduğuna inanıyor.

* * *

Ancak büyük bir kitle bu politikayı anlamakta zorlanıyor.

Kafalarda giderek ‘‘Ecevit haklıymış’’ yargısı ağırlık kazanıyor.

Yalnız unutmamak gerekir ki Baykal, donanımlı ve deneyimli bir politikacıdır.

Bunca yıldan sonra attığı adımların neler getirip neler götüreceğini iyi hesaplar.

Geçmişte de bazı ince hesaplar yaparak Çiller'i birkaç kez kuyudan çıkarma riskini göze almıştı.

1995 seçimlerinde bu hesabın kendisine ve partisine nasıl ecel terleri döktürdüğüne tanık olduk.

Dileriz önümüzdeki seçimde de Baykal ve arkadaşları öyle bir gece yaşamazlar ve olmak veya olmamak arasında gidip gelmezler.

Çünkü bu ülkenin temel taşlarından biri olan CHP'siz bir demokrasi düşünülemez.













Yazarın Tüm Yazıları