Çarşı-pazar gezmeyi çok severim

Pazarların o renkli dünyası, pazarcıları ve pazara gelenleri özlerim. En beğendiğim fotoğrafçılardan Kadir Can’ın hazırladığı Çarşı-Pazar İstanbul; olağanüstü fotoğraf ve bilgilerle bezenmiş bir albüm

Şimdi de İstanbul’un belli semtlerinde pazarlar kurulur, pazarcılar göçmen esnaftır. Her gün bir başka yerde tezgâh açarlar.
Neredeyse her semtte bir tane olan AVM’ler saat 22.00’ye kadar açık olduklarından, pazardan toplu alışveriş eskisi kadar geçerli değil. Daha doğrusu İstanbul’un kenar semtlerinde bu yaşayış biçimi sürüyor.
Pazarcıların mallarını satarken, pazara gelen müşterilere, birbirlerine söz atmalarının da ayrı bir folklor olduğu kanısındayım.
Bu hafta çarşı-pazarı fotoğraflarla ve bilgilerle bezemiş olağanüstü bir albümü tanıtacağım.
İyi fotoğrafçı Kadir Can’ın hazırladığı ‘Çarşı-Pazar İstanbul’.
Yaklaşık on yıl öncesine kadar şehrin orta yerinde kurulanlarına rastlanırken, bugün ne yazık ki tarihten bir sayfaymış gibi bahsettiğimiz pazar yerlerinin, o karmaşasında gözümüzden kaçırdığımız köşelerini önümüze getiriyor Kadir Can.
Kimdir Kadir Can? O, usta bir fotoğrafçıdır.
1951’de Büyükada’da doğan Kadir Can gazeteciliğe foto muhabiri olarak 1971’de başlamıştır. 1983’e kadar Günaydın’da çalışan Can, daha sonra Hürriyet, Cumhuriyet, Güneş ve Sabah gazetelerinin yanında Atlas ve Gezi dergilerinde görev aldı. 1986’dan bu yana da Fransız Sipa Pres Ajansı’nın Türkiye muhabirlerindendir. Çektiği fotoğrafların bazıları Time, Paris-Match, Newsweek ve Stern gibi dünyanın önde gelen haber dergilerinde ve gazetelerinde yayınlandı. Yurtiçi ve yurtdışı yarışmalardan 22 ödül kazandı.

EN BEĞENDİĞİM FOTOĞRAFÇILARDAN

Yakından tanıdığım, Kadir Can ile bir süre Hürriyet’te çalışmıştık. Her zaman beğendiğim fotoğrafçılar arasındadır.
Albümün başında İTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş’ın bir Takdim’i var:
“Çarşı-Pazar İstanbul altın bir fırsat sunuyor. Usta fotoğraf sanatçısı Kadir Can’ın sokakları arşınlayarak, 40 yıldır bıkıp usanmadan çektiği fotoğraflar, İstanbul’un nereden nereye geldiğinin altını çiziyor. Benim bu fotoğrafları incelerken gördüğüm ilk şey, İstanbul’a yeni bir yön veren kamu ve yerel yönetim temsilcilerinin, çoklukla olumlu hizmetlere imza attığıdır. Dünyanın gözbebeği bu şehirde karmaşanın ve karmaşıklığın oranını azaltıp, zarafetinin ve inceliğinin yeniden ortaya çıkmasını sağladıklarıdır.”
Kadir Can, Çarşı-Pazar İstanbul’un başındaki yazıda, İstanbul’da değişen alışveriş biçimine tarihî verilerden, görsel açıdan bakıyor:
“İstanbul’un alışveriş dünyasının kalbinin attığı Eminönü bu işlevini günümüzde azalarak da olsa sürdürürken Topkapı’daki ‘Bit pazarı’, Edirnekapı’daki ‘At pazarı’, Kadıköy’deki ‘Salı pazarı’ ile Sütlüce’deki mezbaha tarihe karıştı. Hızlı bir değişimin yaşanmakta olduğu alışveriş dünyasında, pantolon provasını hurdacı dükkanındaki dolapta veya caminin bir köşesinde yapanlar, evinin duvarını manav haline getirenlerle, gıda maddelerini gazete kağıdına sarıp satanlar zaman içinde kaybolup gitti.”
Çok güzel, usta işi fotoğrafların yanında, pazarın kurulduğu o semte dair bilgi de var. Bu yazılar olmasa bile, çarşı-pazar kavramı içinde yitip giden bir yaşama biçimini izleyip, tarihini öğrenmek mümkün.

GÖRSEL TARİH HAFIZASI

Görsel tarih kadar etkileyici ne olabilir?
Biri size pantolon provasının Yeni Cami avlusunda yapıldığını söylese, şaşarsınız, hele bugün olmaz böyle şey dersiniz.
İşportacıların veya İstanbul’un giyim kuşam tarihini yazacaklar, mutlaka bu fotoğrafları kullanmak, incelemek zorundalar.
Uzun yıllar önce Eminönü Meydanı’ndan, Sirkeci’den geçerken, yoğun bir asker kalabalığına rastlardınız, oradaki çarşı-pazarlardan alışveriş yaparlardı. Muradiye Caddesi’nde, caddeyi yanlış anımsamıyorsam, iki tane sinema vardı, oraya da askerler giderdi.
Yakın tarihe kadar işporta tezgahlarında sıklıkla rastlanılan en şenlikli sahnelerden birisiydi; bir erkek işportacı, kadın kıyafetleri satıyor, onları giymiş öyle bağırıyor. Kazağının üstüne geçirdiği sutyeni göstererek ‘ikizlere takke’ diye bağıran işportacı herkesin hafızasında vardır.
Yeni Cami’nin sembolü neydi? Güvercinler. Hemen arkasındaki işporta kalabalığı da en az güvercinler kadar iç içe geçmiş insan sürüsü gibiydi...
Mısır Çarşısı fotoğrafları, hâlâ dolaşmaktan zevk aldığım bir çarşıyı bütün yönleriyle, insan yüzleriyle sunuyor.
Ya kartpostal standları? Teknoloji onları da yendi. Damacana devrini birçok kimse anımsayamaz.
Cam su damacanalarının bir de hasırdan mahfazası vardı.
Kapalıçarşı’nın altın yıllarını görün. Her yere vuran altın parıltısını görün. Çiçekçilere de bakmadan geçmeyin.
Bir İstanbullu olarak, yeniden birçok şeyi anısadım. İstanbul’u tanımak ve tanıtmak isteyenler için olağanüstü bir İstanbul albümü.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Halil İnalcık - Mehmet Seyitdanlıoğlu / Tanzimat / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Jean Christophe Rufin / Adem’in Kokusu / Doğan Kitap
Orhan Koloğlu / Üç İttihatçı / Kırmızı Kedi Yayınları
Ursula K. Le Guin / Rüzgârın On İki Köşesi / Ayrıntı Yayınları
Orhan Türker / Prinkipo’dan Büyükada’ya / Sel Yayıncılık
Yazarın Tüm Yazıları