Paylaş
Bu uluslararası toplantıda, Master of Wine’lar ile yuvarlak masa toplantısı düzenleyip şarap tadımı ve güncel konuların tartışmasını yaptık.
Sabahtan, dünyadan Shiraz üzümünden şaraplar tattıktan sonra, ardından da dünyadan Riesling üzümünden şarapları tadıp yorumladık.
Her biri üretildiği toprağı yansıtan, birbirlerinden farklı lezzetlere sahipti.
Avustralya Riesling’inde yöreye özgü “lime” kokusu kendini diğerlerinden ayrıştırmasını sağlarken, Alman Riesling’i geç hasattan kaynaklanan tatlılığı ile öne çıkıyordu. Shiraz’larda ise; Fransız Shiraz’ı baharatlı tatlar sunarken Güney Afrika Shiraz’ı ise yuvarlak ve meyvemsiliği ile diğerlerinden ayrışıyordu.
Bu arada şunu belirtmek isterim ki, hepsi birbirinden güzeldi.
Ardından şarap piyasasından konu açıldı. Yuvarlak masa şövalyeleri gibi şarap şövalyeleri masanın çevresinde felsefi tartışmalara başladık. Tartışma süpermarketlerin şarap üreticileri ve butik şarap satıcılarının üzerindeki etkisinin tüketici üzerinde şarap seçimini daraltıp daraltmadığı ile ilgiliydi.
Günümüzde dünyadaki şarabın yaklaşık %70’i süpermarketlerde satılıyor. Süpermarketler ise raf dönüşü yüksek, kendi ödeme şartlarına uyan, tedarik sınırı olmayan üretici ve ithalatçılarla çalışırlar. Şarabın ticari koşulları ile kalitesi arasında seçimlerini ticari koşuldan tarafa kullanırlar. Ayrıca talebi yönlendirmelerinden dolayı, üreticiler üzerinde şarabın tarzı ve fiyatı hakkında yaptırım sahibi olurlar. Üretici ve ithalatçılara hangi şarabın satıp, hangisinin satmadığını söylerler. Diğer taraftan şarabın ruhuna aykırı ürünler tasarlatırlar desek dünya genelinde yanlış olmaz. Yöreye özgün özenli şaraplar ise satışta bilgi aktarımı gerektirdiğinden sürümlerinin yavaşlığı nedeniyle raflarda boy gösteremez.
Şarap tarımsal bir ürün olduğundan kaliteli ve geleneksel şarap sonlu bir ürün olup toprağına ve kültürüne özgü köken özellikleri, iklim, işlenme özellikleri gibi unsurlardan etkilenir. Bir anlamda şarabın doğasında bu romantik özellik vardır. Bölgesel iklim, toprağın su tutma özellikleri, geleneksel üretim alışkanlıkları, yöreye özgün veya uygun üzümler gibi birçok unsur şaraba kişilik kazandırır.
Süpermarketler ise orta bir kalitede, kökenini pek yansıtmayan, bilindik üzümlerden yapılan, tedarik sorunu olmayan ürünler satmayı tercih ediyorlar. Bu ürünlere de şarap deniyor ancak bunlar daha çok sanayi ürünü tarzında neredeyse sonsuz ürünler. Bir anlamda gazozlar gibi kalitede standartlığın, yüksek kalite ve bölge karakterinden önemli olduğu bir üretim tarzında ürünler.
Peki, tüketici neden süpermarketten şarap alır?
Bu sorunun cevabı pratiklikte yatıyor.
Tüketicinin süpermarketten şarap alması diğer alışverişini yaparken kolayına geliyor. Diğer taraftan süpermarketlerin şarapta sanki her yerden daha ucuzlarmışçasına yapmış olduğu promosyon kampanyaları da en uygun fiyatın süpermarkette olduğu intibasını yaratıyor.
Ayrıca süpermarket şarabın kalitesi ile doğrultulu bir seçim yapmayıp, sadece alım şartlarını ve raf dönüş hızını göz önünde bulundurarak alım ve arz ediyor.
Yavaş yavaş, İngiltere’de büyük zincirler (Marks and Spencer gibi) Master of Wine’lardan danışmanlık alarak seçimlerinin sağlam bir zemine, şarap bilgisine bağlamaya çalışıyorlar. Bir anlamda bu kısır döngüyü kırmaya çalışıyorlar.
Peki, bunun sonucunda ne oluyor?
Küçük ve butik üretimler süpermarketin satış şartlarına uymadığından raflarda yerini alamıyor. Özellikle, yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi romantik özellik taşıyan şaraplar tüketiciye arz edilemiyor.
Şarap romantik ruhunu kaybedip gitgide bir sanayi ürünü halini alıyor. Dünyada butik şaraplar satan mağazalar gitgide zora düşüyor.
İşte yuvarlak masa tartışmalarından bu sonuç çıktı.
Peki, Türkiye’de durum ne?
Şarabın en yaygın dağıtım kanalı yine süpermarketler. Burada tüm seçim sanayii tipi şaraplardan oluşuyor.
Birçoğunda fiyatlar ucuz gibi gözükse de (kampanya dönemleri hariç) piyasanın üstünde.
Butik şarap satıcısı deyince bir avuçtan öteye gitmiyor. Butik şarap mağazaları Türkiye’de yaşayamıyor. Butik üretici de ürünlerini satacak kahraman aracı bulamıyor. Bir anlamda “kahraman bakkal süpermarkete karşı” misali.
Durum böyle olunca hep beraber sanayii tipi üretilen şarapları tüketiyor oluyoruz. Özel üretimlere (diğerlerinden daha fazla desteğe ihtiyaçları olmasına rağmen) hiç katkıda bulunamıyoruz. Şarapta Türkiye’nin toprak özelliklerini yansıtacak ürünlerin çoğu başlarını bile kaldıramıyor. Sanayii tipi üretici de butik şarapları yaygın dağıtım ağı ve iletişim avantajlarını kullanarak satmayı beceriyor. Sadece butik üretim yapanlar da sanayii tipi üretime doğru kayıyorlar. Tüketici adına ve gelişmekte olan Türk şarapçılığı adına çok yazık oluyor.
* Master of Wine: MS şarap üstadı
Paylaş