Bu yoğunlukla İstanbul Bombay'a dönüşecektir

"İSTANBUL'daki Karayolları arsasının 800 milyon YTL'ye satılmasını, Başbakan TV'lerden ballandırarak anlatıyor: "İşte gördünüz, İstanbul'da arazi fiyatları arttıkça, bundan herkes kazanıyor... Siz de kazanmış oluyorsunuz."

Sanki İstanbul topraklarından bir maden çıkarılmış satılmış!İstanbullu bir emlak uzmanı da, olayın üzerine gazyağı döküyor: "Bu satış, dalga dalga İstanbul'daki ne kadar arazi varsa hepsini etkileyecek, daha şimdiden değerlerini ikiye katlayacaktır..." İlk bakışta insanın kulağına hoş gelen bu tür satışlar, daha sonra paslı bir hançer olarak İstanbul ve İstanbullunun sırtına saplanacaktır.

Çünkü, bu satışlar daha fazla bina, daha fazla gökdelen demektir. Onlar da beraberinde daha fazla trafik cinneti, daha fazla asfalt zifti, daha fazla kanalizasyon yırtığı, daha fazla rögar kapağı ve daha az oksijensizlik getirecektir.

Bu pohpohlamalar, dünyanın en güzel kenti olan İstanbul'u, 25 milyonlu, 30 milyonlu nüfus yoğunluğuna taşıyacaktır.

Bu da, İstanbul'u İstanbul olmaktan çıkarıp, bir Bangladeş ve Bombay yaratmak demektir.

Güvenlik ve asayiş konusunda yerlerde çırpınan böyle bir kenti kim, nasıl idare edecek?

Ülkenin en çok turist çekmesi beklenen bir kenti, bu betonlaşma yüzünden turizmden milyarlarca dolar kaybedecektir.

Bu ülkeyi yönetenler, Paris'e niye her yıl 50 milyon turistin gittiğini hesaplamalıdırlar. Yine bu ülkeyi yönetenler, Paris'in ortasına niye böyle gökdelenler yapılmadığını da öğrenmelidirler.

Turist betona gelmez, gelse gelse çamlık bir tepeden İstanbul Boğazı'nı seyretmeye gelir.

Anlaşılıyor ki, 1453'te fethedilen İstanbul'da, fetih hareketi tamamlanmamış.

Ankaralı bir mimar olarak bunları düşünüyorum."

Hele bir de Büyükşehir'den dün çıkan imar tadilatlarını bir öğrenseniz 'yağmanın'

nasıl sürdüğünü daha iyi anlayabilirsiniz.

GÜNÜN SÖZÜ

"Anayasa değiştirilmeli, Ahmet Necdet Sezer'e ikinci kez seçilme şansı verilmelidir. Çünkü herkese hukuktan önce mülk ve adalet lazımdır, gerçeği bilinmelidir. Fırsatları kıt ülkelerde fırsatçılık başarı değil hırsızlıktır."(Nurettin KAPTAN)Biliyor musunuz

CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Milli Eğitim Bakanı Çelik'e 'öğretmen, okul, derslik ve personel sayıları' bakımından yönelttiği sorular arasında AKP'nin iktidara geldiği Kasım 2002'den bugüne kadar kaç yeni okul ve derslik yapıldığını, bunların kaçının devlet, kaçının özel kesim tarafından yapıldığı sorusunun da yer aldığını... MALATYA Valisi Halil İbrahim Daşöz'ün '91 Bin Dev Öğrenci' projesiyle ilgili 100'ün üzerinde etkinlik düzenlendiğini, bunların tamamının projeye ekonomik katkıda bulunan etkinlikler olduğunu bildirdiğini...

Devlet okulu mu yoksa medrese mi

GEÇEN yıl çocuğum, Yenibosna'daki pansiyonlu İstanbul Sosyal Bilimler Lisesi'ni (Zaman Gazetesi'nin arkasında) kazanmıştı. İlk izlenimlerimizde okulun fiziki koşullarının çok iyi olduğuna ve halkla ilişkiler uzmanının bize anlattıklarına inandık.

Kısaca anlatayım. Bu okulların T.C.'nin bir okulu olduğu ve devlete hâkim, savcı, büyükelçi, vali, kaymakam vb. yönetici yetiştirmek üzere kurulduğu söylendi.

Gerçek durumun bu olmadığını kısa sürede anladık. Okul yüzde 98 oranında Fethullah Gülen cemaatinin kontrolündeymiş. İlk günden itibaren telkinlere başladılar. Hak yoluna gel, bizim evlere gel, bize katıl gibi herkesin malumu olan baskı ve yıldırma taktikleriyle psikolojik olarak bizi 1.5 yılda pes ettirdiler.

Laik bir eğitimi burada göremiyorsunuz. Eğer o 'çarka' girmezse çocuklar dışlanıyor. "Ya benden olacaksın, ya da çekip gideceksin."

İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer Bey... Bu liselere kurulduğundan beri kayıt olan ve kısa bir süre sonra nakil yaptıran öğrenciler ve velilerle ilgili bir araştırma yaptırabilirse, ne demek istediğimizi anlayabilir.

Ülkemizin nasıl içten içe kuşatıldığını, bunların içyüzünü göstermek herkesin görevi olmalıdır.

Ancak kimi kime şikâyet edeceğiz. Çünkü bizim gibi düşünen insanlar azınlıkta kalmaya başladı ne yazık ki... Lütfen adımı ve adresimi gizli tutunuz.

Buhar oldu

OKMEYDANI (SSK) Hastanesinin girişinin mermerle döşeme işlemi sırasında, Atatürk büstü kaldırılmıştı. İşler bitti, şimdi bakıyoruz büst yerine konmadı. Atatürk büstü buhar mı oldu?

Hastane yönetimi Atatürk'ten mi korkuyorlar, yoksa Ankara'nın kendilerine bu yolda bir talimatı mı var?Mortgage için öneriUZUN süredir tartışılan ipotekli konut sistemi Mortgage için Türkçe'ye uygun isim önerim şudur.

1- Alver, 2- Al-öde, 3- Otur-öde

Bu önerilerde; Alver için; satın almak, ardından ödemek (vermek), gerektiğinde el değiştirmek kavramlarını bir arada bulunduruyor diye düşünüyorum.

Al-öde için; satın almak ve içindeyken ödemek kavramları öne çıkıyor,

Otur-öde için; satın almak, içinde oturmak ve içindeyken ödemek kavramları öne çıkıyor.Bülent GÜRSOY

 Çanakkale'deki bu kadirler nasıl gezilebilir

18 Mart'taki Çanakkale Zaferi'nin 92. yıldönümünde 'sıkıntı' yaşanacak. Çünkü cam levhalar üzerinde isimlerin yazılı olduğu mezarlar birbirine o kadar yakın ki şehitlerinin isimlerini arayan yakınlarının ve ziyarette bulunanların oluşturacağı kalabalıkta nasıl ziyaret gerçekleşecek doğrusu merak ediyorum.Yalçın ÇETİN-İSTANBULKADIKÖY

Altıyol'daki eski SSK Disparseri kapatılıyor

SSK sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı'na devredilmesinden sonra Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin polikliniği halinde hizmet vermeye başlayan Altıyol, Kuşdili Caddesi'ndesi eski SSK Kadıköy Dispanseri'nin kapatılması için çalışma başlatıldığı belirlendi. Öğrendiğimize göre, bölgeye elli yıla yakın süreden beri hizmet veren ve günde en az 1.700 dolayında hastanın başvurduğu bu polikliniğin binası, "Diş Tedavi Merkezi" halinde kullanılacak. Bu durumda her gün akın akın buraya muayene olmak ya da ilâç yazdırmak için başvuran Emekli Sandığı, SSK ve Bağkur'a bağlı hastalar, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Merdivenköy'deki polikliniklerine gitmek zorunda kalacaklar. Çok sayıda hastanın ihtiyacını karşılamakta büyük zorluk çeken buradaki polikliniklerin yükü, Kadıköy Polikliniği'nin kapanmasından sonra gelecek hastalar da eklenince, daha da ağırlaşacak ve hastalar hergün büyük perişanlık yaşayacaklar. Bu arada en büyük sıkıntıyla da, düzenli aralıklarla birkaç ilâç yazdırmak zorunda olanlar karşılaşacaklar.

Hastalara mümkün olabilen en iyi olanakları sağlaması gereken Sağlık Bakanlığı'nın böyle anlaşılması mümkün olmayan bir karar vermesi, onların büyük eziyet çekmelerine yol açacak.Umarız hastalara gerçek anlamda şifa dağıtmakla yükümlü bu bakanlık, böylesine inanılmaz bir kararı uygulamaktan vaz geçer. Bir grup Kadıköylü Erzurum'la ilgili izlenimlerimiz

ERZURUM'daki izlenimlerimizi aktarmaya devam ediyoruz.

Adliye Sarayı inşaatında yapılan çalışmaları denetlemek, Erzurum ve Pasinler’in işgalden kurtuluşunun 89. yıldönümü törenlerine katılmak üzere gelen Erzurumlu Yargıtay Genel Sekreteri Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu kentte çeşitli temaslar yaptı, gündemdeki konular hakkındasohbet etti.

Erzurum Kalkınma Vakfı'nı (ER-VAK) da ziyaret eden İbrahimhakkıoğlu, vakfın genel başkanıErdal Güzel ve yönetim kurulu üyeleriyle kentin gündemindeki konular hakkında sohbet etti.

ER-VAK Başkanı Erdal Güzel, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un anlattığı fıkra ile Milliyet yazarı Yaman Törüner'in yerel giysi olan ehram giyen kadınları çuval içindeki insanlara benzetmesinin tepki topladığını bildirdi.

Hasankaleli İbrahim Hakkı’nın torunu olan Yargıtay Genel Sekreteri Uğur İbrahimhakkıoğlu, burada yaptığı sohbet sırasında şöyle konuştu:

"Hep örnek veririm. Adam, karısına sormuş: Hasan'la Hüseyin kimdir? Kadın da demiş ki, onların üçü de Muaviye'nin kızlarıdır. Bu cevap üzerine adam, "Kadın, senin hangi yanlışını düzelteyim. Onlar üç değil ikidir, kız değil erkektir, Muaviye'nin değil Hz. Ali'nin çocuklarıdır.

Şimdi kardeşim ben senin hangi dediğini düzelteyim. Bir kere Türkiye'nin her tarafına, Ankara'ya İstanbul'a gidin. Köşe başlarında fukaralık, dilencilik yapan öyle acayip kıyafetli kadınlar var... Kucağında çocuklu kadınlar. Bunlar hiçbir zaman o şehrin kadınını yansıtmaz.

Ehram bizim otantik, yerel kıyafetimizdir. Bütün dünyada en pahalı, lüks yerlerde bile böyle kıyafetler vardır. Ayrıca giyerse ne olur? Hangi yanlışı düzeltelim ki. Erzurum'un nesini gördün de bunu söylüyorsun.

"ERZURUM'DA EVİN REİSİ KADINDIR, ÖDLERİ KOPAR ERKEKLERİN"

Sonra bunun Erzurum'la alakası yok. Kim getirdi de bunu bu kente mal etti. Burada terör de mayın tarlası da yok. Ayrıca bu memlekette kadın erkek eşitliği yok, kadınların üstünlüğü var. Bakmayın siz dışarıda arkamızda yürümelerine. O nezaketlerindendir. Evde kadınların sözü geçer. Erzurum'da evin reisi kadındır. Son sözü o söyler. Ödleri kopar erkeklerin. Erkeğin haddine mi düşmüş, mayın tarlasına sürmek. Erzurum kadınları, akıllıdır. Öyle mayın tarlasına gitmezler. Erzurum kadını için söylenenleri doğru bulmuyorum. Bu şehir Nene Hatun gibi simge bir isme sahiptir.

“'ERZURUM KANUNU'

Bu arada Erzurum'da 2011'de yapılacak olan Üniversite Kış Oyunları için bir 'Erzurum Kanunu'nu

çıkarılacağını öğreniyoruz.Erzurum'a gelince Fevzi Budak’ı anımsamamak olmaz.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in taktığı 25 yıllık bir Milli Eğitim Müdürü… ANAP ve AKP’den milletvekili aday adayı olmuş; ama gene de yaranamamış. AKP döneminde, Türkiye’de olmadığı şekilde rekor bir şekilde Erzurum’dan tam dokuz kez tayin edilmiş, yerlerine yandaş isimler atanmış. Bunlardan biri de Başbakan Erdoğan’ın asker arkadaşı Ahmet Er… Ancak her seferinde İdare Mahkemesi kararıyla göreve dönmüş Budak.. Üç aydan beri yeniden görevin başında. Ama bu gidiş- gelişler yüzünden Milli Eğitim’de işler iyi yürümüyor. Öğretmenler de huzursuz.. Bu arada Özel İdare’nin eğitimle ilgili bir raporunda “terörün öğretmenlerin psikolojisini bozduğu’ için bölgeye öğretmenlerin gelmek istemiyorlar. Bu çok ciddi bir sorun sayılıyor.SAĞLIK ÖĞRENCİLERİDHA Bölge Şefi Kadir Sabuncuoğlu ile büroda çalışırken, içeriye iki türbanlı öğrenci girdi. Atatürk Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu son sınıf öğrencileri; Güler Çevik ile Elif Topuz… Çevik, Kahramanmaraşlıydı, arkadaşı da Erzurumlu ama Gebze’de oturuyor.

““Bu yıl mezun olacağız, ancak atamalarımızın ne olacağını bilemiyoruz” diye tepkiliydiler. “Başörtü bizim namussumuzdur” diye destekledikleri iktidardan bugün şikayetçiler. Çevik’in söyledikleri ilginç:

“Kamu Personel Sınavı açıyorlar, öyle yüksek puan koyuyorlar ki, bizlerin 90 puan alıp kazanması imkansız. Sonra dışarıda kalıyoruz. Biliyorsunuz bir yandan özel hastanelerin kurulması teşvik edilirken, bizi asgari ücretle bu hastanelerin önüne atıyorlar. Bizi özel hastanelerin arka bahçesi yaptılar.

SİGARAYA KARŞI ALTERNATİF YÖNTEM

Güler Çevik konuşkan ve hak arayıcı bir öğrenci... Türbanlı derse girip girmedikleri konusunda "Ben derslere girerken başımı açıyorum" diyor.

Bürodaki odada bir dostumuzun sigara içmesi konusunda "Size bir şey önermek istiyorum. Lütfen sigara içmeyi bırakır mısınız?" dedi.

Sigara içenlere karşı şöyle bir 'reçetesi' var:

"Her zaman masanızda veya yanınızda yarım kitlelik bir pet şişeyi bulundurun.

Sigara aklınıza geldiğinde hemen bir iki yudum içiniz. Pet şişesi elinizden düşürmeyin.. Ağız ve el alışkanlığınızı pet şişesiyle oyaladığınız takdirde sigarayı unutuyorsunuz. Benim anlattığım bu yöntemle çok arkadaşımasigarayı bıraktırdım."

THY SEFERLERİ

Bu arada İpek Yağal Gül adlı okurumuzdan bir e-mail mesajını da bu arada aktarmamız gerekiyor:

"Palandöken ile ilgili yazınızı okudum. Biz de eşimle Palandöken'e yada Sarıkamış'a gidelim diye uzun zamandır düşünüyorduk. 'Cumadan gidip pazar günü döneriz' diye... Ancak THY öyle bir tarife yapmış ki malesef ilk gittiğiniz gün yani Cuma gününüz ölüyor. Kalıyor bir tek cumartesi... Keza pazar günü dönüş yapacağınız için o günde gidiyor. Yani demek istediğim hafta sonu gitmek isteğinizde Palandöken ve Sarıkamış otomatik olarak eleniyor.

Gurbette bir yalnız adam

ULUSAL bir davada,ulusunu ve ülkesini tek başına ve çok ta güzel Savunan Doğu Perinçek’e Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinden hiçbir destek olmadığı gibi kuru bir teşekkür dahi yok!

Daima kendilerini uygar (!), bizleri de barbar(!) olarak tanımlayan, demokrasi, hukuk, ifade özgürlüğü ve insan hakları gibi kavramları sadece hedef ülkeleri karıştırmak ve bölmek için araç olarak kullanırken kendi içinde çiğnemekten zerre kadar utanmayan bu iki yüzlü ve çifte standartlı ülkelerden birine karşı bu cesur siyasetçi böyle yalnız mı bırakılmalıydı?

Anlaşılan; Batı’ya karşı her zaman boynu kıldan ince ve talimatlarını eksiksiz uygulamaya çalışan bir görüntü veren iktidarın gücü sadece, toplumu yaşanan ve daha beteri yaklaşan tehlikeye karşı uyaran ve yolsuzluklar,tuzaklar ve ihanetler konusunda bilgilendiren Cumhuriyet Gazetesi ile Kanaltürk’e baskı yapmaya yetiyor.

Üstelik, Cargill'den petrol yasasına, şaibeli ve tehlikeli özelleştirmelerden, Kadı’ya kefil olmaya, Türkiyelilikten BOP yardımcılığına, yabancılara toprak satışından sınırlardaki

mayınların yabancılara temizletilip kiralanmasına kadar her türlü tuhaf düşünce,karar ve uygulamanın sahibi bir iktidar ve onun 'değişerek gelişen ve her gün kendisiyle çelişen' lideri

yapılan son ve güvenilir (!) anketlerden birinde 'en milliyetçi parti ve lider' seçilebiliyor.

Tıpkı, adam kıtlığında mahalle imamlığına getirilen Bekri Mustafa’nın bir cenazeyi defnederken ölünün kulağına "Öbür tarafta memleketin durumunu sorarlarsa,benim imam olduğumu söyle, onlar

buranın ne hale geldiğini anlarlar" diye fısıldaması gibi halimiz tam bir kara mizah.

Sayın Perinçek’e teşekkürü bir borç biliyor, "bu günler de geçecek" diyoruz.Reşit ÇAĞIN-İSTANBUL

Yazarın Tüm Yazıları