Bu mudur Fenerbahçe Stadı?

Fenerbahçe’nin yere göğe koyamadığı, Galatasaraylı yazarların bile hayranlıklarını dile getirdiği (Son olarak Vatan’da Asaf Savaş Akad) Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda ilk kez bir maç izledim.

Yıllar önce iki kez gittiğimi hatırlıyorum Fenerbahçe Stadı’na.

O köhne stadın yerinde son derece modern bir tesisle karşılaştığımı itiraf edeyim.

Ama hepsi bu kadar!

Fenerbahçe’nin her maçı böyle mi oynanıyor bilemiyorum ama Türkiye-İsviçre maçında stada tam bir keşmekeş hakimdi.

Girişlerin önünde yüzlerce metre kuyruk, itiş kakış... Aynısı çıkışlarda...

Fenerium tribünü denince, ‘Herhalde Fenerium mağazasının üstüdür’ diyerek o tarafa gittik.

O arada itiş kakış arasında hasta Fenerli Acun Ilıcalı’yı gördüm ezilme tehlikesi geçiriyordu, ‘Vallahi bizim maçlarımızda böyle olmuyor’ dedi.

Gireceğimiz kapıyı bulabilmek için stadı boylu boyunca tavaf ettik.

Hadi biz Galatasaraylıyız, ya Fener montuyla maça gelen Bedri Baykam’a ne demeli.

Yardımcı olmayan görevlilerle kavga ediyordu, o da uzun süre yerini bulamadı.

Bir stadın iyi olup olmadığı böyle büyük maçlarda belli oluyor.

Geçen hafta hiç tanımadığımız Bern’de Avrupa’nın en yeni stadlarından biri olan Stade de Suisse Wankdorf’a çok daha kolay girip çıkmış, yerimizi çok daha kolay bulmuştuk.

Fenerbahçe Stadı’nın mimarisini de beğenmediğimi söylemeliyim.

Üzerine inşa edildiği arazi küçük olduğundan statta hiçbir derinlik yok.

Tribünler meyilli olması gerekirken dimdik inşa edilmiş, üst katlardaki seyirciler sahaya düşecek gibi duruyor.

Bu da stadın içinde klostrofobik bir ortam yaratıyor.

Fenerbahçe Stadı’nı yere göğe sığdıramayanlar Stade de Suisse Wankdorf’u görmeliydi.

Geçen sene Şampiyonlar Ligi finalinin neden Fenerbahçe Stadı’nda değil de Olimpiyat Stadı’nda oynandığını Türiye-İsviçre maçından sonra çok daha iyi anladım.


En çok atv üzüldü


Türkiye’nin Dünya Kupası’na katılamaması hepimizi üzdü ama en çok üzülenler atv’ciler oldu.

Türkiye kupaya katılsaydı hayatımız çok daha renklenecekti.

Önümüzdeki yedi ay boyunca Dünya Kupası’yla yatıp kalkacak, Haziran’da maçlar daha çok izlenecek, Almanya’ya turlar düzenlenecek, televizyon satışları artacak, her anlamda hayatımız hareketlenecekti.

Almanya’yla saat farkımız 1 olduğu için çok daha eğlenceli olacaktı.

atv de böyle tahmin ettiği, Türkiye’nin kupaya katılacağını öngördüğü için geçtiğimiz aylarda 10 milyon dolar vererek 2006 Dünya Kupası’nın yayın hakkını almıştı.

Şimdi bu parayı nasıl çıkartacağını kara kara düşünüyor.

Haziran’da Dünya Kupası’nı ilk kez özel bir kanalda izleyeceğiz.

Tatsız olacak, atv bazı maçları Kanal 1’e kaydıracak, rating rekorları kıramayacak.

Sadece atv değil, çarşamba akşamı üzülenler arasında milli takımın diğer sponsorları da vardı.


Hande'nin burnu


Melekler Aadası nihayet bitti. Veda gecesinde Osman Yağmurdereli, "Bak bunu yayından kaldırtamadım, ben kendi isteğimle bitiriyorum" dedi.

Ama Yağmurdereli de dizinin senaryo yazarı Nuran Devres de dizinin uzun süredir 'saçmaladığını' buna rağmen izlendiğini söylüyordu.

Bence geç bile alınmış bir karar ama yine de hálá çok izlenen bir dizi için bitirme kararı almak her yapımcının harcı değil.

Melekler Adası da bitince Osman Yağmurderli'nin ekranda tek dizisi kalmış oldu; Kanal D'de yayınlanan Aydan Şener'in Masum Değiliz'i...

Gecede tüm gözler Hande Ataizi'nin üzerindeydi.

Malum son olarak altıncı burun estetiğiyle gündeme gelmişti. Yok burnu düşecek, yok artık dikiş tutmuyor falan dendi.

Ama görünen hiç de öyle değil.

Her bıçak darbesi Hande'yi biraz daha güzelleştiriyor.

Galiba Hande Ataizi, estetik cerrahların önüne Angelina Jolie'nin resmini koyup, "Böyle olsun" diyor...

Nip Tuck dizisinde olduğu gibi...
Yazarın Tüm Yazıları