Boynuzluyum ama memnunum

MEMLEKETİN bunca meselesi varken; seçim kapıya dayanmışken; abuk sabuk şeyler yazmanın manası var mıdır?

Bence vardır.

Farklı şeyler söylemenin, abuk sabuk şeylerden konuşmanın tam zamanıdır.
Mesela size şöyle bir şey söylesem:
“Boynuzluyum ama memnunum...”
* * *
Dün Bodrum’daydım.
Tembel, aylak, sere serpe bir günümdeydim.
Fransız şarkıcı Serge Lama’nın şarkısı çalıyordu.
“Les p’tites femmes de Pigalle.”
Çok sevdiğim, neşeli, keyifli bir şarkıdır.
1970’li yıllarda bütün Fransızların kafasında kalan müthiş bir nakaratı vardır.
“Boynuzluyum, boynuzluyum ama memnunum.”
“Cocu mais content...”
* * *
Paris’in bir zamanlar, hafifmeşrep semti sayılan Pigalle’de sevgilileri vardır.
Pigalle için “hafifmeşrep” dersem belki biraz hafif kalır.
Basbayağı sokakta kadınların müşteri beklediği bir semttir.
Yani orada “Sevgilim var” denince, kafada yarattığı metafor, işte o kadınlardan biridir.
Şarkı, “Serserinin biri kadınımı çaldı” diye başlıyor, sonra daldan dala gidiyor.
Her bölüm aynı nakaratla bitiyor:
“Pigalle’e küçük kadınlarımı görmeye gidiyorum.
Boynuzluyum ama memnunum.”
* * *
Bu şarkıyı her dinleyişimde hayatıma bakıyorum.
Eğer, “boynuzlu” demek, “aldatılmak” demekse; gelin meseleye biraz daha geniş açıdan bakalım.
Hangi aldatılmışlıklara rağmen hayatımızı memnun bir şekilde yaşamaya devam ederiz?
Yani aldatıldığımızı, kandırıldığımızı bile bile devam eder, hatta zevk bile alırız.
Sizi bilmem, benim var böyle şeylerim.
Mesela; hayatım boyunca oy verdiğim siyasi partiler hep kaybetti.
Birçok siyasetçi tarafından hep aldatıldım.
Boynuzluyum ama memnunum...
Demokrasi deyip geçiyorum.
Onun da bir oyu var, benim de. Hatta benimki yarım.
* * *
Bir dakika; buna bakıp, hemen “Oy vermeyeceği partilere Pigalle’deki kadın muamelesi çekiyor” demeyin.  
Hayatın her alanından söz ediyorum.
Hem onlara ne, neticede “boynuzlu” olan benim, onlar değil.
Sadece şunu söylemek istiyorum.
Hayatta aldatılmanın, aldatılmayı kabullenmenin güzel yanları da vardır.
“Issız Adam” filmini bundan dolayı çok sevdim.
Çünkü, suni olarak yaratılmış, hayali bir mahallede geçiyordu.
Benim küçük harika gettomda...
Herkesin beni “ütopik”, “hayalperest” gördüğü bir dünyada yaşıyorum.
Yani kendi kendimi aldatıyorum.
Vallahi hiç de fena olmuyor.
Böylelikle, çirkinliklerden, sakilliklerden, vasatlıklardan kaçıyorum, saklanıyorum.
Gerçek hayat beni aldatıyor, ben de gerçek hayatı zevkle boynuzluyorum..
Neticede ikimiz de boynuzluyuz.
* * *
Dün, Bodrum’da güzel bir hava vardı.
Bir de tek başına ben.
Elimde buz gibi bir limonata bardağı, iPod kulaklığı, mırıldanıyordum.
“Pigalle’in küçük kadınlarını görmeye gidiyorum
Boynuzluyum, boynuzluyum ama memnunum.”
Tahmin ediyorum çevredekiler de ne söylediğimi işitiyorlardı.
Nereden derseniz; yüzlerindeki hayret ifadesinden çıkardım.
Eh, mutlu bir boynuzluya bu kadar yakın oturmak onlar için de bayram sürprizi olmuştur.
Yazarın Tüm Yazıları