Bir gizem: ‘Bekle’ şarkısının sözleri

Günlerdir bu şarkıya takığım. Durup durup söylüyorum.

Mustafa Ceceli’nin “Bekle” adlı şarkısını.
Aslında bu şarkının yer aldığı albüm bir yıldır piyasada.
Ama şarkıyı keşfetmem/sevmem, kliplenmesiyle aynı zamana denk geldi.
Ve dinledikçe şarkının içine daha çok düştüm.
Düştükçe de şunu düşünmeden edemedim: Bu şarkı aslında ne demek istiyor?
Hani bazı şarkılar vardır. Yüzeyden bakınca aşk şarkısı gibidir.
Ama biraz kazıyınca alt metninde başka bir şey anlatmaktadır.
şarkının sahibi Sezen Aksu. Daha önce bu örneğe uygun şarkıları var.
Mesela Sertab Erener’in seslendirdiği, sözleri Aksu’ya ait “Dargın Değilim” şarkısı. Adnan Menderes’in karısına yazdığı mektuptaki son sözlerden yola çıkarak ona ithafen yazıldığı söylenir hep bu baladın: “Sadece çok üzgünüm, dargın değilim.”
Ya da Aksu’nun seslendirdiği, ama söz ve müziği ona ait olmayan “Son Bakış” şarkısı başka türlü bir örnektir. Bu şarkı 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’e yazılmıştır: “Aman aman acı yüzler, kurşun gibi izler, son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda.”
Ve “Bekle” şarkısı... Bu şarkının politik bir alt metni olabileceğini bana düşündüren sözlerin bazıları ise şöyle:
“Bekle, dönüşü vardır zor sürgünlerin de/ Bekle, hatırla bizi dar günlerinde/ Biz gülleri severdik, dikenleriyle/ Koklardık kanayana dek ellerimiz/ Gül dikensiz olur mu? Ah etmezdik/ Bekle, bekle hiç pes eder miyiz?/ Bir nasihat gibi bu sancılı hasret/ Miyadını doldurup biter bir gün/ Karanlık aydınlığa kavuşur elbet/ Siz o gün bayramı kutlamayı görün...”

SEZEN AKSU NE DEDİ?
Elbette Sezen Aksu’ya da sordum.
“Bu şarkının başka bir alt metni var mı?” diye.
Yanıtı hayli net ve tabii “Bekle”nin gizeminden vazgeçmeme neden olan türdendi: “Herhangi bir başka hikayesi olmayan bir aşk şarkısıdır bu.”

Bir delilik: Bugün H&M’e uğramak

Bugün İstanbul’daki ilk H&M mağazasına uğramayı düşünüyorum. Gerçekten insanlar mağazada kuyruk oluşturacak mı, izdiham yaşanacak mı diye merak ettiğim için...
Sanırım fazlasıyla olacak, çünkü perşembe günkü VIP açılışında bile izdiham yaşanmış!
1500 kişinin içeriye girdiği söyleniyor. Bu nasıl VIP açılışıysa?
Öyle ki davete giden bir arkadaşım, “ıçerisi salı pazarı gibiydi” diye iletti sonradan durumu...
Bu arada H&M’in içinde mağaza açtığı Forum, başlı başına kabus bir yer. Bir pazar (en olmayacak gün!) geleneksel IKEA tavafım sırasında yolum düşmüştü.
Hay düşmez olaydı! Adım atılmıyordu insan tarlası arasında, öyle söyleyeyim.

Şehir Atlası

KİMU GELİYOR...
Şişhane’deki hareketlilik devam ediyor. Bu kez de kapanan Public’in tam karşısına küçük bir Asya restoranı açılıyor, adı Kimu.
Uzakdoğu lezzetlerinin tapas mantığında sunulacağı Kimu’da hafta sonu partiler de yapılacakmış.

FAZLA AYDINLIK: PALAZZO DONIZETTI
Yine şişhane hattından bir bildirimim var. Pera Palas’ın karşı çaprazındaki Palazzo Donizetti adlı otel nihayet açıldı.
Zaten açıldığını görmemek mümkün değil! O kadar aydınlatması kuvvetli ki otel lobisinin. Abartmışlar desem yeridir.
Bir de binanın görkemi/ruhu sanki içine girince bitiyor gibi. Bazı şeyler hayli yapıştırma ve gereğinden fazla şatafatlı duruyor.

BENNU GEREDE’NİN TÖRE KADINLARI...
“Aşk Töre(n)leri” adlı fotoğraf sergisi dün itibariyle dolaşıma girdi Bennu Gerede’nin. Sergi çarpıcı. Çünkü Bennu gerçek töre cinayetlerini yeniden canlandırmış fotoğraflarında.
Bazı fotoğraflardaki modeller ise tanıdık.
Mesela Cemal Hünal’ın sevgilisi Lale Cangal ve modacı Hatice Gökçe.
Bennu’nun sergisi Karaköy Antrepo’da, Sanat Limanı’nda...

Tuba Ünsal, Los Angeles’tan bildiriyor

Tuba Ünsal halen Los Angeles’ta ve doğacak çocuğunu bekliyor.
Bu esnada da habire yazıyor. Geçen ay bir yazısını yayınlamıştı XOXO Dergisi. Bu ay da aynı dergiye yazmış Tuba.
Bu kez L.A’deki Kim Kardashian’lar üzerine.
Yazısını şöyle bitirmiş:
“İşte bu yarı gerçek yarı sanal dünyanın içinde geçiyor günlerim. Tamam, Seda Sayan’ım yok sabahları açıp izleyeyim, ama Kim Kardashian’larım var.
Ellen izleyip baklava yerine kruvasan, peynir yerine feta, ‘hey’ yerine bolca ‘hi’, arkasından da çabucak ‘bye’ diyorum.”

İmalarla dolu bir yanıt

Lucca’nın gürültüsünden şikayetçi olanlar soluğu mahkemede almış.
Tanık olarak da eskiden Lucca’nın üst katında oturan Pınar Altuğ’un dinlenmesini istemişler. Altuğ’un bu gürültü yüzünden evini başka bir yere taşıdığını söyleyerek...
Peki tüm bu gelişmeler üzerine Lucca’cılar ne demiş:
“Pınar Altuğ çocuğu olmadan önce bardan çıkmazdı. Çocuğu olduktan sonra mı bar kötü oldu? Bu bar burada yedi yıldır duruyor.”
Nasıl berbat, içten içe alay eden, imalarla dolu bir tavırdır bu?
Lucca’cılara hiç yakışmadığını söylemem gerek.
Yazarın Tüm Yazıları