Berlin’de müze sevgisi

GÜNLERDEN pazar. Bir arkadaş grubuyla birlikte Berlin’deki ünlü Bergama Müzesi’ni ziyarete gidiyoruz. Yağmur yağıyor. Kapıda uzun bir kuyruk.

İçlerinden tek kişi de, ıslanmayalım, bir kafeye gidip gevezelik edelim düşüncesinde değil. Sıra geldiğinde içeri giriyor, kendi dilindeki kulaklığı takıyor, bir bilim adamı, bir sanat tarihi öğrencisi ciddiyetiyle müzeyi geziyor.

Müzeden çıkarken de, mutlaka bir kitap ya da bir video kaset alıyor.

Yanlarında beş ila on beş yaş arasında çocuklar da anne-babalarının gösterdiği ciddiyeti idrak edebiliyorlar. Ne konuşuyorlar, ne annelerinin eteğinden çekiyorlar, ne de oradan oraya koşuşup müze ziyaretçilerini taciz ediyorlar.

Artık bu çocuk, ileriki yaşlarında da iyi bir müze ziyaretçisi olacak. Müzeyi, öğrencilik günlerinde hocasının zoruyla gittiği soğuk bir bina olarak anımsamayacak.

* * *

CUMARTESİ akşamı müzeler günüydü. O gün müzeler gece de açık. Berlinliler, bir kültür şenliği biçiminde algılıyorlar bu uzun müze gecelerini.

İşte o gecenin içinde de Türk sanatçıları onlara kendi müziklerini iletiyorlardı.

Hiç kuşkusuz, yağmurun müsaade ettiği oranda.

Berlin yönetimi yeni bir müze projesini gerçekleştirme çalışmalarına başlamış.

Müze adası denilen yerin altından müzeleri birbirine bağlayacak. Böylece tek bir biletle içeri giren ziyaretçi yer altındaki ulaşım ağı sayesinde, dışarı çıkmadan bütün müzeleri gezebilecek.

Amerika’dan, MOMA’dan bir sergi gelmiş. Onun kapısında bekleyenleri görünce bir miting var zannettim. Orada yaşayan bir arkadaşım da dedi ki, vaktin olsaydı da görebilseydin ama 6 saat kuyrukta beklemek gerekiyor.

Sabahın ilk ışıklarında sıraya girenleri biz görsek, herhalde bir fabrikanın erken vardiyasında çalışıyorlar diye düşünebiliriz.

MOMA sergisi için bir de VIP biletleri satılıyor, bunlar daha pahalı ama ziyaret zamanını biraz öne çekebiliyorsunuz.

Berlin temsilcimiz Ahmet Külahçı ile birlikte Dussman’a gittim.

O olmasaydı uçağı kaçırabilirdim. Klasik müzik reyonunu inceleyebilmek, biraz CD seçebilmek için, bir mesai günü gerekiyor.

Orada CD seçmenin de ayrı bir mutluluk vesilesi olduğunu belirtmek, garip mi olur?

Vinyl plaklar -long play mi desem, kara plak mı desem- yeniden vitrinlerde boy göstermeye başlamış. Şık kapaklar içindeki plakları alıp çalmanın zevkini sık sık tadarım. Plağı temizlemek, fırçayla, kadifeyle bu işi birlikte başarmak, ayrıca iğneyi silip plağa temasını sağlamak, güzel bir işlem.

İnsan bu eziyete -eziyet mi?- plağı dinlerken değdiğini anlıyor.

* * *

BERLİN’den kültür kırıntıları, burada gördüklerimle karşılaştırdığımda biraz içimi acıtsa da yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları