Ben delileri severim

Sanat dünyasının ünlü ismi İbrahim Tatlıses, beş yıldır birlikte olduğu ve son birkaç aydır görüşmediği oryantal Asenayla yaşadıklarını ve fırtınalı günleri tüm samimiyetiyle anlattı.

Tatlıses, ‘Asena’yla ilgili sorulara sizin vasıtanızla nokta koymak istiyorum’ dedi ve sadece Kelebek'e anlattı. İşte Tatlıses’in müthiş açıklamaları...

Asena ile yaşadığınız ve turne olayı ile gündeme gelen gerginlik biraz uzun sürdü gibi... İbrahim Tatlıses-Asena olarak biz yurt dışında, 15-20 konserlik bir anlaşma yaptık. Afişler asıldı, biletler satıldı. Ancak kendisi üç konsere geldi, üç tanesine gelmedi. O zaman ne oluyor, anlaşılan paranın belli miktarı geri isteniyor. Doğru ya da yanlış organizatörün bunu istemeye hakkı var. Neden? Anlaşmayı Tatlıses-Asena olarak yapmışız. Asena Hanım’ın da benimle, ‘Tatlıses’in yurt dışında yapacağı 15-20 konsere çıkacağım. Çıkmazsam 10 bin Euro’yu ödemeyi kabul ediyorum’ şeklinde, altına imzasını attığı bir anlaşma var.

- Konserlere neden gelmedi?

Kendisiyle görüşmedim. Menajerimiz Eyüp telefon açmış, tersleyerek gelmeyeceğini söylemiş. Her şey bir yana kendisi bana, ‘Ben sana söz verdim. Söz verdimse yerine getiririm’ demişti. Ben onun verdiği söze inanırım. Beş yıldır, ne söylediyse yerine getirmiştir. Fakat bu kez sözünü yedi. Doğal olarak biz de hukuki yollara başvurduk, hakkında dava açtık. Yaklaşık 200 bin Euro gibi bir parayı da ondan çatır çatır alırdık.

- Ama davadan vazgeçtiniz...

Necdet kirve telefon açtı. Bizim de haksız olduğumuz taraflar olabileceğini, bu mahkeme olaylarının bize yakışmayacağını söyledi. Düşündüm ve doğru söylediğine karar verdim. Tamam Asena’ya kızmıştım ama bu mahkeme olayı işi sakız gibi uzatacaktı. Basına fazla malzeme olmamak için de davayı geri çektim. Ama onun da artık birşeyler yapması gerekli.

- Nasıl bir şeyler yapmalı?

Asena çok akıllı bir kız ama her şeye çabuk kanar. Mesela gazetede bir yazı gördüğü zaman sanki o yazı gerçekmiş gibi hemen ciddiye alıyor. Bir de başkalarının lafları bu haberin üzerine binince ister istemez kendine göre bir takım hareketler yapıyor. Kafasında senaryolar kuruyor. Kim ona telefon açıp da ne söylüyor, kim onu dolduruyor anlamıyorum. Ama bildiğim bir tek şey var onda kesinlikle büyü var. Gel-git bir ruh hali var. Bana göre Asena’nın ruh hali çok bozuk, iyi değil...

- Kimler Asena’yı dolduyor?

Bana göre işin gerisinde bu kızı dolduran birileri var. ‘İyi yapıyorsun biraz daha çektir’ diyerek onun beynini yıkıyorlar. Artık ne çektiriyorsa... İşte bunu söyleyenler bana göre dost değildir. Şimdi isim vermeyeceğim ama kendisi iyi bilir ki bunu yapan bir kişi var. Bu kişi de zaten tek başına dünyaya bedel birisi. Asena’yı basamak yapıp ayakta durmaya çalışıyor. Asena’nın Almanya’da program yapacağı bir isim bu.

- Siz hiç aradınız mı? Sanki arada bir inatlaşma var gibi...

O inat yapıyorsa, yaptığı inat işimize yansıyor. Bu doğru bir şey değil. Benim inadım ise şöyle, onu hiç aramadım. Asena nasıl kendine göre efelik yapıyorsa, ben de yapıyorum, konuşmuyoruz. Halbuki konuşmamak kadar kötü bir şey yok. Bir şeylerin konuşularak sonuca bağlanması gerek. Gazetelerde sürekli olarak ayrıldılar yazıyor. Ağzımdan çıkan her şey saptırılıyor, yanlış yazılıyor. O yüzden de sizinle bu röportajı yapmak istedim.

Çalışmasına izin vermem

- ‘Seni süründüreceğim’ gibi bir düşünceniz mi var?

Hayır. Süründürmek isteyen insan böyle yapmaz. Ne yapar biliyor musunuz, başından atar, ‘Hadi yoluna git’ der. Sonra gizlice bir teşkilat kurar, ‘Hadi şimdi çalış bakalım, nasıl çalışacaksın’ der. Süründürmek budur. Her şey bir yana davadan vazgeçmez, paraları çatır çatır alırdım.

- Anlaşılan Asena’nın bir yerde çalışması mümkün değil. Peki hayatını nasıl sürdürecek?

Bizimle çalışmak istemiyorsa bir sebep gösterecek. Ayrıca ben onun kendi kendine bir yerlerde çalışmasını doğru bulmuyorum. Çünkü bu camia kurtlar vadisi... Onun o vadide olmasını istemiyorum. Çünkü işin ucu bana da dokunacak. Biz de diyoruz ki sevdiklerimiz bizimle olsun, yanlış yolda olmasın. İnsan sevdiklerini, sevdiğini yanlış yola sürüklemek ister mi, istemez.

- Gelip size bir açıklama yaparsa, özgür bırakır mısınız?

Tabii ki...

- Yani, ‘Artık ben seninle hayatımı sürdürmek istemiyorum’ dese...

Doğrudur, kimse mecbur değil...

- Belki artık tek başına çalışmak istiyordur?

Nasıl çalışacak kendi başına?

- Sizden önce nasıl çalışıyorsa öyle...

Benden önce çalışmıyordu ki... Düğünlerde dans ediyordu, 150-200 dolar alıyordu. Bunlar da İbo Şov’un destekleriyle oluyordu. Ama biz onu fark ettik, kendinde de yetenek vardı ve buralara kadar geldi. Asena dans ederken kimse onun kadınlığına bakmıyor. Asena sanatına baktırıyor. Onu seyrettikten sonra kimseyi seyredemez oldum. Herkes bana yavan geliyor. Biz onu doğru yola çekmek istediğimizi, sevdiğimizi her seferinde anlattık. Beni sürekli yalvaran, terk edilmiş bir duruma düşürdüler. Hiç böyle bir şey yok. Ben sadece onun iyi yolda olmasını istiyorum...

- Bana aşık dediniz. Belki size olan aşkı bitmiştir, ayrılmak istiyordur. Sizin hayatınızdan çıkması çok mu zor?

Hayır. Sadece dobra olması gerek. Gelip karşıma söylesin. Böyle kaçamak şeylere gerek yok. Gelip direkt söyleyecek. Bu da yürek ister.

- Asena’yı sevdiğinizi söylediniz... Onu seviyor musunuz?

Ben onu seviyorum demedim, seviyoruz dedim. Asena’yı seviyorum lafı nasıl algılandığına bağlı. Aşk olarak mı algılandı?

- Vallahi herkes öyle algıladı.

Öyle mi algıladınız? Ben aşığım yani... Vay be... Kendimden haberim yok. Şimdi aşk başkadır, sevmek başkadır. Bana göre aşk falan yoktur. Ne aşkı? Kimse tarifini bile yapamaz. Sevmek ve alışkanlık vardır. Ben hakikaten Asena’yı seviyorum. Diyorum ki, o bizim bir parçamız. Çünkü ben onu böyle görüyorum. Ona dokunulması, ona ihanet edilmesi, ona yanlış bakılması, ona nankörlük yapılması, onun perişan olması beni çok rahatsız eder.

- Yani siz de Asena’ya alıştınız...

Alışmışım gibi mi görünüyor... Bakın yine söylüyorum. Allah’ın selameti başına olsun. Eğer huzurluysa, rahatsa bizim için hiçbir problem yok. Gelsin, anlatsın, bu sebeblerden dolayı çalışmak istemiyorum desin. Biz de ‘Bunları düzeltirsek çalışır mısın?’ deriz, konuşuruz... Ortak bir noktada buluşmaya çalışırız.

Nehir hafif kalır

- Bir de Ayşegül Yıldız’la ilişkiniz çok sık gündeme geliyor.

Bazı şeyler abartılarak gündeme geliyor. Abartı işin içine girdi mi ben derdimi anlatamıyorum. ‘Ne yaparsan yap, sana inanmıyorum’ diyor. Ya bir dinle. Belki inanırsın. Yaptığım şeyleri yaptım, yapmadığım şeylere de yapmadım diyorum. Yapmadığım şeylerle suçlanmaktan da nefret ediyorum. Olaylar durmuyor ki... Herkes birbirine telefon açıyor, hatlar karışıyor. Yanan ben oluyorum. Aslında kendisinin de bildiği bir olaydı bu.

- Ayşegül Yıldız ile başbaşa Kıbrıs’a gitmediniz mi?

Benim Kıbrıs’a falan gittiğim yok... Ben ortada bir adamım. Bir yere gideceğim ve görülmeyeceğim, bu mümkün mü? Ama bu farklı anlatılırsa, olmuyor işte.

- Son günlerde de Nehir Erdoğan’la olan samimiyetiniz de göze çarpan bir başka konu.

Nehir bir defa benim çalışma arkadaşım. Ayrıca ben gül üstüne gül koklamam. Onun kilosu bana biraz hafif gelir. Yani Nehir’i alıp da Asena’nın yerine koyduğum zaman, sevenlerim bunu komik bulur ve güler. Benim son beş yıldır kiminle ismim çıktı ki...

- Yeni albüm çalışmanız başladı mı?

Başladı. Şimdi uçakta şarkı yazıyorum, Asena’ya şarkı yazdı diyorlar. Bu albümde kimseye şarkı yok. Tamamen kendi dertlerimi yazıyorum. Albümde beş tane şarkı, benim şarkım. İsimleri ise şöyle; Aramam, Karınca, Barışmam, Gel ve ‘Ben seni vurmaz mıyım, saçından asmaz mıyım, senin gibi birini, tarihe yazmaz mıyım’. ‘Aramam sormam mı’ şarkısını bundan önceki kavgamızda yazmıştım. Ama bu Asena’ya yazdım anlamına gelmiyor. O anki ruh halimle yazdığım bir şeydi bu. Esinlendim diyelim. Yani Asena, benim için iyi bir esinlenme kaynağıdır.

- Bir süre önce, ‘Her şeyi bırakacağım’ dediniz. Bu konuda ciddi miydiniz?

Vallahi bu kasetten sonra hayatımda çok şeyler değişebilir. Artık bu gibi olayları kaldıracak güçte değilim. Kıbrıs’ta ya da Bodrum’da kendime bir yer yapacağım... Ve beni kim seviyorsa, o benim yanıma gelecek. İş yerlerimin çoğunu devredeceğim. Benim şarkıcılığım bana yeter. Eğer sadece şarkı söyleseydim, para koyacak yer bulamazdım.

Ayaklarımı yıkar, bebek gibi bakardı

- Aso Bar da çalışması için aradınız mı?

Aso Bar’ın açılışı için Asena Hanım’ı Eyüp Bey aradı. Yine istemiyorum, çıkmayacağım demiş. Biz de ‘Peki’ dedik. Ne diyelim? Yine ben açıp konuşmadım. Konuşmamam ne kadar yararlı, ne kadar yararsız onu bilmiyorum. Kafasında ne var onu da bilmiyorum. Ancak benim de sabrımın bir saati var. O saat geldi mi herhalde gerekeni söyleyeceğim. Ama ben o saatin gelmesini istemiyorum. İş o noktaya geldi mi her şey bozulur, bir daha düzelmesi de zor olur. Biz ona bir emek verdik. Ona destek olduk, korumaya aldık. Çünkü İbrahim Tatlıses’le tanışmasaydı farklı yerlerde farklı şeyler yaşayabilirdi. İşte bu emeğin karşılığını yok saymak gibi bir durum var. Asena Hanım varolduysa, İbrahim Tatlıses ile varoldu.

- Onun sizin üzerinizde hiç emeği yok mu?

Hayır yok. Ne emeği olabilir ki?

- Hayatının beş yılını sizinle paylaştı...

Tamam bu doğrudur. Beni çok sevdiğini, bana aşık olduğunu çok iyi biliyorum. Zaten aşk, sevgi olmazsa bir insanla beş yıl birlikte olması mümkün değil. Mesela masörümü çağırır, ‘Ona iyi bak’ diye talimatlar verir. Her şeyi çekip çevirir. Bu açıdan baktığım zaman emeklerini inkar etmiyoruz. Ayaklarımı yıkardı, düzeltirdi. Yani baktığı zaman bebek gibi bakardı. Bu kızın hiç ortası yok. Hep uçlarda. Onun için ben hep bir laf söylerim, ‘Aso’dur, delidir, bizimdir’ derim. Gerçekten öyle. Ben onu kendi ailemden biri olarak görüyorum.

- ‘Ben olmadan hiçbir yerde çalışamaz’ dediniz mi?

Niye çalışamaz, bir kere bizi seven dostlarımız böyle bir şey yapmaz. Bu camiada herkes birbirini tanır. Bu durum racona ters gelir. Bizim dostlarımızın Asena’yı alıp çalıştırması gibi bir durum mümkün değil, olmaz... Bunu söyledim, tehdit olarak yazdılar. Benim ona karşı, ‘Hayatta çalışamaz ve çalıştırmam’ diye bir tehdidim yok. Asena Hanım çalışmak için bir yere gitse bile bana telefon açıp, ‘Ne yapalım’ diye sorarlar. Racon budur...

Gelsin çalışsın yüzümü görmesin

- Buradan Asena’ya bir şey söylemek ister misiniz?

Her şeye rağmen biz onun yanındayız. Onun da bizim yanımızda olmasına, işine sarılmasını istiyoruz. Çünkü bu mesleğin ona ihtiyacı var. Ben onun oryantallik mesleğinde iyi bir örnek olduğuna inanıyorum. Ben ona bir okul açmayı düşündüm. Aklına kim girdiyse, ‘Ben bu yaşta ne okulu açacağım’ dedi. Ne alakası var. Hem para kazanacaksın hem de manevi anlamda tatmin olacaksın. Böyle güzel bir şey olabilir mi? Gelip bana desin ki, ‘Ağam benim seninle bir işim olmaz.’ Ben de derim ki, ‘Tamam kardeşim benimle bir işin yok. Ses Ajans orada...’ Eğer bir tane işine karışırsam, onu yapma, bunu yapma, oraya gitme dersem Allah belamı versin. Hiçbir işine karışmam. Ben bunu söyleyince de, ‘İbrahim Tatlıses yalvardı’ diyorlar. Şimdi benim üslubumda yalvarmak gibi bir durum var mı? Ben sadece ona hayatı anlatıyorum. Gelsin çalışsın yüzümü bile görmesin. Ne zaman görmek istiyorsa gelip camın arkasından bakar, ben de ona bakarım gider. Ancak bu durum farklı farklı boyutlara gelmeye başladı. İnsanlara çok boşluk bıraktık. Son sözü söyleyeceğim artık. Bana da kimse son sözü söyletmesin. Son sözüm ağır olur.

- Evlenmek istiyor musunuz?

Kış ola, harman ola. Kış gelsin... Şimdi bir şey söylemem. Eğer kışın bu dediğim olmazsa, o zaman bana, ‘Neden olmadı’ diye sorarsınız...

Bir gün seti bastı

Asena’nın efeliğinden acayip keyif alıyorum. Ben delileri severim. Bir gün geldi seti bastı... Arabayla geldi, milleti eziyordu... Allahtan basından kimse yoktu. Ben kadında edebi, terbiyeyi severim. Kadın dediğin ağır başlı olmalı. Yeri geldiği zaman şirin deli, şirin kavgacı olmalı. Çirkefçe davranmamalı.
Yazarın Tüm Yazıları