Behçet Necatigil’i saygıyla sevgiyle ve özlemle andık

ÇARŞAMBA günü iyi şair Behçet Necatigil anısına Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi’nce bir sempozyum düzenlendi.

Başlığı şuydu: Asfalt Ovalarda Yürüyen Abdal: Behçet Necatigil. Saat 11.00’de başlayan sempozyum 19.00’da bitti.

Kimler katıldı, bu sevgi listesini vermeliyim:

Sabit Kemal Bayıldıran, Mehmet Kalpaklı, Orhan Tekelioğlu, Rahim Tarım, Nuran Tezcan, Laurent Mignon, Emre Zeytinoğlu, Şehnaz Şişmanoğlu, Alphan Akgül, Öcal Oğuz, Hilmi Yavuz, Mahmut Temizyürek, Can Bahadır Yüce, Ayten Gökçer, Doğan Hızlan, Mustafa Şerif Onaran, Hikmet Sami Türk.

Behçet Necatigil’in Öğrencileri ve Dostlarıyla Söyleşileri
bölümünde Hasan Pulur da konuşacaktı. Hastalığı yüzünden gelemedi, Milliyet’teki Olaylar ve İnsanlar köşesinde, ‘Behçet Necatigil’in şiir mirası...’ adında, anıların lezzetini taşıyan bir yazıyla katıldı, bizim oturumumuzda da o yazı okundu.

İlk dergi deneyimlerinden sonra yazı şöyle bitiyordu:

‘Behçet Necatigil’in şiir mirası Hilmi Yavuz’a kalmıştır, mirasçı odur, ama mirasyedi değil!’

Doğrusu, sevgili Hasan Pulur’un yargısına ben de katılıyorum.

* * *

BEN, Behçet Necatigil’in Öğrencileri ve Dostlarıyla Söyleşi bölümünde konuştum.

Hikmet Sami Türk, Kabataş Lisesi’nde öğrenci iken -Hasan Pulur, Hilmi Yavuz, Demir Özlü, Hikmet Sami Türk de aynı lisede okumuşlardır- Dönüm Edebiyat Dergisi’nden bir örnek getirdi. Dergi, edebiyat dergisi ama son sayfada lisenin spor faaliyetlerinden de söz ediliyor. Tarih 1 Mart 1952. Fiyatı: 15 kuruş.

Hilmi Yavuz’un ilk şiiri Sabahların Türküsü de bu dergide yayınlanmış.

Bu yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan Betül Tarıman ile Akif Kurtuluş da ödüllerini Behçet Necatigil’in eşi Huriye Necatigil’in elinden aldılar.

‘Behçet Necatigil, çok iyi bir şairdi’ sözü onu yeterince özetlemiyor. Bilgisini, sevgisini herkesle paylaşan, gerçekten bir Abdal’dı. Sempozyumun adı, onu öylesine iyi tasvir ediyor ki...

Anıların lavanta kokulu torbasını açmak her zaman mutlu etmez insanı... Behçet Necatigil’le anılarımda ne kırgınlıklar var, ne bir şairin hodkámlığı. Sadece ve sadece bir bilgenin alçakgönüllüğü, hoşgörüsü.

Hikmet Sami Türk’ün bir anısı, onun öğrencilerine, insanlara karşı duyarlı davranışının öyküsüdür.

Türk, Almanya’ya gidiyor, ticaret hukuku konusunda doktora yapıyor, bir nüshasını da Behçet Hoca’ya gönderiyor. Onu okumuş, düşüncelerini söylüyor, kutluyor.

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi’nin bu sempozyumlarının önemli ve çok yararlı olduğu kanısındayım. Hele kitap haline de getirildiğinden kalıcılık da kazanıyor.

Talát Halman, Hilmi Yavuz, Süha Oğuzertem’in bu tür çabalarının daha da artmasını dilerim.

* * *

BEHÇET HOCA’yı bir kez daha saygıyla, sevgiyle, özlemle andık.
Yazarın Tüm Yazıları