Bayramda trafiğe kurban vermesek...

ŞEKER Bayramı’nda pek çok trafik kazasında yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek, pek çok yurttaş yaşamını yitirdi, pek çok evladın, ana-babanın, kardeşin, arkadaşın, eşin dostun yüreğine kor düştü.

Bu tablo her bayramda karşımıza çıkıyor. Her bayramda 100-200 arası ölü, yüzlerce yaralı.

Bu kadar can kaybı ve yaralı çok büyük tabii afetlerde dahi bu sıklıkta görülmüyor.

Peki, sorun nereden kaynaklanıyor?

Hürriyet’in internet sayfasında 14.10.2007 tarihinde son Şeker Bayramı’ndaki trafik kazalarının ayrıntılı bir bilançosu yer aldı.

Haber içeriğinden trafik kazasının oluş şekline dair ayrıntı bulunanların kaba bir analizi yapıldığında aşağıdaki bilgileri elde edilmektedir.

1- Aracın devrilmesi, takla atması, şarampole yuvarlanması gibi tek bir aracın hatalı kullanımından kaynaklanan 53 adet trafik kazasında 43 kişi yaşamını yitirmiş, 166 kişi yaralanmıştır.

2- Aracın yayaya, bisiklete, motosiklete çarpması şeklindeki 24 adet kazada 11 kişi yaşamını yitirmiş, 20 kişi yaralanmıştır.

3- Çarpışma, arkadan çarpma vb. birden fazla aracın karıştığı 24 adet trafik kazasında 19 kişi yaşamını yitirmiş, 112 kişi yaralanmıştır.

Bu özet bilgilerin işaret ettiği gerçek şudur ki, büyük çoğunluğumuz araç kullanmayı bilmiyoruz, ya aracımızı deviriyoruz, ya yoldaki insanlara, motosikletlere, bisikletlere çarpıyoruz, ya da, karşıdan araç geldiğini, önümüzde araç bulunduğunu göre göre gidip çarpıyoruz.

Biraz dikkat etsek, bunların hiçbiri olmayacak.

Kaza yapmadan da araç sürmeyi becerebilir miyiz?

Ulusça bir kez denesek ne çıkar?

Örneğin, gelin bir seferberlik ilan edelim, önümüzdeki Kurban Bayramı’nı trafik kazalarına hiç kurban vermeden atlatıverelim!

O bayramda trafiğe çıkacak hiç kimse hız limitlerini aşmayıversin.

Kıyamet mi kopar?

Kenan IŞIK- Mamak-Antada

Dolaylı vergiyle övünen bir iktidar

2008 bütçe konuşmalarında mali disiplini sağladığını, bütçenin Almanya’nın, Fransa’nın bütçelerinden daha iyi olduğunu gururla ifade eden Maliye Bakanı, o bütçeyi Türk halkından dünyanın en yüksek ve en adaletsiz ’dolaylı vergileri’ toplayarak oluşturduğunu söylemiyor. Maharet devletin israfını, harcamalarını kısarak o bütçeyi oluşturmaktır, Ankara’yı doyurmak için halkın alın terini oraya çekmekle değil.

Daha geçen ay ÖTV’ye zam yaparak Türk halkına dünyanın en pahalı benzinini satan, en pahalı cep telefonu konuşmasını yaptıran, yüzlerce maldan ÖTV’nin de KDV’sini toplayarak vergiden vergi almayı maharet sanan Maliye Bakanı’nın Meclis kürsüsünden adeta halkla dalga geçmesini kaygı ile izledik.

Sonra, daha 5 ay önceki seçim sonuçlarını düşündük ve dedik ki:

"Böyle başa böyle tıraş yakışır."Cem TOKER

TBMM Genel Sekreteri: Arsayı aldım ve sattım

TBMM Genel Sekreteri Ali Osman Koca ile ilgili dünkü "TBMM bürokratının marifeti" başlıklı yazı dün Meclis’te fotokopi halinde elden ele dağıtılmış. Zaten Koca hakkında göreve geldiğinden beri ortaya çıkarılan dosyalardan birçok kişinin haberi varmış. Keşke bu yazı Meclis’in, ’özelleştirilmiş’ iç internet sitesi ’intarnet’te de yayınlansaydı... Eğer, aşağıda bize gönderdiği sadece cevap yayınlanırsa konu tek taraflı verilmiş olur.

Neyse... Koca açıklamasında, Ankara SBF mezunu olduğunu ve ’gururla ve başarılı sicillerle’ 20 yıla yakın mülki idari amirliği yaptığını, takdirname ve terfiler aldığını, 1992-94 arasında Kaş Kaymakamlığı yaptığını belirterek şöyle devam ediyor:

"Yazınızda sözü edilen arsayı, kayınpederimin vefatı sonucu eşime kalan miras ile Kaş’ın Gökçeören Köyü Gökseki Mahallesi’nde henüz kadastro yapılmadığından yıllardır zilyet bulunan köylü bir vatandaşımızdan 1999 yılında eşim satın almıştır. Daha sonra üzerine köy sınırlarında olduğundan iki katlı bir ev yapılmıştır. 2004’te söz konusu ev, yine aynı usulle eşim tarafından Kaş’ta bir vatandaşa satılmıştır. Kadastro çalışmalarının tamamlanması sonucunda söz konusu mahallede evi ve arazisi bulunan bütün vatandaşların üzerine tapu kaydı yapılmış ancak bu işlem aleyhine Milli Emlak tarafından kadastro mahkemesine başvurulmuş. Gökseki Mahallesi’ndeki bütün vatandaşlara ait taşınmazlar şu an mahkemeliktir. Biz 2004’te devrettiğimizden üzerimize açılı herhangi bir dava yürümemektedir. Yazınızda sözü edilen 2005/24 sayılı kadastro davası, satın alan kişi üzerine devam etmektedir. Ayrıca söz ettiğiniz bir kooperatif hissesi ile TOKİ Turkuaz’da bulunan dairenin peşinatı Kaş’ta satılan eşimin taşınmazının karşılığı ile ödenmiştir. TOKİ’nin taksitleri ayda 1.250 YTL olarak ödenmektedir. Çankaya Kırkkonaklar’daki kooperatif ise faal olmadığından hiçbir ödeme söz konusu değildir.

Yazınızda zikredilen eşime kayıtlı taşınmaz ve diğer birikimimle ilgili bütün bildirimler, yasalara uygun olarak kurumuma mal bildirimi kapsamında beyan edilmiştir. Tereddüde mahal verecek, kaynağı belli olmayan hiçbir taşınır ve taşınmazım yoktur."

Sayın Koca’ya sormak gerekiyor: Bir kaymakamın görev yaptığı yerde, kadastro geçmeyen bir yerde ’köy senedi’ ile gayrimenkul alıp satması etik midir? Ayrıca bir il veya ilçede kadastro geçip geçmeyeceğini oranın mülki amiri bilmez mi? Yasal boşluklardan yararlanmak ilerde insanın başına çorap örmez mi, en büyük hayal olan valilikten etmez mi? Bizim bildiğimiz ’köy senedi’ daha çok tarım alanları için kullanılmaz mı?

Oku ve okut

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden (O212-245 89 15-16; www.cmo.org.tr; cmo@cmo.org.tr) dikkatlere: "OKUYUN ve okutun... Asıl değeri 9 trilyon dolar. Dikkat 9 milyar veya 9 milyon değil. ABD sadece, 40 milyon dolara kapatacak... Bilindiği gibi Etibank özelleştirilecek. (Ve alıcısı Amerika) Bor işletmeleri Etibank’ın bünyesinde. Yaşadığın dünyayı sorgulayamıyorsan, bari ülkeni sorgula... Borla çalışan araba üretildi, Türkiye kıskaçta. Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı. Türkiye, dünya rezervinin %70’ine sahip... Ve uluslararası teröristler, Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi planlıyor."
Yazarın Tüm Yazıları