Baykal'ın teşhisi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Zülfü Livaneli arasında geçen sohbet, siyasi hayatımızın geldiği noktanın da ilginç bir fotoğrafını önümüze koyuyor.

Baykal, Livaneli'yi İstanbul Belediye Başkanlığı'na aday olmaya ikna etmeye çalışırken şu argümanları masaya koyuyor:

YILDIZLAR SAVAŞI

‘‘Geçen seçimde İstanbul'da bir yıldızlar savaşı vardı. Refah yükselen partiydi. Onun adayı Tayyip Erdoğan parlak ve gelecek vaat eden bir siyasetçiydi. İlhan Kesici, Devlet Planlama Teşkilatı'ndan gelen iyi bir bürokrattı. Arkasında, İstanbul'da çok güçlü bir ANAP örgütü bulunuyordu. DYP ise Bedrettin Dalan gibi dev bir isimle ortaya çıkmıştı. CHP'ye gelince en kötü dönemini yaşıyordu. Sen böyle bir dönemde yüzde 20.5 oy aldın.’’

O günün tahlili böyle.

Bugüne gelince; Baykal şunları söylüyor:

‘‘Bugün durum çok farklı. Ortada hiçbir partinin yıldız adayı yok. Fazilet eskisi gibi değil. Siyasete ve siyasetçilere karşı halkta derin bir tepki var. Dolayısıyla İstanbul'un, siyaset dünyası dışından ‘elektrik yaratacak' bir adaya ihtiyacı var.’’

Baykal’ın çizdiği bugün tablosu da bu.

Konuşmanın sonunda, bu tabloya uygun adayı isimlendiriyor:

‘‘Bizim yaptırdığımız araştırmalara göre bu robot portreye en uygun isim sensin. O tarihte, o kadar olumsuz aday ve yıldız arasında yüzde 20.5 oy almıştın. Bugün biz bunun en az dört puan daha yukarı çıkacağına inanıyoruz.’’

İKNA ETTİ Mİ

Baykal iki saat boyunca konuştuğu Livaneli'yi ikna edebildi mi?

Cevabım şu:

‘‘Henüz değil.’’

Ya Livaneli'nin tutumu:

O da şimdilik, diyalektik bir analizle şunu söylüyor:

‘‘İnsan bir kez yıkandığı suda ikinci defa yıkanamaz...’’

Diyalektik tahliller bunu söyleyebilir. Ama siyasetin maddi içtihatları tam aksi örnekleri de ortaya koyuyor.

Bir seçime girip ilkinde başarılı olamayıp, sonradan zirvelere çıkan sayısız insan örneği ve başarı modeli sayılabilir.

Dolayısıyla, Livaneli'nin adaylığı reddetmesi için bu argüman yeterince inandırıcı olmaz.

Tabii bunun Livaneli için zor bir karar olduğunu kabul etmek gerekir. O nedenle üzerinde çok düşünmesi gerekir.

Baykal'ın Livaneli'ye yaptığı tahlilde beni en çok etkileyen bölüm, CHP Genel Başkanı'nın halkta siyasete ve siyasetçiye karşı oluşan tepkiyi samimi bir dille ifade etmesi.

CHP bu kadar önemli bir mevki için, ‘‘siyaset dışından’’ bir isim arayışına girme ihtiyacı duyuyorsa, önümüzdeki seçimlerde parlamentoya girecek olan isimler hayati derecede önem taşıyor demektir.

ÖN SEÇİMLER

Şimdi Türkiye'de aday belirleme süreci başlıyor.

Merkez sağın iki partisinin genel başkanları daha önceki açıklamalarında adayları ön seçimle belirleyeceklerini açıklamışlardı.

Ancak şimdi ortaya çıkan yöntemlere bakılınca, bunun gerçek anlamda bir ön seçim olmayacağı kesinlik kazandı.

Bütün partiler arasında ön seçime en yakın seçimi CHP'nin yapacağı ortaya çıktı.

Bu durumda, adayların belirlenmesinde büyük ölçüde liderler etkili olacak demektir.

Bunun doğal sonucu da şu olacaktır: Önümüzdeki dönemde Meclis'i, liderlerin çok kuvvetli olduğu bir partiler fotoğrafı bekliyor.

Yani, gelen yeni milletvekillerinin, liderleri dışında bir uzlaşmayı gerçekleştirmeleri, hatta bu yolda liderlik kadroları üzerinde baskı kurabilmeleri bile mümkün olmayacak.

Bu da daha şimdiden olumsuz bir gelişmenin sinyallerini veriyor.

Merkezin liderleri bugünkü psikolojilerinden kurtulmadıkları sürece, Türkiye'de istikrarlı bir siyasi yapının oluşması da mümkün olamayacak.

MERKEZİN DRAMI

Üstelik bütün bunlar, son derece kırıcı geçmeye aday bir seçim kampanyasının ertesine rastlayacağı için, Türkiye yeniden uyumsuz koalisyonlar dönemine girebilir.

Oysa Türkiye'nin sorunları artık, liderlerin şahsi psikolojilerinin esaretine tahammül edemeyecek noktaya geliyor.

Türk halkının siyasi iradesinin merkezde ezici biçimde yoğunlaştırıldığı iradesinin demokratik biçimde yönetime yansımasını engelleyen tek faktör işte budur.



Yazarın Tüm Yazıları