Başım derde girecek ama yazıyorum

GÜNLERDİR kendi kendime telkinde bulunuyorum.‘Sen bu işe girme’ diyorum.

Çünkü bu konuda başımdan geçmiş tatsız bir tecrübe vardı.

Yıllar önce bir gece sabaha karşı radyoda Grup Yorum’un çok güzel bir şarkısını dinlemiştim.

Çok güzel bir melodisi vardı.

Grubun kadın solisti müthiş söylüyordu.

Ama gelgelelim şarkının sözleri o yumuşak ve romantik müziğe hiç uygun değildi.

Názım Hikmet’in kötü denilebilecek şiirlerinden biri için yazılmıştı.

* * *

Bu duygularımı yazınca, özellikle sol çevrelerden çok tepki almıştım.

O zaman anlamıştım ki, bir çevre Názım’a en küçük laf söylenmesine bile tahammül edemiyordu.

İşte o nedenle bu defa bu işe bulaşmamaya kararlıydım.

Ama pazar günü bir gazetede karikatürcülükle ilgili bir dünya kuruluşunun Musa Kart’a verdiği ödülü okuyunca artık kendimi tutamadım.

Bütün riski göze alıp yine bu işe gireceğim.

Bundan bir süre önce bir öğrenci törende Názım Hikmet’in bir şiirini okumak istediği için gözaltına alınmıştı.

Tabii olacak iş değil.

Herkes gibi ben de bir çocuğun şiir yüzünden gözaltına alınmasına fena halde içerledim.

Neyse ki olay fazla büyümedi ve genç bırakıldı. Daha sonra da aynı şiiri başka bir törende okudu.

Sonra bir milletvekili, tepkisini göstermek için bu şiiri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirdi.

* * *

Şiirin başlığı ‘Vatan Haini’ idi.

Biz bu şiirin tamamını geçen hafta Hürriyet’te yayınladık. Bilmiyorum okudunuz mu?

Türklerin çoğu gibi ben de Názım Hikmet hayranıyım.

Ama size bütün içtenliğimle şunu söyleyebilirim.

Bu, Názım Hikmet’in bütün hayatı boyunca yazdığı en kötü şiirlerden biridir. Her satırı ile ‘ısmarlama yazılmış’ duygusu veren, ideolojisi altında ezilip gitmiş, şiir şeklinde yazılmış sıradan bir antiemperyalizm metnidir.

Merak ediyorum Názım bugün yaşasaydı bu şiirlerini, o genç insan kadar yürekle savunur muydu?

Onu bilmem. Ama Názım’ı Názım yapan o şiir değildir.

Ne çare, yerel bir yönetici bir işgüzarlık yapıp, o çocuğu gözaltına aldırınca, Názım’ı savunmak uğruna o kötü şiiri de savunmak zorunda kalıyorsunuz.

* * *

Ben Musa Kart’ın karikatürünü çok severim.

Dünya görüşümüzün birbirine yakın tarafları da vardır.

Ama Musa’nın Başbakan Erdoğan’ı eleştirmek için çizdiği kedi karikatürü, en güzel eseri değildir.

Karikatürde ne espri, ne de çizgi böyle bir ödülü hak edecek düzeyde.

Bunu söyleyen de ben değilim.

Birkaç söyleşisinde bizzat Musa Kart, bu karikatürünün en iyi çizilerinden biri olmadığını söyledi.

Oysa Musa’nın ödül almayı hak etmiş çok güzel karikatürleri vardır. Talihsizliğe bakın ki, hepimiz Musa’yı bu sıradan karikatürle hatırlayacağız.

Başbakan’ın hukuk danışmanlarından biri işgüzarlık yapıp Musa Kart’a dava açınca, sadece Erdoğan’a değil, Musa Kart’a da büyük kötülük yapıyor.

* * *

Siyasetçiler; sanatı siyasete alet etmek isteyenler devreye girince, sanat devreden çıkıyor.

Tıpkı dini siyasete alet etmek isteyenlerin dine yaptıkları kötülük gibi, sanata ve sanatçıya da büyük haksızlık ediliyor.

Kötü siyasetçi, kötü sanatla el ele verip iyisini kovuyor.

Ben kendi payıma Názım’ı çok daha derin ve sevgi dolu şiirleriyle hatırlamaya devam edeceğim.

İnşallah günün birinde başka bir işgüzar çıkıp, onun çok güzel bir aşk şiirini yasaklar da, Názım’a yapılmış haksızlığı hep birlikte düzeltiriz.
Yazarın Tüm Yazıları