Bağışıklık sisteminizi nasıl güçlendireceksiniz

Sık sık hastalanıyor musunuz? Biraz yorgun düşüp, azıcık üşütünce, hemen nezle olup yorgan döşek yatıyor musunuz? Durun! Hemen bağışıklık sisteminizi suçlamayın. Suçlu belki de sizsiniz!

Bağışıklık sistemi sizi hem çevresel zararlardan, hem de bedeninizi yapabileceği yanlışlardan koruyan müthiş bir savunma sistemidir. Enfeksiyonlarla savaşan, her gün vücudunuzun orasında burasında çıkan zararlı hücreleri daha kanserleşmeden bir bir belirleyip ayıklayan bu sistemdir. Bu sistemi iyi tanıyın. Onun korunmasına ve güçlenmesine özen gösterin.

Sık sık hastalandığını düşünenler, bunu bağışıklık sisteminin doğuştan zayıf olmasına bağlarlar. Oysa bağışıklık sisteminin doğumsal yani genetik zayıf olması çok seyrek görülen bir durumdur. Bağışıklık gücü Allah’ın bize en eşit dağıttığı yeteneklerden biridir. Herkesin bağışıklık gücü, aşağı yukarı birbirinden pek farklı değildir. Bağışıklık sisteminin güçlü veya zayıf olması önemli ölçüde sizin elinizdedir.

O, TAM BİR ORDU GİBİDİR

Bağışıklık sisteminiz tam bir ordu gibi organize edilmiştir. Doğrudan savaşan, göğüs göğüse çarpışan askerleri vardır. Bu askerler T lenfositleri isimli hücrelerdir. Bu iyi eğitilmiş, kabiliyetli ve yüksek yetenekli çok özel hücreler de kendi aralarında gruplara ayrılmıştır. Bazıları topçu, denizci, bazıları uçak pilotları gibidir. Zaman zaman gerilla savaşı yapmayı, gerektiğinde baskınlar düzenlemeyi bile becerebilirler.

Bağışıklık sisteminde görevli hücrelerden bir kısmı (B lenfositleri) ise dış etkenlerle yürütülen savaşlara doğrudan katılmazlar. Bakterilerle, virüslerle, kimyasal zararlılarla veya başka çevresel etkenlerle savaşırken, kendilerini değil ellerindeki silahlarını kullanırlar. Bu silahlar (çoğu antikor olarak adlandırılır) hücrelerin bünyesinde üretilir. B lenfositleri de en az T lenfositleri kadar marifetli hücrelerdir. Neredeyse her zararlı etkene karşı özel silahlar, yani antikorlar üretme yeteneğindedir.

Bağışıklık sisteminin bu çok özel yeteneklerle donatılmış milyonlarca yıldız oyuncusu, öncelikle vücudunuzun dış dünyaya açık olan bölgelerine yerleşmiştir. Ağzınız, burnunuz veya solunum yollarınızdan girebilecek zararlı etkenlere karşı boğaz ve boyun çevrenize yüzlerce karakol yerleştirilmiştir. Biraz hastalanıp ateşiniz çıkınca şişiveren lenf bezleriniz, bademcikleriniz bu karakolların en önemlileridir. Şişmelerinin nedeni ise o esnada dış etkenlerle ciddi bir çatışmaya, savaş içine girmeleridir.

Büyümüş ve ağrılı bir lenf bezi veya bademcik, o esnada süren ciddi bir meydan savaşına işarettir. O bölge neredeyse tam bir savaş bölgesidir. Koltuk altlarınıza yerleştirilen lenf bezleriniz parmaklarınız ve kollarınız yoluyla, kasıklarınıza yerleştirilen lenf bezleri ise ayaklarınızdan gelebilecek dış zararlara karşı önceden hazırlanmış karakollar, erken uyarı istasyonlarıdır. Bu karakollar size zarar verebilecek dış etkenlerin frenlendiği, durdurulup gözden geçirildiği, sorgulanıp fişlendiği ilk duraklardır. Sonrası mı? Onu yarınki yazımızda anlatacağız.

Romatizma ilaçlarının kullanımına dikkat

1- Romatizma ilaçlarının tek başına kullanılmaları idealdir.

2- Mide-bağırsak sorunlarınız varsa düz ağrı kesiciler kullanmalısınız. Mutlaka romatizmal ilaçlar kullanmanız gerekiyorsa, mide koruyucu özelliği bulunan ilaçları tercih edin.

3- Romatizma ilacına yeni başladıysanız, 7 gün içinde tekrar doktorunuzla görüşün.

4- Romatizma ilaçları pek çok romatizma hastalığında yardımcı ilaçlar niteliğindedir.

5- Kalp yetmezliği, karaciğer rahatsızlığı, böbrek rahatsızlığınız varsa, ilaç kullanırken daha dikkatli davranmanız gerekir.

6- 60 yaşın üzerindeki kişilerde risk daha fazladır.

7- Ameliyata girecek hastaların, eğer romatizmal ilaç kullanıyorlarsa ilacı önceden kesmeleri uygundur.

8- Romatizmal ilaçlar, akut astım atağına yol açabilir.

9- Aktif böbrek rahatsızlığı, prostat hastalığı veya tekrarlayan böbrek rahatsızlığı olanların bu ilaçları daha dikkatli kullanması gerekir.

10- Anne sütüne az miktarda geçtiği için emzirilen bebeklere zararlıdır. Sonuç olarak; romatizma ve ağrı kesici ilaçları da uzman doktorlarınıza danışmadan almayın!


Daha az şeker kullanın

Bazı basit kurallara dikkat ederek şeker kullanımınızı önemli ölçüde azaltabilirsiniz. Yapacağınız tek şey neleri az veya çok yiyebileceğinizi bilmektir.

İlk tercih: Doğal meyve suları, şekersiz gazlı içecekler, soda, taze ve şekeri az meyveler, şekersiz sıcak çikolata ile jöle, puding, kraker, patlamış mısırın şekersiz olanlarını tüketin.

Az kullanın: Tatlandırılmış içecekler, limonata ve meyveli içecekler, kek, pasta, börekler, dondurma, şerbet, şekerle tatlandırılmış jöle, içinde 30 gramında 5 gramdan fazla sukroz veya başka tür bir şeker içeren kahvaltılık tahıllar, şeker, çikolata, bal, reçel, marmelat... (Şekersiz peksimet ve bisküvi, gofret, şekersiz kek kullanın.)

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE


DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

Tel: (0212) 236 73 00

Selülitle savaşa hazır mısınız

Kış döneminde çok fazla selülitim oldu, bunları yok etmek için özel besinler var mıdır?

Kış döneminde su içiminiz yaz aylarına göre daha sınırlı hale gelmektedir. Bunun yanı sıra soğuk havalarda çay, kahve tüketimi yani kafein alımı artmaktadır. Bu iki basit nedenden dolayı bile kış aylarının sonuna doğru selülit sorunu kafanızı karıştırmaya, sizi düşündürmeye başlar.

Ancak yaza girilen bu bahar aylarında selülitlerinizden kurtulmak için hatalı besin seçimlerine veya uygulaması işkence olan sebze, meyve diyetlerine kanmayın. Sağlığınızı bozmadan selülitlerinizden arınmak için ilk dört adımı hemen atabilirsiniz.

* Kalori tüketimini azaltın: Özellikle basit karbonhidrattan (şeker, kek, kurabiye, bisküvi, hamur tatlıları, hazır meyve suyu, kutu içecekler gibi) gelen kalori alımını kontrol altına alın.

* Vücudunuzun su tutmasını önleyin: Selülit içeren bölgelerde diğer bölgelere oranla daha fazla su birikebilir. Ödemin varlığını bu bölgelerde oluşan şişliklerden anlayabilirsiniz. Ödemden kurtulmak için tuz tüketiminizi sınırlayın ve günde en az 8-10 bardak su için.

* Antioksidanlardan faydalanın: Serbest radikallerin vücutta daha fazla biriktiği kış aylarında sebze ve meyve tüketiminizi 5-6 porsiyonun aşağısına düşürmeyin. Her öğününüze salata ilave etmeyi unutmayın.

* Toksin yükünüzü azaltın: Doymuş yağlardan, sigara, kahve ve çaydan gelen toksinlerin selülitlerinizi biraz daha artırdığını unutmayın. Toksik etki yapan bu grubu azaltmak için alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirin.

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

niluferinceis@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları