Artık sessiz kalınmamalı

BU memlekette herkes cahil, üçkáğıtçı, vurguncu, ilkesiz, ahlaksız değil.

Sayıları kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük olan bir başka kitle daha var Türkiye'de.

Onların tek istediği, iyi bir ortamda çalışmak, mesleklerini kimlik edinmek, iyi yaşamak, mutlu olmak ve gelecek planlamasını yapabilmek. Huzurlu olmak.

Onlar Türklükleriyle, Kürtlükleriyle, dinleriyle, solculuklarıyla, Türk'ün Türk'e propagandasından başka bir anlamı olmayan milliyetçilikle kimlik edinmiyorlar kendilerine.

Basite, kolaya kaçmak istemiyorlar; iyi bir doktor, mühendis, öğretmen, teknisyen, mimar olarak, kısacası zoru başarıp, mesleklerinde iyiyi yaparak tanınmak, bilinmek, takdir edilmek istiyorlar.

Bu insanlara Türkiye'nin ne garezi var, anlamış değilim.

Yıllardır onları rahat bırakmıyor bu ülke. Kin tutmuş, öç almak ister gibi davranılıyor onlara.

Hiçbir zaman huzur bulamadılar. Nedense kimse onların mesleklerini nasıl yaptıklarıyla fazla ilgili değil.

Hep bazı farklı kimlikler empoze edilmek isteniyor onlara. Onlar ‘‘İstemiyoruz, bizim işimize bakın siz’’ diyorlar, ama onları kimse duymuyor, duysa da ilgilenmiyor

Huzurları yok, aralarında bazıları belki iyi imkánlara ulaşmış ama onlar da mutsuz; çünkü vicdanları var ve bu kadar yoksulluğun olduğu bir ülkede hak ederek, helal edilerek kazanılmış paralarını rahat harcayamıyorlar.

Kendi memleketlerinde yabancı gibiler. Turist mantalitesiyle yaşıyorlar; çünkü tüm ülke onları yabancılaştırmak için örgütlenmiş bir makine gibi adeta. Gelecek korkuları hep var, çocuklarını yatağa koyduklarında bırakın bir sene sonrayı, yarın ne olacak diye endişeyle oturuyorlar gecenin karanlığında.

Bu insanlar tahrip oluyor, bu insanlar mutsuz ve işte bu insanlar son krizle birlikte yok olmaya da başladılar.

***

Bunlar çoğunluk değil. Çoğunluk değil ama Türkiye bir gün tam anlamıyla demokrat, çağdaş, Avrupalı bir ülke olacaksa, sadece bu insanların sağlam omzuna basarak yapabilir bunu.

Türkiye aslında bu insanları yok ederek, intihar ediyor farkında değil. Tüm siyaset mekanizması, tüm yaşam onların omzunu daha da çökertmek için var gücüyle çalışıyor.

Bugüne kadar hep direnmeye çalışıyorlardı; şimdi kendilerini tanımlayan en büyük unsur, işleri, yani kimlikleri ellerinden alındı.

Yaşanan korkunç mutsuzlukları, hayal kırıklıklarını, bunalımları burada tekrar anlatmayacağım.

Ancak bu insanlar, vatanlarıyla kendi aralarında imzalamış oldukları bağlılık kontratını ya yırtıp attılar, ya da atmak üzereler, bu da bilinsin.

Çoğu içi kan ağlayarak bunu yapıyor; çünkü insanın vatanı aslında kalbindedir. Yarın hak etmedikleri işleri yapmak için başka diyarlara gitmek zorunda kaldıklarında vatanlarını da beraberlerinde götüreceklerini biliyorlar.

Küs olacaklar belki ülkelerine, ama hep ‘‘ah güzel bir şey olsa da dönsem’’ hayaliyle yaşayacaklar.

***

Ben bu yazılardaki tespitleri, yeter artık haykırışını, teknokrat ara dönem hükümeti çağrısını, fikir jimnastiği olsun diye yazmıyorum.

Tek ama tek amacım var; bu insanları, benim ait olduğum bu grubu, bu sessiz ama ülkenin belkemiği olan insanları Türkiye'ye tekrar kazandırmak.

Kim yapacak bunu, asıl soru bu.

Ecevit dün kalkmış benim önerim için ‘‘Bu, Türkiye'ye yakışmayan bir şey. Bunca yıllık demokrasimiz var, bunu yozlaştırmaya kimsenin hakkı yok’’ demiş.

Ya ne demezsin, bu demokrasiyi benim önerim yozlaştırdı. Sistemin her yanı buram buram yozlaşma kokuyor, pis kokular sınırlarımızı aşmış tüm dünyaya rezil olmuşuz, ülkeyi bu hale getiren isimler ve siyaset anlayışı hep belli, şimdi fatura bunlara çekin gidin diyenlere çıkarılacak öyle mi?

Yok abi, yemezler. Tekrarlıyorum; çekilin artık. Gidin başımızdan, istemiyoruz sizleri.

***

Sonucu bağlamadan ikiyüzlü aydın tavrına da bir çift sözüm olacak. Son birkaç gündür çözüm halktadır, halka güvenin yazıları çıkmaya başladı.

Bu yazıları yazanları şimdi ben bir bara davet etsem, iki kadeh içsek, hemen halka sövmeye başlarlar. Halkın ne kadar cahil, faşist eğilimli, üçkáğıtçı olduğunu anlatırlar.

Sonra iş sabah yazı yazmaya gelince, demokrat kesilirler, çözüm halktadır, diye yazarlar.

Hangi halkta? Hangi çözüm? Bu ne ikiyüzlülük? Bırakın bu lafları ve halka kendinde olmayan vasıflar yüklemeyin.

Türkiye'nin 21'inci yüzyıla yakışan, çağdaş ülke olmasını sağlayacak bir yönetime ihtiyacı var. Gerçekçi çözüm toplumun, siyasetçiler de dahil her kesiminin desteğini almış bir geçiş dönemi teknokratlar hükümetidir.

Bu tabii ki son derece demokrat bir çözüm değil, ama Türkiye'de demokrasiyi, bırakın demokrasiyi ülkeyi kurtaracak tek çözüm. Radikal bu çözümü uygulamaya sokamazsak alternatifi düşünmek bile istemiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları