Araya sıkışmış bir cümle

ÖNCEKİ gün New York’tan Türkiye’ye dönerken yolda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sınır ötesi harekát kararıyla ilgili bir haber analiz okudum.

Haber, New York Times’ta yayınlanmıştı.

Bu uzun haberin bir cümlesi çok dikkatimi çekti.

Gazete şu yorumu yapıyordu:

"Türkiye’nin sınır ötesi harekátı, Kuzey Irak’ın hızla gelişen ekonomisine darbe vurabilir."

Kuzey Irak ekonomisi için "boom" kelimesi kullanılıyordu.

* * *

Hepimiz Kuzey Irak’ta son yıllarda hızlı bir ekonomik gelişme yaşandığını biliyorduk.

Ama Türkiye’nin yapacağı bir sınır ötesi harekátın, Türk ekonomisine değil de Kuzey Irak ekonomisine darbe vuracağını anlatan bir değerlendirme görünce insan başka bir şeyin farkına varıyor.

Türk ekonomisi de "boom" yapan, yani hızla gelişen bir ekonomi.

Geçen yıl ülkeye giren yabancı sermaye, 20 milyar doları geçti.

Bu yıl da aynı düzeyde bir yabancı sermaye girişi bekleniyor.

Durum böyleyken, dünyanın en önemli gazetelerinden birinde yapılan analizde, bu harekátın Türk ekonomisine verebileceği zarar değil de Kuzey Irak ekonomisine vereceği zararın konuşulması, bence bu sorunun kilit noktalarından biridir.

* * *

Hiç kuşkusuz böyle bir harekáttan Türk ekonomisi zarar görecektir.

Ama göreli olarak asıl büyük zararı Kuzey Irak görecektir.

Yani, artık düğünlerini "Teksas kovboyu şapkası" ile yapan Kürtler bu işten zararlı çıkacaktır.

O yüzden Kuzey Iraklı Kürtlere ikinci tavsiyem şu:

Bu tür analizleri de iyi okuyun.

PKK’yı korumanın, ona kol kanat germenin maliyeti sizin için de çok ağır olabilir.

Üç günlük bir savaş, Kuzey Irak ekonomisinin 10 yıl başını kaldıramamasına yol açabilir.

* * *

Şimdi diyeceksiniz ki, Türk ordusunun sınır ötesi harekátının Kuzey Irak Kürtleri ile alakası ne?

Hepimiz şunu çok iyi bilelim ki, sınır ötesi operasyonun, bölgede hangi domino taşlarını tetikleyeceğini bugünden hesaplamak çok zor.

Bir küçük provokasyon, her şeyin kontrolden çıkmasına yol açabilir.

Öyleyse, Kuzey Iraklı Kürtler, neye güvenerek Türkiye’ye böyle kafa tutabiliyor?

Neye güvendiklerini, dünyada herkes biliyor.

Amerika Birleşik Devletleri’ne güveniyorlar.

Onlara aynı şeyi hatırlatacağım.

Güney Vietnamlılar da Amerikalılara güveniyordu.

Aylarca denizlerde dolaşan ve sığınacak bir sahil bulamayan zavallı Vietnamlı göçmenlerin trajedisi hálá gözlerimizin önünde.

* * *

Söyleyeceğim şu:

Türkiye artık çok büyük bir ekonomi.

250 milyar dolara yakın ticaret hacmi bulunan bir ülke.

Borsasında 100 milyar dolardan fazla yabancı sermaye var.

Büyük ve başarılı şirketlerinin halka açık bölümlerinin ağırlıklı kısmı yabancı yatırımcıların elinde.

Türkiye bu ağırlığıyla bu riski göze alıyorsa, bölgedeki öteki aktörler de bunu dikkate almalı.

* * *

Tabii Amerikalılar da.

Üstelik Amerika’nın bunu en az Türkler kadar anlaması gerekir.

Kendini tehdit eden teröristleri evinden 12 bin kilometre uzakta bitirmeye çalışan ABD, Türkiye’nin kendi sınırındaki bu tehlike için yaptıklarını en iyi anlayacak ülkelerin başında gelmeli.

Üstelik, uzunca süredir ilk defa duruma hákim olabilecekleri izlenimi doğmuşken, şimdi Türkiye’nin devreye girmesi bu küçük iyimserliği de ortadan kaldırabilir.

Netice olarak şunu söyleyebilirim:

Kandil Dağı’nda, yıllardır sefalet çeken teröristin, ekonomiyle ilgili sorunu yoktur.

Ama düzlükteki Kuzey Iraklı Kürt’ün, Iraklı Arap’ın, Diyarbakırlı Kürt’ün, ekonominin altüst olmasından dolayı kaybedeceği çok şey var.

Yani, bu konuda Türkiye ile Kuzey Irak’ın menfaatleri kesişmektedir.

Erbil’de, Süleymaniye’de bunun hesabını iyi yapmak gerekir.
Yazarın Tüm Yazıları