Anima’yı gözden kaçırmayın

Anima’yla ilgili yazıyı yazmakta sabırsızlanıyordum.

Bu nedenle bu hafta aynı zamanda grupla yapılmış bir röportaj olmasına karşın o röportajı tamamlayacağını düşündüğüm bu yazıyı yazmakta ısrar ettim.

Anima’yı siz belki daha duymadınız. Ama bir süredir İstanbul rock barlarının tozunu attırıyorlar. Ama bir farkla; bir yandan Björk, Radiohead, Pink Floyd gibi gayet enteresan bir çizgide cover söylerken, diğer yandan kendi bestelerini de çalıyor ve haliyle bu haysiyetli duruşu neticesinde kendine has bir kitle edinmekte gecikmiyor Anima. Grubun web sitesinden Anima şarkıları indirenlerin; bu şarkıları arkadaşlarıyla paylaşanların sayısı çığ gibi büyüyor. Beyoğlu’nun popüler rock barlarından Mojo’ya gelen ünlü müşterilerin, müzisyen ağabeylerinin de ilgisini çekiyorlar haliyle.

Ve sonunda AnimasaL adlı ilk albümleri piyasaya çıkıyor. Peki nasıl bir grup bu Anima? Peşin peşin söylemek lazım; son derece cesur. Cahil cesareti de değil üstelik. Sükunet içinde kendi müziklerini yapıyorlar. İşi rock ekseninde değerlendirmek lazım, ancak öte yandan deneysel bir tarafları da var. Sözün kısası kendilerini sıkmamışlar "biz rock yapıyoruz" diye. Biraz daha açılmışlar. Mesela gayet etnik unsurlar buluyorsunuz işin içinde. Cazdan da beslenmişler. Bazen trip-hop’a kadar uzanıyorlar. "Bu nasıl rock albümü" demeyin. Var olana biraz daha alternatif, dediğim gibi deneysel ve hatta progresif. Mızıkası var, trompeti var, synthesizerı var...

OLGUN BİR GRUP

Çocukların enstrümanistliklerine, düzenlemelerine de diyecek hiçbir şeyim yok. Saygıyla selamlarım. Özellikle solist Ceylan’ın ses rengini ve üslubunu heyecan verici buldum. Vokalist olarak kimlerden etkilendiğini hemen anlıyorsunuz ancak kesinlikle taklitçi değil. Düzenli şarkı söylüyor olmanın avantajını da gayet iyi kullanıyor.

"Nasıl bir grup bu Anima" sorusuna vereceğim ikinci yanıtsa, kesinlikle olgun bir grup olduğu. Sözlere ya da kendi müziklerini üretiş biçimlerine baktığınızda grup olmayı becerdiklerini ve kendi içlerinde ne kadar tutarlı ve samimi olduklarını görüyorsunuz. Bu da ilk albümünü çıkaran, göreli isimsiz bir gruptan beklediğimiz asgari olgunluktan epey bir fazla.

Bana asıl keyif veren; bu genç müzisyenlerin "bu tutar mı, şu tutmaz mı, suyundan da koyalım çok satsın"cılıktan çok uzak; ödün vermeden kendi sınırlarını belirliyor olmaları. Belki de tam tersi; o sınırları özgürce ortadan kaldırabilmeleri. Bir de tabii; aksini can-ı gönülden dilemekle birlikte çok satmayacağı kesin olan bir albümü çıkartıp, bu tip alternatif işleri destekleyen plak şirketlerinin sayısının da artmasını diliyorum. Bu anlamda Sony BMG’ye de alenen teşekkür etmek lazım.

SAHNEDE İZLEYİN

Albüme dönecek olursak, favori şarkım yok. Zaten favori şarkıların gazıyla dinlenecek bir albüm de değil. Daha çok, başı sonu belirsiz bir masal gibi dinlemenizi öneririm. Ha bir de fırsatını bulursanız Anima’yı canlı izlemenizi.

İlk klip şarkısı Joker, melodik yapısı itibarıyla vitrinde şık duruyor olsa da albümün tamamını temsil edecek bir şarkı değil. Öte taraftan bakıyorsunuz; hiçbir şarkı bence diğer şarkıların tümü adına konuşabilecek durumda değil. Dilerim en az üç klip çekme şansları olur da, büyük resim hakkında daha iyi bir fikir verebilirler potansiyel dinleyicilerine. Çok iyi bir grup Anima. Kararlılıklarından ödün vermezlerse, öyle ya da böyle hak ettikleri yere gelecekler.
Yazarın Tüm Yazıları