Anday ve İnce

MİLAS’ın Gökova’ya açılan kıyısı Ören’de ’Haluk Otel’de, Milas Belediyesi’nin ürettiği ve Bodrum yöresinde bazı çevrelerce ’kutsal’ olarak tanımlanan şişelenmiş ’Labranda’ suyunu kana kana içtik.

Labranda, adını ’çift yüzlü balta’ anlamında olan ’Labrys’ sözcüğünden alıyor. Afşar Timuçin bir şiirinde "Bir suyun akışına dalar gibi kalıyoruz" dediği gibi biz de lezzetini damağımızda hissettik. Sadece o kadar...

Bodrum ve Milas yöresi ’yanmış, kavrulmuş’ durumda. Bizim derdimiz kuraklık. Yöredeki doğayı hiç bu kadar ’kavruk’ görmemiştik. Kuruyan sulak alanlarda hiç leylek yok. Milas-Ören’de yapılması düşünülen golf alanlarına gerekli su herhalde ithal edilecek!

Bereket ve barışı temsil eden zeytin ağacından bitki örtüsüne kadar ’yeşil’in tüm tonları ’sararmış’, hatta solmuş. Hiç hoş bir görüntü değil... Bakırçay Deresi’nin suları azalarak yosunlaşmış... ’Kuraklığın’ tehlike çanları çoktan çalmış; ne yazık ki kimsenin fark edemediği bir yaşam tehlikesi karşımıza çıktı...

Doğa, insanoğlunun hoyratlığından hıncını alıyor; plansız programsız özenti yapılaşma ile ’kader’ ağlarını örüyor sanki...

AYDINLATMACI ŞAİR

Ören
sahilindeki bir çay bahçesinde bulunan okaliptüs ağaçlarının altında ’Ören Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’ töreni var. Modern Türk şiirine ’kaynak’lık eden en önemli sanatçı sayılan Anday’la ilgili sanat şenliğine kimler gelmemiş ki: Oktay Akbal, Doğan Hızlan, Turhan Günay, Şadan Gökovalı, Zeliha Berksoy, Ataol Behramoğlu, Haldun Ergüvenç, Namık Kuyumcu, Ayşegül Yüksel, Enver Ercan, Altay Öktem, Deniz Durukan, Metin Cengiz, Adnan Özyalçıner, Hikmet Çetinkaya, Sennur Sezer, İsa Çelik, İlhan Gürlek, Orhan Bursalı, Meriç Köyatası, Serap Tamay, Ömer Özgeç, Edip Akbayram...

Dil ve anlatımı ile en önemli ’aydınlanmacı’ şairlerinden, denemeci, romancı ve oyun yazarı Melih Cevdet Anday’ı beş yıl önce kaybetmiştik... Uzun yıllar yazlarını bu beldede geçirmiş. Türkiye Yazarlar Sendikası ile CHP’li Ören Belediyesi, Anday’ın anısına iki yıldan beri şiir ödülü veriyor. Anday’ın adına yaptırılan parkta bir de heykeli bulunuyor.

Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’nü bu yıl Özdemir İnce aldı.

Önceki günkü ödül töreninde Anday’ın şiirleri okundu; roman ve denemeleri üzerine söyleşiler yapıldı. Eleştirmen Sennur Sezer, "Anday, şiirleri ve denemeleriyle insanı tedirgin edip rahatını kaçırarak dünyayı sorgulatır ve aydınlatır" dedi.

ÖDÜLÜ DOĞAN HIZLAN’DAN ALDI

İnce’
ye ödülünü, Doğan Hızlan ile Belediye Başkanı verdiler.

Yazın dünyasının usta eleştirmeni Hızlan, konuşmasında yerel yönetimlerin sanata önem vermeleri gerektiğini vurgularken, "Melih Cevdet Anday Ödülü olmasa, Tanrı bilir Ören’e hiç gelir miydim?" diyerek, aydınların bir tatil beldesine yalnızca deniz ve doğa için gelmediklerinin altını çizdi. Ödüllerin yaşayabilmesi için adına ödül verilen şair ile ödül alan sanatçılar arasında bir ’eşleşme’ olması gerektiğine dikkat çekti. "Anday gibi sanatçıların adına konulan ödüllerin her zaman İnce gibi iyi şairlere verilmesini" diledi.

DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUN ŞİİRİ

İnce’
ye ödülü, son kitabı ’Keskindoreke/Fındınfalava’ya (Kırmızı Yayınları) verildi. Bu ismin kendince uydurulmuş bir ’tekerleme’ olduğunu belirten İnce, bu sözleri Mersin’de çocukluk günlerinde kırlangıçlarla yarışırken söylediğini anlattı. Bir süredir çocukluk günlerinin şiirlerini yazdığını, yeni çalışmasını doğumundan bir ay önce ana karnındaki izlenimleri kapsayan ’Ağustos 1936/Doğumu 1.9.1936’ adlı kitapta sunacağını konuklara müjdeledi.

Melih Cevdet
ile aralarında ’görünmez bağ’ kurmalarından ötürü seçici kurula, gönül borcu duyduğunu belirten İnce, duygularını şöyle anlattı: "Anday’a ve 1910 kuşağına teşekkür ederim; onların şiirlerini okuyarak şiir dünyasına girdim. Bana göre Anday, dünyanın en büyük şairleri arasındadır. Dünya şiirini örnek almadı, ona öncülük etti, bizlere yol açtı. Onun kuşağının, onların şiirleri ile büyüdüğümüzden bizler üzerinde büyük emekleri vardır."

Özdemir İnce,
yalnız şiirleriyle değil, şiir kuramı üstüne yazdıklarıyla da önemli bir addır. Eleştirmen Memet Fuat, onun için "Hiç şiir yazmasaydı da, kuramsal yazılarıyla edebiyat tarihinde yeri olacaktı" demişti.

Cumhuriyet’
in yetiştirdiği ilk kuşak şairleri arasında yer alan, ayrıca önemli bir şiir çevirmeni olan Özdemir İnce’nin ’1910’lular’ diye andığı grup Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Veli, F.Hüsnü Dağlarca, Bahçet Necatigil, İlhan Berk ve en önemlisi de Názım Hikmet’ten oluşuyor.

CHP’de ’virüs’ var

KAZIM Turan, Gökova körfezinin kıyısındaki Milas’ın Ören Beldesi’nin Belediye Başkanı... Dört dönemdir CHP’li bir belediye başkanı olarak bugün ’isyan’ halinde. CHP kurultaylarında her zaman ağırlıklı bir isim olduğu söylenen Turan, ’korkak’ partidaşlarına karşılık bir taban hareketi başlatacağını söylüyor.

"Sayın Genel Başkanımız 9 Eylül’e kadar bir tavır almalı ve partinin önünü açarak yeni isimler kazandırmalıdır. Yoksa, partimizde ’tek Baykalcı’ olarak Sayın Baykal kalacak."

"Ben bunu Muğla’da son seçimde en yüksek oranda (% 57.5) oy almış bir beldenin belediye başkanı olarak söylüyorum. Aksi halde partimden ağlaya ağlaya ayrılacağım. Şimdiden bir şey söyleyemem ama önümüzdeki seçimde ya DSP’ye geçer ya da bağımsız aday olurum."

Son seçimde beldesinde CHP’nin 1188 oyuna karşılık MHP’nin 355, AKP’nin de 272 oy aldığını söyledi ve "Sayın Baykal 21.7’yi hedefledi, 46.5’i ise hesaplayamadı. Çünkü, iktidar olmak istemiyor" diye konuştu.

CHP’yi zor günlerin beklediğini, hatta önümüzdeki seçimde baraj altında kalabileceğini iddia eden Kazım Turan, 9 Eylül’de Tandoğan’da ’Diriliş Mitingi’ için kamuoyuna çağrıda bulunacağını söylüyor.

Bu sohbette araya Cumhuriyet yazarı Oktay Akbal girip, "Bu CHP Atatürk’ün, İnönü’nün ve Ecevit’in CHP’si değil, Baykal’ın kurduğu % 4.7’lik CHP" diye takılırken, meslektaşımız Meriç Köyatası sohbete noktayı koyuyor:

"Abi CHP’de virüs var, virüs..."
Yazarın Tüm Yazıları