Sakat omuz ruhu

KOPENHAG'da 17 Mayıs 2000 tarihinde oynanan maç, hayatımın en mutlu gününe işaret eder.

Haberin Devamı

Aradan neredeyse 10 yıl geçtiğine göre, hadiseyi tam hatırlamayanlar çıkabilir. Ufak bir özet geçeyim. O sezon Galatasaray, UEFA Kupası'nı sadece saha içinde sergilediği futbolla kazanmadı. Bir ruh sürükledi Galatasaray'ı. Meta fiziksel hadiselere çok hakim değilim ama mesela 17 Mayıs'ta Parken Stadı'nda hep bir ağızdan söylenen "Dağ başını duman almış" marşının en az Popescu kadar önemli olduğunu düşünenlerdenim.

Hayat zamanı beklemiyor. Aradan 9 yıl geçti. Ve neredeyse bir lanet gibi o kupanın bir bedelini ödedi Galatasaray. Kadrosu değişti, defalarca değişti, defalarca değişti...

Zihniyet değişti, vizyon değişti, Galatasaray değişti, zaman değişti. Geldik bugüne Hamburg maçı öncesinde çok umutlu değildim açıkçası. Ve umutsuzluğum da kendimce mantıklı temellere dayanıyordu. Hepimizin malumu defanstaki eksiklik, Hamburg'un gücü, Olic kabusu vesaire. Ama içimden bir tarafta "sakat omuz ruhu" diye bağırıyordu.

Bülent Korkmaz'dan sahte cesaret söylevleri değil, gerçeklere dayanan ve dibine kadar dram içeren, kan-ter-gözyaşı ile harmanlanmış bir destan bekliyordum. Destanlar hadi diye yazılmıyor. İlk 45 dakikadaki Galatasaray, yarın yokmuş gibi saldırdı. Tam gücü tükenirken veya biz öyle zannederken, golü buldu. O gol, Galatasaray'ı UEFA Kupası finaline ikinci kez taşır veya taşımaz. Onun hesabını bugünden yapmak zor.

Ama Bülent Korkmaz ve takımı bana bundan yaklaşık 10 yıl önce hissettiğim tedirginliği, hayalleri ve mutlu bir hedefi işaret ediyor. Haftaya İstanbul'da oynanacak maç öncesinde elde edilebilecek en güzel sonuçlardan birini, hem de bir destana yakışır şekilde 10 kişiyle müjdelemiş oldu Galatasaray.

Bu kadarı bile bana yeter. Fakat omuz ruhu aradığım tek şeydi.

Yazarın Tüm Yazıları