AKP, Türkiye'ye mi yoksa kendine mi cumhurbaşkanı seçiyor

AKP, kendi mensuplarına mı, yoksa Türkiye'ye mi cumhurbaşkanı seçecek?

Gelişmeler "AKP'ye cumhurbaşkanı" olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

AKP, Türkiye'yi eğlendiriyor; iğdiş ediyor.

Her şeyi 'kamuoyundan' saklı bir şekilde gerçekleştiren AKP'nin 'AKP İlçe Teşkilat Araştırması' 923 ilçe örgütünde yapıldı.

Sorular "Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını neden olumsuz karşılarsınız? Erdoğan, Gül ve Arınç dışında AKP'liler arasında (Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Vecdi Gönül, Köksal Toptan) cumhurbaşkanlığı için en uygun kişi kimdir?" biçiminde...

AKP bu 'taktiği' hep yapıyor; İstanbul Belediye Başkanlığı için de dört aday adayı ortaya çıkarılmış, sonunda Erdoğan'ın kafasındaki isim, yani Topbaş aday olmuştu.

Turgut Özal da, yerine başbakan adaylığı için '17 Türk büyüğü'nü kamuoyunun takdirine sunmuştu. Bu isimler arasında sözde demokratik bir yöntemle birinin yeni başbakan olarak seçilmesi bekleniyordu. Ama olmadı; sonuçta Özal koltuğuna oturacak ismi kendisi seçti.

Haberin Devamı

Bugün de değişen bir şey yok; kamuoyu 'meşguliyetle' tedavi ediliyor.

Bazısı bu ankete seviniyor, bazıları ise ince eleştiriler yapıyor.

Abdüllatif Şener, bu anket üzerinde çok fazla yorum yapmanın gerekli olmadığını belirterek, "Bu, kimin aday olup olmayacağını belirleyecek bir anket değildir" diyor.

AKP, cumhurbaşkanlığı için kendi dışındaki kesimleri dikkati almıyor, bir uzlaşıdan uzak duruyor.

DP döneminde Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın, DP amblemli bastonla dolaştığı hâlâ hatırlardadır.

AKP de yönlendirme yaparak köşke 'ampul' rozetli aday arıyor.

HEPSİNE ÇİZİK

Ankete dönersek... İlçe örgütlerinin yanıtları hafta sonuna kadar sürecek. Öğrendiğimize göre, dört adayın isimleri çiziliyormuş; herkes Erdoğan'ın adaylığı için 'olumlu' diyormuş.

Peki AKP milletvekilleri ne düşünüyor; daha kendilerine soru sorulmadı.

Seçime 43 gün kaldı.

Erdoğan'ın kafasındaki isim kendisi mi?

GÜNÜN SÖZÜ

"AKP'nin parti içerisinde anket yaptırması, Sayın Erdoğan dışında başka isimlerin gündeme taşınması, Erdoğan'ın aday olmayacağı veya olmaya cesaret edemeyeceğinin işaretlerini veriyor."

(SP Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Esengün)

Büyükşehir'in son yağmaları

BÜYÜKŞEHİR Belediye Meclisi üç gündür 'tadilen projeler' üzerinde çalışıyor. İmar Komisyonu'ndan gelen görüşler en fazla 45 dakikada topluca karara bağlanıyor.

Neler mi?

Haberin Devamı

- ŞİŞLİ, Esentepe'de, 1.842 m2'lik yer ticaret alanından 'ticaret ve turizm' alanına çevrildi; yükseklik serbest... Şirketin adı yok; Point Otel diye bliniyor.

- ALBAYRAKLAR'ın Güneş Turizm'ine ait İkitelli'deki 25.239 m2'lik arsa 'kültürel' tesis alanından 'özel eğitim ve kültür tesis' alanına çevrildi. Ayrıca Albayraklar'a ait iki katlı boş betoranme binanın yerinin yüksek yoğunluklu 500 araç kapasiteli otoparklı olarak 'ticaret ve hizmet alanı'na dönüştürülmesine karar verildi; gene yükseklik serbest...

- BEYLİKDÜZÜ'nde 142.5 dönüm kooperatif alanı düşük yoğunluktan yüksek yoğunluklu konut alanına çevrilerek 3 kattan 10 kata çevrildi; yani nüfus yoğunluğu 1.500'den 11.500 kişiye çıktı.

Haberin Devamı

Kocasinan, Mahmutbey, Atatürk caddeleri kavşağında 1.919 m2'lik yere yasadışı olarak akaryakıt-LPG istasyonu izni verildi. Zabıtlarda jeolojik etüt yapan Çam adlı firmanın adı geçiyor. Yerin sahibinin 'A.Ş.' olarak geçmesi dikkat çekiyor.

- MALTEPE, köprülü kavşakta, AKP'ye yakın müteahhit Hızır Ekşi'ye ait, imar ihtilaflı olan 8.527 m'lik yer 'idari tesis' alanı 'ticaret, konut ve kısmen yeşil alan'a dönüştürüldü.

- SABİHA Gökçen Havaalanı yanında Mehmet Baldaner tarafından Hazine'den alınmadan önce 'kısmen idari bina tesis' alanı olarak gözüken yer, 'ticaret, sağlık ve turizm' alanına dönüştürüldü. Hazine'den 3 trilyona alınan bu yerin değeri, iki emsal imar verilmesiyle bir anda 40 milyon YTL'ye yükseldi. Hazine zarar gördü. Bu işle Kartal eski Belediye Başkanı ve AKP'li milletvekili Mehmet Sekmen'in uğraşması dikkat çekiyor.

- RUMELİHİSAR'ında, AKP çevrelerine yakın bir isim olarak bilinen İbrahim Tanrıverdi ve Aziz İba'nın (Verdi Koleksiyon) 860 m2'lik kaçak yeri plan tadilatı ile yasal hale getirildi. Böylece, Beşiktaş Belediyesi'nin yıkım kararları ortadan kalktı.

- KUVEYT Türk'ün Kilyos'da 'temel eğitim parkı' olarak gözüken 8.841 m2'lik yerin konut alanına çevrilmesi reddedildi.

Haberin Devamı

KİPTAŞ'A RET

Büyükşehir Belediyesi'nin şirketi KİPTAŞ'ın 'satış vaadi ve kat karşılığı' yapmak üzere iki şahısla anlaştığı Ömerli su havzasında, Samandıra'da 38.000 m2'lik arazide konut yapmak üzere önerdiği proje reddedildi. Aslında bu yerin, Samandıra Belediyesi planlarında 'sosyal tesis alanı spor, büfe, dini tesis' olarak gözüktüğünü, KİPTAŞ'ın nasıl böyle bir proje sunduğu bazı meclis üyeleri tarafından tepkiyle karşılandı.

Büyükşehir'de plan değişiklikleri sürecek...

İstanbul daha da yağmalayacak ey ahali...

1 milyon 900 bin YTL böyle çöpe gitti

BÜYÜKÇEKMECE'ye bağlı Mimar Sinan beldesinde, D-100 karayolu üzerinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce ihalesi yapılan, bedeli 1 milyon 900 bin YTL'lik kısmi olarak inşa edilen köprü yakın zamanda yıkılacak.

Sebebi tarihi Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü'nün siluetini bozması...

Eğer ihaleyi alanlar ve Büyükşehir Belediyesi, Anıtlar Yüksek Kurul'undan izin alsalardı devletin 1 milyon 900 bin YTL'si boşa gitmemiş olacaktı.

Bu zararın sorumlusu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş hakkında 'görevi kötüye kullanmak ve suiistimalden' suç duyurusunda bulunduk.

Topbaş ve diğer yetkililer adalet önünde İstanbul halkına hesap vermelidirler.

MHP Büyükçekmece İl Başkanı

Alaattin Yavuz Güneş

İhalelerde ahali sistemi

BÜYÜKŞEHİR Belediyesi'nin 2006 yılında yaptığı 949 ihaleden 419'unu pazarlık usulü ile verilmiş. İhalelerin yüzde 46'sının belediye şirketlerinin alması, ihalelerin yandaşlara verildiğini ortaya koymaktadır.

Haberin Devamı

Küçük Dilara'nın ölümüyle kamuoyunun tanıdığı MVM Turizm ve Ticaret Limitet Şirketi'nin, Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ ihalelerinin en gözde firmalarından biri olduğu ortaya çıktı. Birçok ihaleye davet usulüyle çağrılan MVM'nin sadece son 1.5 yılda 100 milyon YTL'lik 7 ihale aldığı anlaşıldı.

O zaman bu sistemin adı İhale sistemi değil, 'ahali sistemi' olmalıdır.

Hatta İhale Kanunu'nun adı da Ahali Kanunu olarak değiştirilmelidir.

Çünkü; vatandaşın, devletin hakkını korumayanların; bu kadar çok ihaleden aldıkları rantları paylaşırken aralarında husumet çıkabilir.

Derhal Ahali Kanunu çıkarılarak paylaşım esasları yazılı hale getirilerek bu işin esasları belirlenmelidir.

Sayın Topbaş bir gazetecinin MVM firması ile ilgili sorusu üzerine, "Parti yönetiminde değil. Ama sağ kesimden bir insan. Bizim ihalelerimizi her kesimden insan alır" demiş.

Allah'tan her kesim insan ihaleye girebiliyor. Yoksa yukarıdaki tablonun çok daha vahimi ile karşı karşıya kalırdık. Topbaş'a bu duyarlılığından dolayı teşekkür ediyorum.

Durum o kadar vahim ki artık minareyi çalan kılıfını bile uyduramıyor. Minare o kadar büyük ki hangi kılıfa girsin.

Sonuçta; Dilara'nın düştüğü kanalizasyon çukurundan mide bulandıran kokular gelmeye devam ediyor. Benim midem çoktan bulandı. Halkımızın midesinin bulanıp bulanmadığını ise Kasım 2007 seçimlerinde göreceğiz.

Ersoy ÖNGÜN

Dolgu alanlarının yapılaşmasını kabul etmiyoruz

"GÖLCÜK ve Değirmendere'yi unutmadık, unutturmayacağız. Kıyı ve dolgu alanlarımızın yapılaşmasını kabul etmeyeceğiz. 1999 Marmara Depremi'nin ardından bilim ve teknik çevrelerince yapılan tüm uyarılara rağmen; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce Dragos sahil yolu dolgu alanı üzerinde 'sosyal tesis' adı altında yapılan betonarme inşaat doğaya, anayasaya ve geleceğimize meydan okuyor. İstanbul’un ve Dragos’un doğal ve mimari bütünlüğünü, yaşam hakkımızı ve kamusal alanlarımızı korumak için bir araya gelerek anayasa ve doğaya meydan okuyan bu yapının usulsüz ruhsatının iptali ve yürütmesinin durdurulması için konuyu yargıya taşıyan bizler; eğer sessiz kalırsak tüm kıyılarımızın ve dolgu alanlarının yapılaşmaya açılmasına emsal teşkil edecek bu yapı ve konu hakkındaki açıklamalarımızı kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Anayasanın, kıyı kanununun ve kamu yararı kavramının kentsel ve siyasal rantlar uğruna delik deşik edildiği bu günlerde bu 'oldu bitti'lere izin vermeyecek olan tüm duyarlı kişi, kurum ve kuruluşlar ile değerli basınımızı yarın Dragos'ta yapacağımız basın açıklamasına davet ediyoruz.

Dragos Doğayı Koruma Derneği

Altı ayda bir taş döşüyorlar

SARIYER Belediyesi kaynaklarını israf ediyor. Hemen hemen hiçbir insanın yürümediği Hacı Osman Bayırı'nın kaldırımları altı ayda bir yenileniyor. Sarıyer meydanının taşları defalarca değiştirildi. Buna karşılık binlerce insanın her gün yürüdüğü Sarıyer-Büyükdere sahil yolu kaldırımları harap vaziyette... Bu yolda zar zor yürüyebiliyoruz. Bazı yerlerde toprak çöktü ve çukurlar oluştu. Sarıyer Belediyesi'nin görevini yapmasını bekliyoruz.

İlhan FIRINCIOĞLU

Böyle 'gösteri merkezi' olmaz

GEÇTİĞİMİZ cumartesi günü eşim ve oğlumla Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki Şebnem Ferah konserine gittik.

Bana çok tehlikeli gelen birkaç nokta var:

- Salon, oturma yerleri dışında tüm sirkülasyon (Dolaşım ve tahliye) alanlarını tamamen kapsayacak şekilde doldurulmuştu. Diğer bir deyişle bir acil tahliye imkanı için stadyumlarda bile zorunlu boş bırakılan araları bırakın, yürünebilecek bile yer yoktu. Girişten yerimize ulaşmamız dakikalar aldı. (Gazetelerde konsere gelen kişi sayısı 4000 olarak yazıyordu.)

- Salonun 2 kapısı vardı. Biri kulis çıkışı olarak parmaklıklarla kullanıma kapatılmıştı, diğeri ise en basit mimari güvenlik prensibi olan dışarı açılma yerine salona açılıyordu. Panik anında insanların dışarı çıkmaları sırasında anında kapanabilecekti. (Konser esnasında muhtelif defalar kapandı, güvenlik açık tutmaya çalıştı.)

- Salondan çıkışta ulaşılacak fuaye kapıları da içeri açılıyordu. Özetle, güvenlik görevlilerinin gerçekten çabalarıyla sağlanmaya çalışılan düzen tamamen insana kalmış bir durumdaydı. Biz konserin ortasında havasızlığa ve şartlara dayanamayarak gitmek istedik ve görevlilere rica ederek ancak kulisten çıkış yapabildik. Çocuğumuzla çıkışa ulaşmamız herhalde çok zor olacaktı.

Kültür amaçlı yerlerin artması beni gerçekten sevindiriyor, ancak bu gibi durumların çok sayıda insanımızı kaybetmemize neden olabileceğini de unutmamız gerekiyor.

Orhan ÇENDEK

Biliyor musunuz

- BÜLENT Ecevit'in koalisyon hükümeti döneminde, Mesut Yılmaz tarafından insan haklarından sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirilen, İsmail Cem'in Dışişleri Bakanlığı'nı 'içine sindiremeyen', bir süre sonra ANAP'tan 'sudan sebeplerle' istifa ettikten sonra, Recai Kutan'a karşı aday olarak çıkan ve FP'den ayrıldıktan sonra AKP'nin temellerini atan Abdullah Gül ve arkadaşları ile Meclis'te yan yana oturarak birlikte hareket eden, AKP iktidar olduktan sonra da Berlin Büyükelçiliği'ne getirilen M. Ali İrtemçelik'in, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne getirilmesi konusunda hükümetin ve Cumhurbaşkanı'nın yine karşı karşıya geldiğini...

- HAFTADA bir 'politik figürleri eleştirdiği' gösterileriyle tanınan Münih Belediyesi Başkanı SPD'li Christian Ude'nin Şişli Belediyesi'nin konuğu olarak bu akşam İstanbul'a geleceğini ve eski SPD liderlerinden Willy Brandt'ın büstünün açılış törenine katılacağını...

- BBP'nin 15 Nisan'daki Olağanüstü Kurultay öncesinde yeni katılımlar için cumartesi günü bir tören yapacağını; Genç Parti'nin büyük kongresinin de nisan ayı içinde olacağını...

- İSTANBUL Barosu'nun, Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan 'Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği Yasa Tasarısı'nı siyasi iktidarın yargı bağımsızlığına karşı giriştiği yeni bir müdahale olarak gördüğünü, 'Yargıçlar ve Savcılar Birliği'nin (YARSAV) kapatılmasına karşı olduklarını açıkladığını...

Petrol ve milli menfaatlerimiz

CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Enerji Bakanı Hilmi Güler'e soruyor:

"Türkiye’nin Petrol Yasası'nın değiştirilmesi için bazı yabancı petrol şirketlerinin daha önceki hükümetler zamanında Türkiye’ye yazılı müracaatlarda bulunduğu, hatta bu konuda bazı görüşmeler yapıldığı basın haberlerinden anlaşılmıştır. Bu defa hükümetçe Meclis'e sunulan Petrol Yasası'nda, evvelce bu şirketlerin ülkemize yönelik taleplerinin geniş ölçüde etkili olduğu, hatta Türkiye’de çıkarılacak petrolün tamamının yurtdışına ihraç edilebileceği yolundaki hükümlerin petrol şirketlerinin talebinin de ötesine geçtiği görülmektedir.

1- Türkiye'nin bağımsızlığı ve egemenliğiyle bağdaştırılması mümkün olmayan bu durumun düzeltilmesi için hükümet, Petrol Yasası'nı geri çekmeyi ve yabancı şirketlerin Türk Petrol Yasası'nı etkileme girişimleri hakkında bir soruşturma açmayı düşünmekte midir?

2- Petrol gibi Türk ekonomisinin can damarı olan bir konuda eski Petrol Yasası'nda bulunan 'milli menfaatlerin korunması' cümlesine yeni yasa tasarısında yer verilmemesinin sebepleri arasında, yabancı petrol şirketlerinin bu girişimlerinin de payı var mıdır?"

Erzurumların da bir şeyler söylemesi gerekiyor mu

2011 Erzurum Üniversite Kış Oyunları'nda sportif alanda yapılması gerekenler bile tüm yöneticilerin gözünü korkutmuş gibi... Yapacakları 5 adet atlama kulesi, buz pateni ve buz hokeyi salonları bile onları kara kara düşündürüyor.

Ama bence en önemli konu kent, kültürel olarak böyle bir organizasyonu hazır mı sorusu. Senin dünkü yazında belirttiğin gibi sadece yöneticiler de değil kent halkında da bir zihniyet değişimi yaşanması gerekiyor.

2011 oyunları bu anlamda tarihi bir fırsat ama ben bu konuda çok umutlu değilim.

Çünkü öncelikle, "Erzurum geleceğini arayan bir kent mi geçmişini yaşamaya çalışan bir kent mi?" sorusunun yanıtını vermeleri gerekiyor.

Heyetin kaldığı otelin müşteri profilindeki değişim Erzurumluların yabancıyı kabullenmesi konusunda önemli ipuçları veriyor.( ki bu Erzurum'a gelen turist profili açısından da örnek oluşturabilir)

Örneğin, otelin geçen yıllarda müşteri profili yüzde 80 Rus ve Hollandalı, yüzde 20 Türk iken, bu yıl bu oran yüzde 20 Rus, yüzde 80 Türk olarak değişmiş.

Yabancı turist giderek kaçıyor. Bu normal. Çünkü otelin dışında herhangi bir sosyal etkinlik mekanı yok. Kentin içinde eğlence merkezleri, bar, cafe, disco tarzı mekanlar hiç yok. Turist şehre indiğinde oltu taşı, tatlı ve cağ kebap dışında bir şey bulamıyor. Turiste ne gözle bakıldığı da tartışılır.

Bu konuda Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanı Sayıl Narmanlıoğlu'nun söylediği sözler çok çarpıcı ve düşündürücü:

"Göreceksiniz Ahmet Başkanımın çalışmalarıyla Erzurum Türk kenti olacak"

Söyler misiniz Erzurum Türk kenti değil mi? Böyle bir bakış açısı olabilir mi? Erzurum'da neden rahatsızlık duyuluyor? Bu zihniyetle Erzurum kapılarını dünyaya açabilir mi? 2011'de kente gelecek sporcular ve turistlere böyle bir bakış açısıyla yaklaşıldığı takdirde Erzurum sonraki yıllarda beklediği ekonomik patlamayı sağlayabilir mi? Bu zihniyet devam ettiği sürece, 2011'de oyunlar yine gerçekleşir ama, oyunların bitimiyle birlikte Erzurum yeni eski haline döner, yani 2010'a ,2007'ye...

Bakın çarpıcı bir gözlem: Yabancılara kapılarını açmaya çalışan bir kentte hala aynı kahvenin kadın ve erkek bölümleri ayrı. Tıpkı haremlik-selamlık uygulaması gibi...

Kentte okuyan öğrencilerin sosyal yaşantıları üzerinde de ciddi baskılar olduğu belirtiliyor. Ramazan aylarında Erzurum'da yaşanan olaylar bunun tipik yansıması.

Erzurum 2011'e hazırlanmak istiyorsa öncelikle, içinde büyüttüğü korkulardan, başkalarını dışlamışlıklardan arınması gerekiyor. Yani, "ötekiyle yaşamayı öğrenmesi" gerekiyor.

Erzurum bunu başarırsa hem geleceği kucaklayan, hem geçmişi yaşatan bir kent olabilir.

Bunun için tarihi dokuya önem vermek de gerekli tabi...

Basın Danışmanı Sayıl bey, Başkan Ahmet Küçükler'in atom karınca gibi çalıştığını söylüyor, 50 yıllık ihmalin faturasının kendilerine çıkarılmaması gerektiğini söylüyor ama, üç yılda kentin en önemli tarihi yapısı olan çifte minareli medrese temizlenip daha güzel bir görünüme getirilemez miydi? Bu önemli yapı sanki terkedilmiş bir mekan görüntüsü içinde. İçindeki mekanların, türbenin ışıklandırması bile yok. Üç yılda en azından bu ışıklandırma yapılabilirdi.

Erzurum'un sivil mimarisinin karakteristik yapıları olan taş evler bakımsız. Türkülere konu olan 'Sarı Gelin'in yaşadığı Üç Kümbet Mahallesi tipik bir Erzurum mahallesi olmasına rağmen bunu hissedemiyorsunuz. Tarihi doku belirsiz ve silik kalıyor. Bu yapıların ortaya çıkarılması için bir çalışma başlatılmış. Ama sonucu ne olacağı belirsiz.

2011'e kadar Erzurum'un tarihi dokusunu yansıtan mekanların düzenlenerek turizme açılması şart. Tüm bunlar, 2011'den sonra Erzurum'un bir dünya kenti olabilmesini içine sindirebilme sorunu. Unutulmaması gereken şey, Erzurum'un 2011'de kapılarını dünyaya açacak olması. Umarız bu kapılar 2011'den sonra tekrar kapanmaz.

Engin BAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları