Aklı karışıklar için 9 maddelik kılavuz

BİR: Mahrem alana gizli kamera yerleştirmek alçaklıktır. Bu alçaklığı kınamak insanlık görevimizdir.

Haberin Devamı

İKİ: Alçakça bir yöntemle elde edilmiş olsa da ortaya çıkan çarpıklığın bir sonucu olur. “Yöntem alçakça” diye çarpıklık mazur görülemez. Yokmuş gibi yapılamaz. Ne türden bir alçaklıkla karşı karşıya kalınırsa kalınsın en basitinden istifa kaçınılmazdır.

ÜÇ: İstifa eden siyasetçinin, kendisine alçakça pusu kuranlarla hesaplaşması en doğal hakkıdır.

DÖRT: İstifa eden siyasetçi, elinde “belge / kanıt” falan yokken, iktidarı “Bu işi sen yaptın” diye suçlayamaz. Ama o siyasetçi iktidara, “Bana bu pusuyu kuranları bul ve ortaya çıkar” diye haykırabilir.

BEŞ: Kasetteki görüntülerle ilgili olarak herkesin kendi ahlak anlayışına göre yorum yapması sonuna kadar serbesttir. Kimi “Üstünü örtelim... Görmeyelim” der... Kimi “Üstünü açalım... Hep beraber seyre dalalım” der... Herkes karakterinin, tıynetinin, ahlak anlayışının gereğince olaya yaklaşabilir. Başbakan müstesna!

ALTI: Eğer Başbakan, “Sen eşini aldattın... Sen mağdur değilsin... Yaptığın ahlaksızlık...” falan derse, sağa sola gizli kameralar yerleştirerek insanların mahrem maceralarını görüntüleyen alçaklar, koskoca Başbakanlık makamından “Aferin ulan keratalar...” tarzı üstü kapalı bir destek almış olurlar.

YEDİ: Başbakan, bütün ülkenin başbakanıdır. Tek bir ahlak anlayışının savunuculuğunu yapamaz. Eğer yaparsa, başka ahlak anlayışlarının itirazlarına maruz kalır. Mesela “İmam nikahlı ikinci eş, aldatma sayılır mı?” sorusu sorulur.

SEKİZ: Başbakan, alçaklığı yapanları ortaya çıkarmak yerine alçaklığı ilk yayan yayın organının adamını uçağında ağırlarsa, mahreme tecavüze kol kanat germediğine kimseyi ikna edemez.

DOKUZ: İstifa ederek sonuçlanması kaçınılmaz olmuş kişisel bir hatanın ardından, istifa eden siyasetçiye “kahraman” muamelesi yapılamaz.

Sözüm CHP’lilere

Lideriniz “Yıktılar beni... Bana düşen çekip de gitmek” demez.

Siz liderinize “Kendini yaktın, bizi de yakma” demezsiniz.

Kasedi çıkan liderinize “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye kahraman muamelesi çekersiniz. 

“Geri dön” diye açlık grevi yaparsınız, miting yaparsınız.

“Gandi” diye ümit bağlanan lider adayınız “düşün peşime” diye ortaya çıkamaz.

Akil adamlarınız çıkıp racon kesmez.

Politbüronuz “Partimiz nasıl daha çok oy alır” diye sormak yerine “Biz nasıl pozisyonlarımızı koruruz” diye dertlenir.

İl başkanlarınız biat kültürüyle yetişmişler gibi davranır.

Gençlik Kollarınız şeyhe sadık müritler gibi davranır.

Bütün bunların ardından...

Sandıkta yenilmek mukadder hale gelince...

“Göbeğini kaşıyanlar AK Parti’ye oy veriyor” diye kendinizi kandırırsınız.

“Laik Cumhuriyet elden gidiyor” diye ağlaşırsınız.

“Halkımız aklını peynir ekmekle yemiş olmalı” dersiniz.

“Tayyip Erdoğan’dan kurtulamayacağız” diye dertlenirsiniz.

Nazım’ın diliyle konuşacak olursak:

Müstahaksınız demeye dilim varmıyor ama...

Galiba müstahaksınız, canım kardeşlerim!

Bodrumcu ile Çeşmeci için bir kıyas denemesi

BODRUMCU mavi yolculukların adamıdır. ÇEŞMECİ ise dalgaların prensi...

BODRUMCU Çeşme’yi küçümser. ÇEŞMECİ ise Bodrum’la rekabet eder.

BODRUMCU paşalara meraklıdır. ÇEŞMECİ ise Mustafa Denizli’ye...

BODRUMCU vur patlasın olayından sükunete geçmiştir. ÇEŞMECİ ise vur patlasın olayına yeni başlamaktadır.

BODRUMCU devrimcidir. ÇEŞMECİ ise statükocu...

BODRUMCU kışları İstanbul’dadır... ÇEŞMECİ ise kışları İzmir’de...

BODRUMCU karmadır... ÇEŞMECİ ise pop...

Bir  iddiam var

BAŞBAKAN Erdoğan’dan sonra Baykal’a ilk taşı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik attı.

Ne dedi?

Söylediği şu:

“Baykal ailenin kutsallığını ve Türk toplumunun değer yargılarını hiçe sayan bir aymazlık içindedir. Şayet kendisine izafe edilenler doğruysa bunun utanç ve mahcubiyetini yaşamalıdır.”

Benim bir iddiam var:

Eğer biri şöyle Hazreti İsa edasıyla ortaya çıksaydı...

Ve en Agah Hun ses tonuyla deseydi ki:

“İlk taşı günahsız olanınız atsın...”

İddia ediyorum:

Böyle bir olay olsaydı, Hüseyin Çelik’in bu taşı atması epey zorlaşırdı.

Yazarın Tüm Yazıları