Açılım, ‘İcraatın İçinden’ midir

BAŞBAKAN’IN önceki gün Meclis’te yaptığı konuşma, Sultanbeyli’de cami cemaatine, cuma namazını eda ettikten sonra yapabileceği türden, icraatın içinden kıvamında, herhangi rasyonel çözüm bulunmayan kaba bir retorikten ibaret kaldı.

Haberin Devamı

Bahçeli, Anayasa’nın temel hak ve özgürlükleri ile ilgili hükümlerinin, kimseye negatif bir ayrımcılığa izin vermediğini, Kürt ve Türk ve diğer bütün yurttaşların eşit haklara sahip olduğunu ileri sürerek, Türklüğün ne olduğu, millet kavramları ve Lozan Muahedesi ile desteklediği konuşmasında, öncelikli şartın, -demokratik çözüm değil- PKK’nın silah bırakarak teslim olması olduğunu ifade etti. Baykal da öncelikli şartın, PKK’nın silah bırakması olduğunu ileri sürdü ve 1989 yılında yayınladığı, ‘Kürt Raporu’nda öngördükleri çözümleri tekrar etti.

AKP’nin, muhalefet ile görüşmeden önce, her şartta kendisini destekleyen bir grup aydın ve bir cemaate yakın kişiler ile yaptığı başlangıcın herhangi bir açılım ile sonuçlanamayacağı, yeterli, gerekli hazırlık yapılmadan ve toplumsal uzlaşma ortamının şart kıldığı hassasiyetleri hesaba katmadan varılan noktanın gerilimi tırmandırmaktan başka bir amaca hizmet etmediği ortaya çıkmaya başladı.

Haberin Devamı

AKILLARDA KALAN

Hükümetin birkaç yeni komisyon kurmak (ayrımcılık karşıtı faaliyetlerin, insan hakkı ihlallerinin gözlemlenmesi vs.) dışında somut önerilerin olmadığı, sade suya tirit bu genel görüşme sonunda, akıllarda kalan ise... Başbakan, muhalefeti, bölge insanı lehine empati yapmaya çağırırken dediği “Siz hiç haraç verdiniz mi? (PKK’ya verilen haraçlar kastediliyor)” sorusuydu...

Bölge dışında, PKK’nın (uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı konularında) kimlerden nasıl haraç aldığı Europol, İnterpol ve diğer teşkilat raporlarında var. PKK,
bırakın teslim olmayı, silah bırakmayarak, Türkiye Cumhuriyeti’nden
de haraç almaya çalışıyor. Umarız bu haracın adı ‘milli birlik ve kardeşlik’ projesi değildir...                S.Ö.

 

Sri Lanka’daki iki denizcimizden feryat

 

7.4.2009 tarihinde çalıştığımız Kadir Çolak Denizcilik’e ait Türk bayraklı gemimiz Sri Lanka karasuları dışında batmıştı. Tüm personel (19 kişi) sağ salim kurtulmuştuk. 29 Mayıs tarihinde Sri Lanka devleti 17 kişinin ülkemize dönmesine izin verdi ve döndüler. Burada Sri Lanka’nın başkenti Colombo’da bir otelde kaptan (Sedat Sır) ve ben 2. kaptan (Haşim Erkolukısa) bekletiliyoruz. Bu ayın 7’sinde, 7’nci ay bitti ve halen kesin bir şey söylemiyorlar. 6 aydır maaşımızı alamıyoruz, bizler burada, ailelerimiz orada sıkıntı içindedir. Ülkemizden soranlara halen mahkeme devam ediyor deniliyormuş. Yaklaşık 5 aydır ne ifademiz alındı ne de mahkemeye çağrıldık. Mahkeme sürecini açık bırakıyorlar, araştıranlar da mahkemenin sürdüğünü görüp bizimle temasa geçmiyorlar. Devamlı Dışişleri’ni arıyoruz, onlar da Yeni Delhi’deki konsolosluktan sadece bilgi alıyorlar. Yeni Delhi’dekiler de Sri Lanka’daki fahri ateşe bayandan...

Hükümet direkt Sri Lanka hükümetiyle temas etmiyor ve “Benim vatandaşlarımı 7 aydır neden tutuyorsun” diye sormuyor. Lütfen sesimizi duyurun, çok zor durumdayız.

Haberin Devamı

Haşim ERKOLUKISA

(hasimsa@hotmail.com)

 

Suskun kalmayalım

 

TÜRKİYE’de hükümet yönetimindeki telefon/internet dinlemeleri adeta bir kâbusa dönüştü. ‘Örtülü faşizm’ geldi diyenler bana göre abartmıyorlar. Korku imparatorluğu böylece yerleşiyor. Duyarlı insanlar suskunluğa ve umutsuzluğa itiliyor. Hukukçuların sindiği bir toplumda yurttaş ne yapsın, nereye sığınsın? İlk bakışta idarenin talebi üzerine alınan savcılık ve mahkeme kararları var. Olabilir, normaldir, diyenler var. Anayasa’nın 140/6 ve 144. maddelerine göre hâkim ve savcıların Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğunu ve Bakanlık müfettişleri tarafından denetlendiklerini unutuyorlar. Türkiye’de yargı bağımlıdır ve Hükümet’in denetimi altındadır. Hükümet, adalet sisteminin siyasallaşmasını sağlamış ve ‘hukuk güvenliği ilkesini’ yok etmiştir. Türkiye, bırakınız ‘hukuk devleti’ni, ‘kanun devleti’ bile değildir. Çünkü, AKP hükümeti ve önceki hükümetler, 12 Eylül Anayasası’nda şimdiye kadar yapılan yaklaşık 15 adet değişiklikte, yargıyı boyunduruk altında tutmak amacıyla, 140/6 ve 144. maddelere dokunmamışlardır.

Kaldı ki geçmişte bu ülkede önce yasal görünen ve sonra iptal edilen, ama yürürlükte olduğu süre içinde yurttaşların canına okuyan, pek çok idari işlem ve uygulama gördük.

Özellikle insan haklarını savunmakla görevli baro, vakıf ve derneklerin gündeme ağırlıklarını koymaları gerekmektedir. Telekulak skandalına en ciddi biçimde eğilen ve hatta bir suç duyurusunda bulunan YARSAV’ın hakkını yememek gerekiyor. Şimdi YARSAV Başkanı’nın başına gelenleri hep birlikte izliyoruz. Ancak, geçmişteözel yaşamına ve haberleşmesine keyfi ve hukuka aykırı olarak müdahale edilen Başbakan Erdoğan ile M. Ali Talat, Remzi Gür ve Kadir Topbaş’ın da temel hak ve özgürlüklerini savunmamız gerekmektedir. Hükümet ve Adalet Bakanlığı, özellikle son HSYK Kararnamesi krizinde, yargı üzerindeki baskı ve denetimini son derece açık bir biçimde ortaya koymuştur. Türkiye’de herkesin dinlenmesi, hatta kamuoyuna servis yapılması skandalı karşısında, hukukun üstünlüğüne ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasına inanan hukukçuların ve özellikle insan hakları savunmanı meslektaşlarımın bu hukuksuzluklar ve baskılar karşısında meydanı boş bırakmamalarını ve suskun kalmamalarını temenni ediyorum...

Haberin Devamı

Av. Noyan ÖZKAN - İZMİR

 

Biliyor musunuz

 

? EDİRNE Belediyesi’nin Selimiye Camii’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne (diğeri Alanya Kalesi) alınması ile ilgili adaylık başvurusu çalışmaları kapsamında 16-17 Kasım tarihlerinde Edirne’de bir sempozyum düzenleyeceğini...

 

GÜNÜN SÖZÜ

 

“(Onur Öymen’in 10 Kasım konuşmasına) Biz Tuncelililer, Dersim’i Dersim’de bırakarak, hep olduğu gibi ülke birliğini ve gelecekte güzel bir Türkiye düşleyerek bu acı gerçekleri yüreklerimize gömerek daima ileriye baktık. Onurlu ve vatansever Tuncelililer, sizi ve grubunuzu çağdışı bu anlayışınızla baş başa bırakıp, ileriye bakacaklardır.”

(CHP eski Tunceli Milletvekili, eski
Barış Partisi Genel Başkanı ve işadamı
Ali Haydar VEZİROĞLU)

 

Yazarın Tüm Yazıları