AB, DEHAP kararına şaşırdı

Türkiye’de ne kadar şaşkınlık varsa, Türkiye ile ilişkileri yakından izleyen AB çevrelerinde daha da fazlası var. Yargıtay’ın DEHAP ile aldığı kararlardan çok , bundan sonra ne olacağı sorgulanıyor.

“Tam istikrarlı bir hükümet kurulmuş ve reformları hızla yerine getirmekte kararlı bir tutum sergilenirken, şimdi yine eski istikrarsızlığa mı düşülecek?” soruları soruluyor.

Abdullah Gül’e de, AB Komisyonu görüşmeleri sırasında aynı sorular yönetildi. Kimse birşey anlayabilmiş değil. Oysa Gül, şimdiye kadar buraya gelen Dışişleri bakanları arasında, ilk defa “tebrik edilen” bakan olmuştu.

Verheugen, uzun süren görüşmesi sırasında Türk heyetine -eski örneklerle karşılaştırılırsa- genelde olumlu sözler söyledi. Reform paketleri övüldü ve “aman şimdi uygulamalara dikkat edin” tavsiyesinde bulunuldu.

5 Kasım günü açıklanacak olan ilerleme raporu ana hatlarının, eskilerine oranla çok daha olumlu çıkacağı artık biliniyor.

“Artık üye ülkeler, Türkiye’yi engellemenin güçlüğünü görüyorlar” diyen Verheugen’in ağzından bal akıyor.

Ancak...

Tabii bir de “ancak” var.

Bu “ancak” üye ülkelerden çok, Türkiye’deki olası gelişmelere bağlanıyor. Kendi bindiğimiz dalı kesmekte çok usta olduğumuzu bildiklerinden, önümüzdeki dönemde beklenmedik gelişmelerle karşılaşılabileceğini de saklamıyorlar.

Bunlardan biri de, DEHAP kararı...

“TBMM KARARLARI TARTIŞMALI OLUR”

Gül’ün Brüksel’deki görüşmeleri sırasında DEHAP kararı bomba gibi düştü ve herkesi kuşkulandırdı.

Gül ise, Yüksek Seçim Kurulunun doğruyu bulacağından emin görünüyor. “Aksi halde, yani seçim sonuçlarının değiştirilmesi, tehlikeli olur. Meclis’in bugüne kadar aldığı kararları tartışmalı duruma sokar” diyor.

Gül, buradaki temaslarından çok memnun.

Peki, Amerika ile ilişkiler, özellikle Irak’a asker yollama çabalarından memnun mu?

“Bizim tutumumuz değişmedi. Irak’a seyirci kalamayız. Önümüzdeki haftalarda bir sonuç alınacaktır” diyor. BM’den bir karar çıkmasını da ön koşul olarak ortaya koymuyor. Uzun konuşmamızda ayrıntılara girmemeye özen gösterdi, ancak Washington’dan PKK konusunda bir güvence beklediği de açıkça belli. Bunun nasıl bir güvence olacağı, önümüzdeki günlerde Ankara’ya gelecek Amerikan heyetiyle konuşulacak.

Türk heyeti, Amerikalıların “taman, yarından tezi yok PKK kampına askeri harekat düzenleyip, hepsini size teslim edeceğiz” diyemeyeceğinin de bilincinde. Aşamalı bir şekilde, Kuzey Irak’taki kampların kaldırılması senaryosu üzerinde konuşuluyor.

KIBRIS İÇİN ARALIK-NİSAN ÖNEMLİ

İster Türk-Amerikan, ister Türk-AB ilişkilerine bakalım, hemen altından Kıbrıs sorunu çıkıyor.

Gül ile söyleşimizde Kıbrıs’a da değindik.

“Aralık’taki KKTC seçimlerinden, Rumların tam üyeliklerinin resmen başlayacağı Mayıs 2004’e kadarki süreç çok önemlidir. Çözüm için adım atılmalı ve bunu bizde istiyoruz” dedi.

Denktaş, Annan planının öldüğünü ne kadar, açıklarsa açıklasın, Ankara bu konuda kesin kararını henüz vermemiş. Planın adını değiştirip, içeriğini biraz farklılaştırıp yeniden müzakere masasına koymaya hazırlanıyormuş gibi davranıyor.

Kıbrıs her ne kadar bir Kopenhag kriteri değil ise de, gerçekte sorun olmayı sürdürüyor.

Tabii bu arada, bir de KKTC ile imzalanan Gümrük Birliği anlaşması var. Hani imzalandıktan kısa bir süre sonra askıya alınan anlaşma.

Ne olduğunu sorduğumuzda, kimse ağzını açmıyor. Susarak “Biz bir hata ettik. İyisi mi sizde fazla üstüne gitmeyin” mesajı veriliyor.

Kimin fikriydi bu?

Belli değil... Veya söylenmek istenmiyor.

Yol kazası muamelesi yapılıyor.

Özetle, Brüksel’den olumlu haberlerle dönülüyor. Tabii bir de şu “ancak” lar olmasa...

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)