A Takımı yarın sinemalarda

Aksiyon, biraz diyalog, daha fazla aksiyon, biraz diyalog, aksiyon, az diyalog, aksiyon, aksiyon, aksiyon...

Haberin Devamı

Ben şu yaz sıcağından olduğu kadar, formülü böylesine klişeleşmiş filmlerden de fena halde bunalmış durumdayım.
Sylvester Stallone’nin kan ve aksiyon banyosu “Cehennem Melekleri”nin hemen üstüne, yarın vizyona girecek olan “A Takımı”, “Cehennem Melekleri”nden bir gömlek daha üstün, ama o kadar.
Daha fazlası yok.
“A Takımı”, çocukluk yıllarımızın meşhur dizisinin (ben pek sevmezdim gerçi) merakla beklenen beyazperde versiyonu.
Kadro hayli parlak isimlerden oluşuyor: Liam Neeson, Jessica Biel, Quinton Rampage Jackson, Patrick Wilson, Bradley Cooper...
“A Takımı”nın lideri Liam Neeson “fazla insan öldürmenin modası geçti” dese de, tam tersini yapıyor ve aksiyonu, cinayeti bol bir filmle çıkıyor karşımıza.
Bu filmi de yine sadece aksiyon isteyenlere tavsiye edeceğim.
Aksiyondan sıkılmadıysanız tabii!

Bu pazartesi et yemeyin

Haberin Devamı

PETA’nın Türkiye’de bir adresinin olmamasına hep üzülmüşümdür. Özellikle de hayvan haklarının giderek daha da yerle bir olduğu son günlerde.
Bunu kafaya ne kadar takmışsam artık, kader geçen gün PETA Başkan Yardımcısı Dan Matthews’u karşıma çıkarıverdi.
Onunla Taksim’de hayvan hakları için yapılan eylemde karşılaştık.
Ellerimizde pankartlar sohbet ettik uzun uzun.
“PETA olarak Türkiye’de hayvan hakları konusunda en fazla kanayan yaranın ne olduğunu düşünüyorsunuz” dedim.
Aldığım yanıtı aynen yazıyorum:
“Biz yunuslar, foklar ile ilgili eylemler yapıyoruz. Ama asıl sorunumuz, sadece Türkiye değil tüm dünyanın sorunu eti için üretilen hayvanların çektikleri işkenceler. En büyük amacımız vejetaryenliği yaygınlaştırmak...”
Dan bunları söylerken sabah TEM’de yanından geçtiğim tavuk dolu kamyon geldi gözümün önüne. Üst üste konulmuş kafeslere kıpırdayamayacak halde istiflenmiş zavallı hayvanların çoğunun kanadı bacağı kırıktı.
Gün yüzü bile görmeden, yeşile ayak basmadan, çiftleşip kur bile yapamadan yaşayıp, ‘nugget’ olana kadar ilaçla hızla büyütülüp öldürülen tavukları düşündüm.
Ya da etinden sütünden yararlanılmak üzere farklı işkencelere maruz kalan koyun ve inekleri.
Herkesin vejetaryen olması koca bir hayal tabii.
Ama et yemeyi azaltarak ve hayvanların doğal ortamlarında büyümesine özen göstermeyen firmaların ürünlerini protesto ederek hayvanlara yapılan işkenceye dur demek mümkün.
Yşe Paul McCarthy’nin önderlik ettiği, karbon emilimini ve küresel ısınmayı azaltmak amaçlı, Meat Free Monday (Etsiz Pazartesi) kampanyasına katılarak başlayabilirsiniz mesela.
Önceleri pazartesileri uzak durursunuz etten. Sonra isterseniz gün sayısını artırırsınız.
Emin olun hem eti için tüketilen hayvanların yaşam şartlarını iyileştirmiş olursunuz, vicdanınız rahatlar hem küresel ısınmaya dur dersiniz hem de sağlığınız iyileşir.
Önümüzdeki pazartesi hiçbir şekilde et ya da et ürünü yememeye ve sonrasında buna sizin istediğiniz günleri eklemeye dersiniz?

Artıklar çöpe gitmesin

Haberin Devamı

Cengiz Semercioğlu, “Türkiye’de 12 milyon ekmek çöpe gidiyor” diye yazınca içim sızladı ama kafamda da bir ampul yandı.
Aynı gün bir arkadaşımla orduevlerinin artıklarının hayvan barınaklarına verildiği günden beri köpeklerin açlıktan kurtulduğunu konuşmuştuk çünkü.
Başta Hillside olmak üzere büyük tatil köyleri artan yemeklerini (tatlıları ayıklayarak tabii, tatlı köpek ve kedileri kör ediyor bildiğiniz gibi) çöp yerine barınaklara ulaştırsa ne güzel olur.
Hatta hangi barınağa yardım ettiğini bir tabelayla restoranının girişine yazsa.
Ve hayat barınaklardaki hayvanlara bayram olsa.

 

Yazarın Tüm Yazıları