80 milyon YTL’lik DSP portföyü

ERTUĞRUL Günay söyleyince inanmamıştım. Ama paranın miktarını Genel Başkan Zeki Sezer’den doğrulatınca iş değişti...

Ve solda birleşme arayışlarında artık yeni bir bölüm açıldı..

DSP’nin kasası...

Dün sordum. Sezer, 80 milyon YTL’nin üzerinde paraları olduğunu söyledi. Yani 50 milyon doları aşkın bir para.

Büyük servet. Peki bu muazzam servet nasıl yönetiliyor?

Kimlerin iştahı kabarıyor?

Öyle ya, mali açıdan bakınca bu olay partinin "Demokratik Sol Portföyü" haline gelmiş.

Biraz dikkatle bakınca DSP’nin açılımı bile değişiyor. Demokratik Sol Portföy.

Sezer, bir devlet bankasında faizde tuttuklarını söyledi. Yüzde 20 civarında vadeli faiz alıyorlar.

Tabii müthiş hesaplar yapılıyor.

Yüzde 20 faizden, yılda 16 milyon YTL. Ayda 1.3 milyon YTL...

Şimdi DSP ile birleşme talepleri geliyor. Ve tabii bir de Genel Başkanlık için yarış...

Demokratik sol hareketle birleşmek isteyenlere, genel başkan adaylarına artık yalnızca, "demokratik sol hedefler" açısından bakamayız.

Olayın bir de "Demokratik Sol Portföy" tarafı var...

Cumhurbaşkanı’nın Lübnan yanlışı

CUMHURBAŞKANI’nın "Lübnan’a asker göndermeye karşıyım" açıklaması Ankara’nın değişik koridorlarında çok önemli dalgalanmalar yaratıyor.

Çünkü olayın çok başka boyutları var.

Cumhurbaşkanı Anayasa’nın 104’üncü maddesine göre TBMM adına silahlı kuvvetlerin başkomutanlığını temsil ediyor. Yani oraya gönderilecek askerlerin başkomutanı. Ve ’Hayır’ diyor.

Birinci boyut bu. Yani olayın moral boyutu.

Diğerine gelince; İki gündür Ankara’da değişik çevrelerden birçok önemli isimle konuştum. Çıkardığım sonuç şu:

Cumhurbaşkanı asker göndermeye karşı olabilir. Bunu bir basın toplantısıyla da açıklayabilir. Hatta gerekçelerini de ortaya koyabilir. Ancak "Maşallah bizimkiler daha karar çıkmadan talip oldu" gibi bir üslup kullanması yakışık almamıştır. Çünkü bu daha çok bir muhalefet ağzıdır. Sanıyorum Cumhurbaşkanı’nın bilgi eksikliği var. Yine bu sayfada okuyorsunuz. İsrail Büyükelçisi Avivi şöyle diyor:

Sayın Gül’ün Lübnan, Filistin ve Suriye ziyaretleri bizim için yol gösterici olmuştur. Türkiye’nin bu merkezlerle iyi ilişkileri sayesinde bölge barışı için bir kazan kazan durumu söz konusudur.

Ben bu sözleri çok önemsiyorum. Savaşın bir tarafı olan İsrail bile Türkiye’nin bölgedeki gücünü ve etkisini bu şekilde vurguluyor. Öyleyse bu durumda sormak gerekiyor:

Lübnan’a asker gönderecek hangi ülkenin dışişleri bakanı, İsrail, Lübnan, Filistin ve Suriye’yi gezip nabız yokladı?

Yalnızca Türkiye. Yani gerekli bütün temaslar yapıldı. Şimdi bir karar verilecek. Bu durumda "Maşallah bizimkiler karar çıkmadan talip oldu" sözü, hiç şık durmuyor.

Cumhurbaşkanı "içeri kapalı" bir görev anlayışına sahip. Yani Türkiye dışıyla ilişkisi çok az. Hemen hiçbir yabancı devlet adamıyla özel dostluğu yok. Bu nedenle "ulusal çıkar" anlayışı da "içeri kapalı". Yani ulusal çıkarların, yalnızca ulusal sınırlar içinden geçtiğini düşünüyor.

Oysa artık dünya ulusal çıkarların "küresel dengelerle" sağlandığı bir yüzyılı yaşıyor. 1 Mart Tezkeresi bunun böyle olmadığının en açık sonucudur. Türkiye’nin AB hedefi de bu doğrultudadır.

Evet, Cumhurbaşkanı bu açıklamasıyla körüklenen ABD ve Batı düşmanlığına bilmeden destek vermiştir. Bu yüzden de yanlış olmuştur.

Keşke makamına yakışır bir basın toplantısıyla ya da bir ulusa seslenişle görüşlerini dile getirseydi. Daha saygın olurdu.

Bugün ise beklenen şudur: Bakanlar Kurulu tezkereyi imzalayıp TBMM’ye gönderecek. Cemil Çiçek de bir açıklamayla duyuracak. Meclis, bu nedenle 19 Eylül’den önce de toplanabilir.

Yörük Zeki/images/100/0x0/55ea4228f018fbb8f8746cc9

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer Eskişehir’de Ertuğrulgazi Kültür ve Sosyal Dayanışma Derneği’nin düzenlendiği 13’üncü Geleneksel Ertuğrulgazi Şurası ve Yörük Etkinliği’ne katıldı. Dernek Başkanı İsmet Yücel, Sezer’e üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafının ve ’Bin yıllık Türk yurdu olduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı sonrasında dünyaca da Lozan’da alenen kabul olduğundan tescil edildi’ yazısı bulunan Türkiye Cumhuriyeti Tapu Senedi’ni verdi. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının Lozan’da tescil edildiğini söyleyen Sezer ise "Yeni parçalanmalar hazırlanmaya çalışılıyor. Ama unutuluyor ki bu ülkenin vatanseverleri var" dedi.

Saadet KEFAL / ESKİŞEHİR, DHA

Bu savaşı İran planladı o durmadıkça bitmez

YÜKSEK kırmızı duvarın önünde bekliyoruz. Duvarların arkasında İsrail Büyükelçisi’nin evi var. Az sonra karşımızdaki beyaz, dar demir kapı açılıyor. Bir savaşçı olduğu her halinden belli genç bir koruma kibarca eğilip kimlik soruyor. Tedbir ve disiplin gerçekten müthiş.

Evet, önceki gün İsrail’in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi ile uzun bir sohbet yapıyorum.

Her soruya açık cevap veriyor. Net konuşuyor. Bu defa bir değişiklik yapıyorum. Soruları kaldırıyorum. Yalnızca cevaplar. Sonrası benim yorumum...

Sayın Gül’ün Lübnan ve Suriye ile yaptığı görüşmeler bizim için çok yol gösterici oluyor. O görüşmelerden çıkan sonuçları önemsiyoruz.

Barış yalnız konuşmakla olmuyor. Somut adımlar atılmalı. Suriye’den sinyaller aldık ama bir türlü sonuç çıkmadı. Biz Filistin’le de Suriye ile de masaya otururuz.

Çocukların fotoğraflarının yayınlanmasını ahlak dışı buluyorum. Bizim de çocuklarımız, hamile kadınlarımız ölüyor. Feci görüntüler var ama biz bu fotoğraflar üzerinden propaganda yapmıyoruz. Acizlik göstermiyoruz. Bu moral değerlere yakışmaz.

4 BİN KİLOMETRE MENZİLLİ FÜZE /images/100/0x0/55ea4228f018fbb8f8746ccb

İran’ın geliştirdiği füzeler var. Bunu yalnız MOSSAD değil, CIA ve Alman İstihbaratı da belirledi.

Geçen yıl 3-4 bin kilometre menzilli füze denediler. Sonra 1500 kilometrelik deneme yaptılar. Ve geçen hafta 250 kilometrelik bir füze denemesi daha yaptılar. Şimdi soralım. Eğer İran’ın tek düşmanı İsrail ise 4 bin kilometrelik füzeye ya da 250 kilometrelik füzeye neden ihtiyaç duyuyorlar. Bizim için 1500 kilometrelik olanı yeter. 250 kilometrelik füze körfez ülkeleri içindir. 4 bin kilometrelik füze ise buradan Londra’ya kadar ulaşıyor.

SAVAŞ NEDEN ÇIKTI


Bu savaşın arkasında bir tek planlayıcı vardır o da İran rejimidir. İran rejimi bu savaşla Lübnan’da bir deneme yapmıştır. Orayı laboratuvar olarak kullanmıştır.

İsrail-Filistin problemi çözülüyordu. İsrail askerleri çekilmeye başlamıştı. Eğer bu olsaydı, İran’ın buradaki varlık nedeni ortadan kalkacaktı. Sonra nükleer silahlar konusunda BM’ye cevap vermekte zorlanıyorlardı.

Askerleri kaçırttı. Hizbullah’a füze attırdı. Ve bu savaşla bütün bu durumlardan kurtulacağını planladı.

Bu savaş İsrail’le Lübnan savaşı değildir. Bu savaş, özgür dünya ve demokrasi ile İran rejimi arasındaki savaştır. Siz de özgür, laik demokratik bir rejimsiniz. Ve bu rejimde yaşayan Müslüman halk olarak bu tehlike sizin için de geçerli olabilir.

Ve sonuç...

Uzun sohbetten çıkarttığım sonuç:

Ortada henüz barış ortamı yok. Çünkü İran’ın Hizbullah’a destek vermekten vazgeçmesi mümkün değil. İsrail savaşın Lübnan’la değil, aslında İran’la yapıldığını biliyor. Çünkü Hizbullah’ın arkasında İran var. Bu yüzden bölgeye gidecek BM gücünün işi kolay değil. Savaşın tetiği, (Hizbullah) Tahran’ın elinde. Ve Tahran görüşmelerde yok.

Tetik Tahran’da olduğu için Lübnan ordusunun güçlendirilmesinin de önemi yok. Ve tabii oraya gidecek Türk askerinin muharip olmaması yanlış olacaktır. Ya gönderilmemeli ya da gönderilirse kendisini savunabilecek bir muharip güç olmalı. Tahran her an Hizbullah üzerinden bölgeyi ateşleyebilir.

Abdullah Gül’ün İsrail’den Suriye’ye gidip Tahran’a gitmemesinin gerekçesi anlaşılıyor. Belli ki Suriye, İran etkisinden kurtarılıp İsrail’le masaya oturtulabilir. Bu da Tahran’ı bölgede izole edebilir. Suriye koridoru kapanınca İran’ın Hizbullah üzerindeki lojistik etkisi çok zayıflar. Böylece Gül’ün Şam’a ne mesaj verdiği sorusunun cevabı da ortaya çıkıyor. Suriye’nin İsrail’le masaya oturması. İsrail hazır. Gül devrede, Suriye’yi bekliyoruz.

Nasıl biter

Lübnan ordusu kendi topraklarına tamamen hákim olmalı.

Lübnan hükümetini muhatap olarak karşımızda görmek istiyoruz.

Hizbullah silahsızlandırılmalı.

İran elini Lübnan başta olmak üzere bölgeden çekmeli. Devrim ihracı faaliyetlerini durdurmalı.
Yazarın Tüm Yazıları