4 Ekim Hayvan Hakları Günü, ama...

"İnsanoğlu kendisinden aşağı canlıları yok etmeye cüret ettiği sürece, sağlık ve huzur yüzü görmeyecektir; insanlar hayvanları katlettiği sürece birbirlerini de öldürmeye devam edeceklerdir.

Tabii ki cinayet ve acı tohumları ekenler sevinç ve sevgi biçemezler." PYTHAGORAS

Katliam duymadığımız gün neredeyse kalmadı artık... Sistematik olarak çalışılıyor. Hele içimizde bu kadar vahşi ve hayvan yok etmeye meraklı insan varken... Resmi ya da bireysel olarak onları ölüm bekliyor artık. Bu durumda "4 Ekim Hayvan Hakları Günü" demek bana komik geliyor.

ABD’den empoze edilen yeni bir yasa çok yakında kesinleşecek. Ve ondan sonra, artık evlerimizdeki hayvanlarımızı bile belki koruyamayacağız! Ne bize hayvan sevme, ne de dört ayaklı dostlarımıza yaşama hakkı tanıyacaklar.

Usul usul geliyor yasa... Sokaklarda tek bir hayvan kalmayıncaya kadar... Tanrı evlerimizdekileri korusun. Bakalım nasıl baş edeceğiz. Ama biz ederiz, yüreğimizde bu güçlü sevgi varken... Her zamanki gibi.

SENİ YARATTIM YA!

Bir hayvansever zulüm görmüş ve çok kötü durumdaki hayvanların yanından geçerken "Tanrım, neden yarattığın bu canlıları korumak için bir şey yapmıyorsun?" diye haykırmış. Tanrı ise "Bu konuda bir şey yaptım ya işte; SENİ yarattım" diye cevap vermiş.

4 Ekim Hayvan Hakları Günü için; ASKOD’dan sevgili Hülya Alpgiray’ın aşağıdaki sözlerine tümüyle katılıyorum, lütfen okumadan geçmeyin...

Olay, kedilerin, köpeklerin katlinden de öte toplumsal uyumsuzluğun ve ruhsal bozukluğun göstergesidir.

ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM

"Gazetelerde her gün bizleri dehşete düşüren haberlere rastlıyoruz. Anneannesini öldüren torun, annesini bıçaklayan kızlar, iki kuruş emekli maaşı için yaşlı bir kadını yerlerde sürükleyen adamlar, tecavüzler, yeni bebeği olmuş bir genç kadını kolundaki 4 bilezik için 7 yerinden bıçaklamaktan kaçınmayan bir elti... Ve daha nice tüyler ürpertici suçları işleyen insanlar.

Yıllardan beri toplumun dikkatini çocuklarımıza çekmeye çalışıyoruz. Israrla bugün hayvana zulmedenlerin yarın potansiyel birer suçlu olarak aramıza karışacağını tekrarlayıp duruyor, ebeveynler ve öğretmenlerimize sesleniyoruz. Olay, kedileri, köpekleri katletmekten de öte, aslında büyük bir toplumsal uyumsuzluğun ve ruhsal bozukluğun göstergesidir. Çünkü hayvana yapılan eziyet ve işkencenin doğrudan insana yapılan eziyet ve işkenceyle bağlantısı bulunmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre hayvana eziyet eden kişi ya ailesinden eziyet görmekte ya da ailesine eziyet yapmaktadır. Hayvanlara yapılan eziyetin cinayet dahil tüm suçlarla bağlantılı olduğu saptanmıştır. Ve yine araştırmalara göre, hayvanlara yapılan eziyetin kaynağı her eziyet ve vahşette olduğu gibi güç ve kontrol isteğidir.

Çocuklarımıza sahip çıkalım, hayvanlara eziyet eden, öldürenleri belirleyelim ve pimi çekilmiş bomba gibi aramızda dolaşmalarına izin vermeyelim. Bugün bir hayvana zulmedenin yarın bizlere, yakınlarımıza zararı dokunacağını unutmayalım.

İnsan hakkı, hayvan hakkı olarak ayırmamamız gereken bir "hak" kavramı olmamalıdır. Dünya insanoğlunun tekelinde değildir. Bizlere bahşedilmiş olan üstünlüğü bizlerden zayıf canlılara karşı kullanmaya hiçbirimizin hakkı yoktur.

Bizler insan olmanın erdemlerini unutmaya başladık. Hayvanların doğasında bozulmadan, saf bir şekilde hálá barındırdıkları "kendine yetenden fazlasını bırakmak, paylaşmak, hırslı olmamak, sabır, sevecenlik" gibi meziyetleri onları gözlemleyerek de hatırlayabilir, unuttuklarımızı yeniden kazanabiliriz.

Hayvan hakları için yıllardan beri savaş veren bizler, karşılaştığımız üzücü olaylar karşısında her zaman "neden?" sorusunu sorarız. Uğraşmışızdır, didinmişizdir ancak her zorda kalan hayvana yetişememenin verdiği çaresizlikle kahrolmuşuzdur. Ama her şeye rağmen hayvanlar için misyonumuzun, duraksamadan, sabırla devam etmesi gerektiğine inanıyorum."

HÜLYA ALPGİRAY: T.C.İzmir Valiliği Yerel Hayvan Koruma Görevlisi / ASKOD Yönetim Kurulu adına Başkan Yardımcısı / Aliağa Sokak Hayvanlarını Koruyanlar Derneği / http://www.askod.org

HANGİSİ GERÇEK CENNET

Ve işte size gerçekten düşündürücü bir öykü...

Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşler. Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başlamışlar. Adam çok susamış ve biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında bulmuşlar. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde güzel bir kadın... Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaşmış ve sormuş:

"Afedersiniz... Burası neresi?"

Kadın ona gülümsemiş: "Burası Cennet, efendim!"

Adam bunun üzerine sevinçle "Harika! Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım" demiş.

Kadın "Tabii efendim, içeri girin... İçeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz" diye cevap vermiş.

Böylece adam köpeğine dönmüş ve "Hadi oğlum, içeri giriyoruz" diyerek kapıya yürümüş.

Ama kadın onu birden durdurmuş: "Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanları almıyoruz."

Bunun üzerine adam bir an durup düşünmüş. Ve geri dönüp köpeğiyle birlikte ters yöne doğru yürümeye koyulmuş. Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda bulmuşlar. Yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran derme çatma bir kapıyla, yırtık pırtık elbiseli bir dede çıkmış.

Adam sormuş: "Afedersiniz... Bana biraz su verebilir misiniz?"

Dede "İçeri gel" demiş: "Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var."

Adam sormuş: "Peki arkadaşım da benimle gelip oradan su içebilir mi?"

Dede "Tabii, çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın" demiş.

Bunun üzerine adam kapıdan girmiş. Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi bulmuş. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını gidermiş.

Derken adam geri dönerek girişte bekleyen dedeye sormuş: "Su için çok teşekkür ederim... Peki burası neresi?"

Dede "Burası cennet" demiş.

Bunu duyan adam şaşırmış: "Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler bize..."

Dede "Şu rengarenk çiçeklerle süslü, altın kapılı yer mi?" diye sormuş ve ardından eklemiş: "Orası cennet değil, ama bizim adımızı kullanıyorlar."

Adam iyice şaşırmış: "Peki ama oradakiler, sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyorlar diye hiç kızmıyor musunuz?"

Dede gülümsemiş: "Kızmıyoruz. Çünkü onlar kendi çıkarları için en iyi arkadaşlarını yarı yolda bırakanları bizden uzak tutuyorlar."
Yazarın Tüm Yazıları