3. havalimanı coğrafyasına bu ihanetten vazgeçilmeli

Beş köyün 91 milyon metrekare arsası kamulaştırılıyor. TOKİ, Yeniköy’de arsa fiyatlarını dibe çekti.

Haberin Devamı

YAĞMA kapısının açılmasından sonra belki de bölgeye ilk giden gazeteci olabiliriz... Gündemimizin yoğunluğu nedeniyle hemen gündeme getiremedik. CNN ve Milliyet’te bu konuda haberi görünce sevindik... Sadece bizler değil, ‘yandaş’ gazeteler de Kuzey Karadeniz Bölgesi’ne gitseler de yaşanacak imar yağmasıyla o güzelim doğanın ne hale gelebileceğini bir görseler.
Onun için bölgenin en önemli köyü olan Yeniköy’den başlayarak, ‘Elveda Yeniköy’ diyerek başlamak gerekiyor.
‘Elveda Selanik’ ya da ‘Elveda İstanbul’ demek de yaraşır?
Meşe ağaçlarına elveda, Terkos’un küçük Istrancalarına, hırçın Karadeniz’in dalgalarına, dünyada başka cinsi olmayan o Trakya mandalarına, sütüne, kaymağına... Elveda!
AKP iktidarı bu proje ile vebal altındadır.

VEBAL ALTINDAKİLER

Başbakan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da...
O işi alan ya da iş verilen müteahhitler de vebal altında olacaklardır; çocukları ve torunlarına hesap veremeyeceklerdir.
Bölgeyi en iyi bilen İSKİ’den DSİ’ye, oradan da Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na gelen Afyon Şuhutlu Prof. Dr. Veysel Eroğlu ve TOKİ’den Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçen Trabzon Oflu Erdoğan Bayraktar’ın vicdanları hiç sızlamayacak mıdır?
Şimdiye kadar hiç sızlamadı ki...
TOKİ’nin şimdiki müdürü de ‘sorumlu’dur...
Neden mi, 3. havalimanı için oradaki insanların (Yeniköy) Atatürk’ün tahsis ettiği arsaları ellerinden alınmaya başladığı için...
Bu insanlar başka coğrafyadan ve kültürden gelmiş olsalar çok şey yaparlardı; makulü anlatmak istiyorlar, anlayan yok.
Onlar arsız, yüzsüz, rantçı, vurguncu değiller ki...
Onların ‘besleyicisi’, ‘koruyucusu’ yok...
Onların da camileri var, onlar da oruç tutuyorlar, cumaları da kaçırmıyorlar.
‘Balkan’ kültürünü yaşıyorlar, örf ve âdetlerini koruyorlar; ‘Ülkenin gerçek sahibiyiz” diyenleri de var.

METREKARESİ 20-22 TL OLUR MU

Bir anda gelen mektuplar karşısında ne yapacaklarını bilemiyorlar. “Tarlanı metrekaresi 20-22 liradan kamulaştırıyoruz” diye yazıyor TOKİ’nin mektuplarında...
Ne yapsınlar, boyun eğmek zorunda olduklarını hissediyorlar. “Karşı gelirsek bizi Silivri’ye gönderirler mi?”
Yaşadıkları korkuyu anlayabiliyor musunuz?
Çünkü hiçbir resmi makam gelip onlara 3. havalimanı projesinden söz etmemiş, konuyu sadece TV haberlerinden öğrenmişler. Ama ‘piyango’nun kendilerine vurduğunu TOKİ’den gelen mektuplarla öğrenmişler.
O ana kadar devlet veya hükümetten, kaymakamdan veya milletvekillerinden, ziraatten ve bayındırlıktan kimse gelmemiş köylerine...
Ne kadar ‘ayıp’ bir şey... Projeyi gerçekleştirmek isteyenler ‘yeraltı örgütü’ değil ki...
Çok zor mudur?
“Biz buraya büyük bir havaalanı yapacağız, köyünüzün arazilerinden büyük bir bölümünü istimlak edeceğiz. Sizlere haklarınızı vereceğiz, sizlere yer göstereceğiz” demek?
Köy kahvesinde bize çok şeyler anlattılar ama kızgın bir söz söylemediler. Ama derin bir üzüntü içindeydiler. Sadece birisi sitemle soruyor:
“Bizim günahımız mübadil olmamız mı? Bu güzel doğayı
terk etmek istemiyoruz. Gidersek nereye gideriz, ne iş yaparız...”

VİCDANLI MAKAM ARIYORLAR

Kolay cevap verilemez bu soruya. Kendilerine doğru, samimi ve vicdanlı cevap verecek makam arıyorlar. Öğrenmek istedikleri şu:
“Bizi buradan atsanız bile her şeyi kanunlar çerçevesinde yapmak zorundasınız. Rayiç bedel nedir uygulayacaksınız. Tarla ve arazilerimizi metrekaresini 20-22 liradan almaya kalkamazsınız. Köyümüz sınırlarındaki tapulu 27 dönümlük bir arazi bir uyanık tarafından 25 milyona kapatıldı. Rant yağması ilk bu bedelle açıldı. Hadi vicdansızlık yapın bakalım.”
Ne eker, ne yaparlar
“Biz arıcılık yaparız, karakovan balımız da vardır; doğal... Koyun, keçi besleriz, mandacılık yaparız, mısır ekeriz. Meyve ağaçlarımız vardır. Yazları sahillerimize İstanbullular akın eder.”
Havalimanı yapmak için bu arazilere nasıl ‘el konur’?
Bir kere bu doğa köşesi yağma edilemez. İstanbul’a böyle bir havaalanı gerekli değil; buraya verilecek para ile Yeşilköy’deki havaalanın Kaşıbeyaz hattı boyunca gerçekleştirilecek istimlakla buraya yeni bir pist ilavesi olabilirdi. Hatta denize uzanılarak yeni pistler de yapılabilirdi. Karadeniz’in sert havasında o uçaklar nasıl kalkıp iner!? Köylüler bunun sert havalarda tehlikeli olabileceğini söylüyorlar.

TERKOS’A YAZIK

“Burada saatte 120 km hızla esen kuzey rüzgârlarına o uçaklar nasıl dayanır? Bu Karadeniz neler yuttu bilemezsiniz” diyorlar.
Başbakan’ın daha İstanbul planları yapılırken ‘saklı tuttuğu’ bu coğrafyaya dokunulduğunda İstanbul’un felaketi olacağı bilinmeli... Terkos’a su getiren kanallar yol değiştirecek. Kömür çıkarılan ve doğal olarak oluşan 75 göletin içindeki galeriler nasıl kapatılacak, bunlar pistlere nasıl taban oluşturacak? O muhteşem doğaya el konulmasın, kuşlar düşünülsün... Şimdiye kadar imar verilmemiş bölgeye nasıl kıyılır...
Buraya Avrupa çevre kuruluşları gelip büyük eylemler gerçekleştirilmeli... Dünya ormancıları, su aktivistleri. Türkiye’ye gelmeli...

UNESCO MÜDAHALE ETMELİ

UNESCO ‘Dur, siz ne yapıyorsunuz?” diye sorgulamalı... Hayrettin Karaca yolları kesmeli... Bu havalimanının yapımı bittiğinde Trakya yeni bir ‘Zeytinburnu’ olacaktır ve İstanbul’un il sınırının Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarına kadar uzanacağı endişe ile karşılanmalıdır. (Trakya’nın coğrafyasının % 3, İstanbul’un Tekirdağ’dan İzmit’e kadar da yüzde 0.75 olduğunu yarısı da Belgrad ve Beykoz ormanları sakın unutmayalım!)
Biz bu konudaki yazılarımıza devam edeceğiz...
İbretle görülsün diye...

Haberin Devamı

Yeniköy’de 5 bin manda var

Haberin Devamı

GEÇEN yerel seçim öncesinde oluşturulan (Karadeniz’den Küçükçekmece’ye kadar uzanan coğrafyasıyla) 3. köprünün geçtiği yer olan Arnavutköy’e bağlı Yeniköy’ün genç muhtarı Timur Çevik, “Güzel köylerimiz katledilemez, Ekosistem yok edilemez” diyor. Masasında bölgenin haritalarına bakıyor...
91 milyon metrekare alanın havalimanı için kamulaştırıldığını, en çok kendilerinin zarar göreceğini anlatan muhtar, kendilerine ‘kuru bir köy’ bırakıldığını ileri sürüyor. Manda sağmaktan ötürü elleri kızarıktı... Ailecek manda sütçülüğü yapıyorlarmış. “1200 mandamız var; makineyle sağmak olmuyor; hayvanın memeleri tahrip oluyor, elle sağıyoruz. 1200 mandayı her akşam sağmak büyük bir emek gerektiriyor” diyor. Yoğurt ve kaymak yapıyorlarmış sütten.... Köylerinde 5 bine yakın manda var; yıllar itibariyle kendi aralarında çiftleşmeden ötürü özgün bir ırk oluşmuş... Hayvancılık uzmanları “Aman bu ırkı bozmayın” diye uyarıyorlarmış...
Mübadil olmak, orman köylüsü olmak ne kadar zormuş...

Yazarın Tüm Yazıları