21. yüzyıl'ın açılış seremonisi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Paris

Fransa'nın önde gelen gazetelerinden Liberation dün masmavi bir zeminle çıkıyor. Üzerinde iri harflerle bir manşet:

‘‘La vie en bleu.’’

Fransa'nın efsanevi şarkıcısı Edith Piaf'ın neredeyse Fransa anlamına gelen şarkısı ‘‘La vie en rose-pembe hayat’’, mavi hayata dönmüş.

Yani Fransa bayrağının renklerine.

* * *

Fransa önceki geceden beri zafer sarhoşluğunu yaşıyor. Bu sarhoşluğun, bu coşkunun sayısal sembolleri gerçekten çarpıcı.

Maçtan sonra ünlü Champs-Elysees Bulvarı'nda 1 milyon 500 bin kişi bir araya geliyor.

Geriye doğru yüz yılı deviriyorum. 20. Yüzyıl'da aynı caddede bununla yarışabilecek bir başka sayısal coşku var mı diye bakıyorum.

Evet var. Sadece bir tane daha var.

Paris'in Alman işgalinden kurtulduğu gün. Yani mavi hayat manşeti atan Liberation Gazetesi'ne adını veren gün.

Evet, tarihte Dünya Kupası Şampiyonluğu ile yarışabilecek tek coşku, ülkenin yabancı işgalden kurtulduğu, kurtuluş savaşının zaferle sonuçlandığı gün oluyor.

Haydi gelin, adını daha açıkça koyalım. Futbol tutkusuyla berabere kalabilecek tek tutku Kurtuluş Savaşı oluyor. Başka deyişle futbolun doruğu; milliyetçiliğin, milli duyguların doruğu ile aynı yüksekliğe ulaşıyor.

* * *

Ama önceki gece beni çarpan başka sahneler de var. Mesela şampiyon Fransız takımını maçtan üç saat sonra stadyumdan götüren o otobüsün üzerinde gördüğüm dört harflik kelime.

Dünya Şampiyonluğu zaferini kutlayan Fransız futbol takımını götüren otobüsün üzerinde koskocaman bir Opel kelimesi yazıyor. Şampiyonanın en büyük sponsoru.

Yani kim?

Yani arkasında Amerikan sermayesi olan bir Alman otomobil markası. Hani 1945'te yine o büyük caddeye bir milyon kişiyi toplayan zaferin Fransa'dan geri püskürttüğü işgalci Almanya'nın sembolü olan bir marka.

Önceki gece Stade de France'ta ve daha sonra bütün Fransa sokaklarında yükselen coşku, bize şunu bir kere daha açıkça gösteriyordu.

21. Yüzyıl da milliyetçiliği ve milli duyguları yok edemeyecek. Asla edemeyecek.

Bu sahneleri seyrederken, milli duyguları demode, elden düşme, ikinci el, pespaye mallar gibi gören bazı sözde aydınlar gözümün önüne geliyor.

Kimler mi? Adını bile anmaya değmez. Etrafınıza biraz kulak kabartın, seyrek de olsa gelen sesleri dinleyin, onların kim olduğunu mutlaka, hem de kolayca bulabilirsiniz.

Neyse üzerinde bile durmaya değmez. Biz yine önceki geceye, Stade de France'a dönelim.

Futbol efsanesinin 20. Yüzyıl'ı kapatıp, 21. Yüzyıl'ı açan global bir seremoniye dönüştüğü o geceye dönelim.

Yves Saint Laurent'in sanki dünyanın bütün kadınlarını ve bütün çizgilerini bir araya topladığı o dev kapanış gecesi bize 21. Yüzyıl'ın ilk işaretlerini de veriyordu.

20. Yüzyıl milli duyguları öldüremedi. 70 yıllık bir enternasyonalizm hayali dev bir balon gibi söndü.

* * *

21. Yüzyıl da milli duyguları öldüremeyecek. Enternasyonalizm, Marksist anlamda bir daha asla hayata dönemeyecek. Birtakım nostaljiklerin hayat öpücükleri onu geri getirmeye yetmeyecek.

Ama 21. Yüzyıl bambaşka bir enternasyonalizmi kapımızın önüne bırakacak:

Milli duygularla kavga etmeyen, onu aşağılamayan, tam aksine onu yücelten bir globalizm.

21. Yüzyıl ufkumuza yepyeni bir kızıl elma ufku açacak. Milli duyguları küçümseyen aydınlar, hayalleri ve nostaljileriyle birlikte tarihin çöplüğüne gidecek.

Bir coşku yüzyılı açılacak. İnsanlar birbirlerini daha iyi tanıyacak. Ruhlarındaki sınırlar kalkacak, ama güzel bir milliyetçilik gelecek ve ırkçılık denilen hastalığı da işte bu milliyetçilik öldürecek.

Önceki gece kapanış töreninde çalınan şarkılara bakıyorum. Ünlü İngiliz topluluğu Pet Shop Boys'un Go West adlı şarkısı.

Yani, ‘‘Haydi Batı’’ya diye haykıran o coşku dolu şarkı. Fransa gibi Batı'nın ta göbeği sayılan bir ülkede bile ‘‘Haydi Batı’’ya diye ortalığı yıkan bu şarkı bir Türk olarak beni 19. Yüzyıl'ın sonunda yaptığımız o tarihi tercihle karşı karşıya bırakıyor:

Haydi Batı'ya.

* * *

İnsanlar normal konuşmalarında 60 desibel yüksekliğinde bir sesle konuşuyorlar. Futbolun mabedi stadyumlarda konuşma sesi 100 desibele kadar çıkıyormuş.

Galiba bazı kulaklara ancak bu tonda bir sesle bağırmak gerekiyor.

Yeni bir yüzyıl açılıyor. Bu yüzyılın açılış töreni önceki gece Stade De France'ta yapıldı. O stat bize yeni bir coşku yüzyılının başladığını gösteriyordu.

Coşku ve umut dolu bir yüzyıl...













Yazarın Tüm Yazıları