16 YAŞINDAKİ TUTUKLU ÇOCUKLA, YENİ ANAYASA

Türkiye'nin adelet sistemi sorunlu. O savcının kanunları zorlayarak ve ihlal ederek böyle bir işe kalkışması, tabii ki tek başına o savcının özel tercihleriyle açıklanamaz. Ülkemizdeki yargı, hala otoriter devletçi, özgürlüklere kapalı bir zihniyetin egemenliğinden kurtulabilmiş değil

Haberin Devamı

Ankara'ya Memur-Sen'in düzenlediği "Yeniden Büyük Türkiye Kongresi"ne gidiyorum. Sabah gazetelerin ve birçok TV kanalının en önemli haberi, "16 yaşındaki lise öğrencisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaretten, gözaltına alınması ve sonra tutuklanması..."

Öfkelenmemek ve tepki göstermemek elde değil. Paralel Yapı'nın hedefindeki gruplara kurduğu kumpası tartıştığımız şu günlerde, bir lise öğrencisini düşüncelerini ifade etti diye tutuklamak kabul edilir bir şey değil.

Bu öfke ile söylenirken, tutuklanan gencin serbest bırakıldığı haberi geldi. Yarım bir mutluluk. Çünkü olan oldu. Ardından bu işe kalkışan savcının başka bir yere tayininin çıkarıldığı haberlere yansıdı.

Haberin Devamı

Türkiye'nin adelet sistemi sorunlu. O savcının kanunları zorlayarak ve ihlal ederek böyle bir işe kalkışması, tabii ki tek başına o savcının özel tercihleriyle açıklanamaz. Ülkemizdeki yargı, hala otoriter devletçi, özgürlüklere kapalı bir zihniyetin egemenliğinden kurtulabilmiş değil. Siz ne kadar yasaları uygun hale getirirseniz getirin, sonunda onu yorumlayacak, uygulayacak olanlar hukukçulardır.

Bu zihniyet, tabii ki siyasi iradenin tercihlerinden, toplumun özgürlükleri kavrayışından bağımsız olamaz. Nitekim gösterilen büyük tepki, 16 yaşındaki çocuğun tahliye olmasını sağladı. Siyasi irade, ya da HSYK o savcıyı göndererek, bir mesaj verebildi. Demokratikleşme, insan hakları ve özgürlükler konusunda ne kadar zaaflı olduğumuzu bu olay bir kez daha gündeme getirmiş oldu.

BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜK

Ankara'daki iki gün sürecek Kongre'deki bizim bölümümüzün konusu, "Yeni Anayasa" idi.

Türkiye, yeni bir özgürlükçü anayasa yapabilir miydi? Yaparsa nasıl bir anayasa yapmalıydı?

Haberin Devamı

Ben kendi düşüncelerimi şöyle özetleyebilirim:

1. Meclis'te grubu olan partilerin eşit şekilde temsil edildiği ve kararların mutabakatlarla alındığı "Anayasa Uzlaşma Komisyonu"nun bir yıllık çalışmasının ardından görüldü ki, siyaset henüz ortaklaşa bir anayasa yapacak olgunluğa gelmemiş. Evet bir başka cepheden bakıldığında, bir yıl içinde büyük bir gayret gösterildi, 60'ın üzerindeki maddede uzlaşma sağlandı. Bu yönüyle olumlu bir deneme olarak da görülebilir.

DEVLET MİLLET İLİŞKİSİ

2. Eski Anayasanın temel problemi, devlet-millet ilişkisi konusundaki yaklaşımı, ya da daha açıkçası zihniyetiydi. Neydi bu zihniyet: Anayasa'nın değişitirilemez maddeleri içinde yer alan 3. maddenin ilk cümlesi aslında bütün bu zihniyeti gözler önüne seriyor: "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür."

Haberin Devamı

Görüldüğü gibi, bu hüküm, Devleti öne alıyor. Bir devlet var, bu devletin bir ülkesi ve de bir milleti var. Aslolan devlet. "Yüce devlet, dokunulmaz devlet" ideolojisini bütünüyle ortaya koyan işte bu hüküm.

Halbuki modern devletlerde, devlet millet ilişkisi tamamen tersinden kuruludur. Devlet millete hizmet için vardır. Devlet görevlisi milletin hizmetçisidir. Ülke de devletin değil milletindir.

Bu devletçi zihniyet ve paradigmayı tersine çevirecek bir irade ancak "Yeni Anayasa" yapabilir.

TEPKİ ANAYASASI

3. Yeni yapılacak anayasa bir "tepki anayasası" olmamalı. Tepki anayasalarına en tipik örnek, bizim gençlik yıllarımızda büyük bir aşkla sarıldığımız 1961 darbe anayasasıdır. Bu anayasa, seçilmiş Demokrat Parti'yi bir askeri müdahaleyle yıktığı için, seçilmişi sınırlandırmak üzerinden formatlanmıştı. Meclis vardı, ancak bu Anayasa, meclisi çalışamaz, kanun yapmayacak hale getiren vesayetçi "devlet kurumları" ihdas etmişti. Milli Güvenlik Kurumu Meclis üstü bir kurum olarak konumlandırılmıştı. Askeri vesayet ruhu bu Anayasanın bütün ruhuna sinmişti.

Haberin Devamı

Şimdi de, muhafazakar gelenekten ortaya çıkmış, ve büyük bir "tarihsel mağduriyet" kavrayışıyla şekillenmiş bir partinin öncülük ettiği bir anayasa çalışması gündemimizde. 2015 Haziran'ındaki seçimin ardından meclisin yeni bir anaysa yapmaya girişmesi kaçınılmaz görünüyor.

Bu defada, "dindarların vesayetini" üretebilecek bir anayasal sistem kurulabilir mi? Bu defa da onların tepkileriyle, "kuvvetler ayrılığı" ilkesi tamamen boşa çıkarılabilir mi?

KÜRT MESELESİ ALEVİ MESELESİ

4. Yeni bir anayasa yapılabilmesinin önemli koşullarından birisi de; Kürt meselesi, Alevi meselesi gibi konularda belli mesafelerin alınması ve zihinsel değişimin olgunlaşması. Yürürlükteki Anayasa'nın 66.maddesi, "Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür" diyor. Bu madde bir önceki Komisyon çalışmasında değiştirilemedi. Muhalefetin iki partisi bu konudaki değişim talebini engelledi. Çünkü CHP ve MHP Kürt sorununda geleneksel milliyetçi tutumlarını terk etmediler. Bu konudaki engelin aşılmasının kolay olmadığını söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

Aynı şekilde cemevlerinin ibadethane sayılmasını da AK Parti hükümeti bir türlü kabullenemiyor. Çünkü onlar, kendi İslami anlayışlarını bu konudaki değişiklik isteğinin önüne çıkarıyorlar. Onlara göre; Müslümanların ibadet yeri cami ve mescittir. Halbuki milyonlarca Alevi kendisini Müslüman olarak tanımlıyor ve cemevlerini de ibadet yeri olarak görüyor. Yeni anayasa için bu tür engellerin önce kafalardan kalkması şart.

KADINLAR

5. Yeni anayasaya mutlaka kadınlara yönelik, "pozitif ayrımcı" bir bakış açısı yön vermeli. Kadınların siyaset, memuriyet, toplumsal hayata katılma gibi hemen her alanda eşit şekilde temsil edilmelerini sağlayacak hükümler. anayasada yer almalı...

Yazarın Tüm Yazıları