GeriSeyahat Yolu düÅŸenin önüne düÅŸen ÅŸehir Edirne
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Yolu düÅŸenin önüne düÅŸen ÅŸehir Edirne

Yolu düÅŸenin önüne düÅŸen ÅŸehir Edirne

Haftanın ilk sabahı gazetemde, Mardin’le ilgili o çok meÅŸhur ‘zamanın durduÄŸu ÅŸehir’ ifadesini okuyunca, yaşımın 41’inci dönümünde görme bahtiyarlığına eriÅŸtiÄŸim Edirne’yi düşündüm. Hangi sözcük dizisi doÄŸru ifade ederdi bu ‘uç’ ÅŸehrimizi diye... 16 kiÅŸi geçtik Trakya ovasını boydan boya; bir ilkyaz günü. Bereketli topraklar üzerindeydik. Gelincik tarlaları, ayaklarımızın altına serilmiÅŸ kırmızı bir halı misali uzanıyordu o 92 yıllık baÅŸÅŸehrin kapılarına dek. Bekleniyorduk ama bunca güzelliÄŸin bir tek güne bu nebze kusursuz sığdırılabileceÄŸini düşünmemiÅŸtik açıkçası. Güzel ÅŸehirlere hep büyük, görkemli bir kapıdan girmek istemiÅŸimdir. Ä°nsan böyle güzel bir yolculuÄŸun sonunda, bir zamanlar oralarda bir yerde yüzyıllar boyu yükselen dev bir kale kapısıyla karşılaÅŸmak istiyor. Düzenli caddelerinde ilerlediÄŸimiz ÅŸehirdeki ilk molayı bir tepede verdik. Neden sonra fark ediyorsunuz; Edirne’nin panoramik fotoÄŸrafını veren tepenin, ayaklarınızın altında soluk alıp verdiÄŸini... Dönemine göre mükemmel bir savunma hattı, üzerinde durduÄŸumuz yer. Aklıma Fransızların Nazi istilasına karşı Paris’te stratejik açıdan yanlış oluÅŸturulduÄŸu için, beklenmeyen yerden saldıran düşmanın yerle bir ettiÄŸi ‘Maginot’ hattı geliyor. Toprak altında insan eliyle oluÅŸturulmuÅŸ Şükrü PaÅŸa Tabyası’nın dehlizlerinde ilerliyoruz ÅŸimdi. Sonrası, cansiperane topraÄŸa düşmüş hayatlar, gerçek kahramanlık hikayeleri, karışık duygular... CAMÄ°LER ÅžEHRÄ°NDE TARÄ°HSEL YOLCULUKSonra bir ÅŸehrin soluk alıp verdiÄŸini yakından hissedebileceÄŸiniz çarşı faslı geliyor. Ä°nsanın her tezgah önünde durup, kısıtlı zamanın gerginliÄŸinde o renk-ahengin esbabı mucibesini anlama çabası... Camiler ÅŸehrinde tarihsel yolculuk baÅŸladı bile. Eski camii, üç ÅŸerefeli camii; kafalar kubbeleri seyretmektedir ağızlar açık. Zaman durmuyor bu ÅŸehirde. Artık gurultuları iyiden iyiye yükselip ÅŸehrin sesini bastırmaya baÅŸlayan midemize teslim olmuÅŸ vaziyetteyiz. Tıkır tıkır iÅŸleyen programımızın tam göbeÄŸinde, CiÄŸerci Kemal’deyiz iÅŸte. Detay yok, tatmayan için azap zamanı... Murat kardeÅŸimizin arkadaşı, Edirne’nin en meÅŸhur ciÄŸercisi Kemal’in küçük dükkanında masalara yayılmış, gözleri mutfak tezgahında, yutkunmakta olan bu grup firesiz bizim. Kemal’in karşısında, programı aksatma tedirginliÄŸiyle ayaküstü peÅŸ peÅŸe içilen çaylar, tüttürülen sigaralar ve yine yollardayız. Ama ne yolculuk!Ä°nsanlar gördükleri yerde el sallıyor size. Günün sürprizi, üstü açık bir otobüsteyiz. Hani ‘ben kapanamam bir minibüse’ deyip demir at sırtında aracımıza eskortluÄŸa yeltenen, nedendir son anda kaytaran ikiliye inat havamız ve havalandırmamız muhteÅŸem. Yazının burasında methiye var. SaÄŸolasın Murat kardeÅŸim. Allah ne muradın varsa versin. Ä°ÅŸte Tunca Nehri, iÅŸte Meriç; köprüler üstünden çocuklar gibi ÅŸen, uç ÅŸehrimizin en ucuna, sınır kapısına AB’nin gerçek eÅŸiÄŸine süzülüyoruz. Mihmandarımız Murat, saÄŸlı sollu cadde ve sokakları iÅŸaret ediyor bize; bir ucundan diÄŸerini görebilecek muntazamlıkta hepsi. Lozan Anıtı’nın zerafeti, Trakya Rektörlüğü’nün istasyondan bozma tarihi binasının bahçesinde badem avı... Av, diyorum çünkü Musis’in, yanı başındaki bademleri bırakıp, gözünü diktiÄŸi yaklaşık 2,5 metrede duran iki bademi ele geçirme uçuÅŸlarını görmeliydiniz. Ve azmin zaferi; iki badem elde. O üstü açık otobüsün turist grubumuzu nasıl ayrıcalıklı kıldığını anlatamam. Bırakın yabancı turistleri, yerli halk bile imrenerek bakıyor. Sonrası Meriç kıyısındaki belediyenin protokol evi bahçesinde yudumlanan çaylar. Görkemli Meriç sakin akmakta; daha birkaç ay önce taÅŸan öfkesi yatışmış... SaÄŸlık Müzesi’ndeyiz. Tabii alıştık artık, Hüseyin Irmak kardeÅŸimin kulakları çınlasın; her zamanki gibi müze müdürü mihmandarımız. SaÄŸlık Müzesi dediysek, alet edevat sergisi deÄŸil sizi bekleyen. Avrupa’nın yakıp yok ettiÄŸi akıl hastalarının, aynı dönemde su ve müzikle bu muhteÅŸem ÅŸifahanede tedavi edilip aramıza salındığını öğreniyoruz. Hangi müziÄŸin hangi makamının hangi ruh hastalığına iyi geldiÄŸini sonra. Bir anekdot; karasevdalılar bile burada tedavi olurmuÅŸ. Yürek yanığının tedavisi var mı bilmem... Müze geçen yılın Avrupa birincisi seçilmiÅŸ. GEZÄ°NÄ°N ZÄ°RVE NOKTASI SÄ°NAN’IN CAMÄ°Ä°Kırkpınar güreÅŸlerinin yapıldığı stadyumun kapısı aralığından arenayı seyrediyor, Edirne Sarayı’nın gelincikler belemiÅŸ harap bahçesinde kısa bir mola veriyoruz sonra. Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii, gezimizin de zirve noktası oluyor tabiatıyla. Bir hoca beliriyor yanı başımızda. O da Murat’ın iyi tanıdığı bir isim. Bu ÅŸehrin gizli hakimi Murat’ı kırmıyor ve bu muhteÅŸem yapının akustiÄŸini o güzel ve kudretli sesiyle bize özel kısa bir ezan okuyup test ediyor. Bir ilk bu yaÅŸadığımız. Sonuç; ustalık eserine layık. Hünkar Mahfili gezisi grubumuzu en etkileyen duraklardan biri olsa gerek. Tepkilerden anlıyorsunuz bunu. Bu kez PadiÅŸah’ın kiÅŸiliÄŸinde, aslında tüm insanlar için formüle edilmiÅŸ mükemmel bir testle karşı karşıyasınız. Ä°mam önde iki büklüm, küçük bir kapıdan giriyoruz. Bir lahitin içindesiniz, mezar odasının yani. Küçük penceresi cami avlusundaki mezara bakıyor. Nereye gideceÄŸini unutmadan, adam gibi bu hayatı noktalamak adına; fazlasıyla uhrevi, ironik ve etkileyici. Edirne’de akÅŸam olmuÅŸtur artık. Adımlar yorgun, yüzler esrik. Hatta akÅŸamın iniÅŸiyle yüzler asıktır hafiften. Bilmem kaçıncı kez aynı güzergahı, aynı muhteÅŸem atmosfer altında adımlamaya hazır insanlar topluluÄŸunun hayal kırıklığı bu. Bahsini Gülçin’den duyan kızımın ısrarı üzerine dün bir günlük aldım ona. Ä°lk sayfasına Edirne gezisini yazacakmış. YaÅŸadığım mutluluÄŸu onun kaleminden okumanın keyfi; bu da benim ödülüm olsa gerek. Dönüş yolunda yanyana düştük, Irmak kardeÅŸimle. Ona iki gün önce bir yazımdan hoÅŸuma giden bir ifadeyi aktarmıştım. Bu deyimin, akıl hastalarını yüzyıllarca baÄŸrına basan ÅŸifahaneleri, yoksulu doyuran imarethaneleri, muhtaçlara kucak açan vakıflarıyla Edirne’yi de ifade edebileceÄŸini düşündüm Hüseyin kardeÅŸ bu sabah; ne dersin? Â
False