Güncelleme Tarihi:
SAMSUN (AA) - Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu, "Türkiye Barolar Birliği, 37 hukuk fakültesinin gönüllü katılımıyla hukuk fakültelerinin ölçme ve değerlendirme işlemine başlamıştır. Birkaç ay içinde Türkiye'de hukuk fakültelerinin asgari standartlarını biz belirleyeceğiz ve kamuoyuna ilan edeceğiz" dedi.
Feyzioğlu, bir otelde düzenlenen TBB Avukat Hakları Merkezi Karadeniz Bölge Çalıştayı'nda, TBB'nin ve baroların, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi mücadelesinin en güçlü mevzilerini oluşturduğunu söyledi.
Bugün Türkiye'de milyonlarca yurttaşın, "İyi ki avukatlar ve iyi ki barolar var" dediğini savunan Feyzioğlu, şöyle konuştu:
"Şimdi ben bunları, baro başkanlarımız bunları ifade ettikçe, birileri bize 'siyaset yapıyorsun' demektedir. Basın huzurunda ve değerli meslektaşlarım huzurunda cevap veriyorum. Dibine kadar, sonuna kadar, en büyük harflerle ve altını çizerek siyaset yapıyoruz ama bu siyaset birilerinin anladığı, bildiği, bugüne kadar okuduğu gibi popülist, sığ, iki gün sonrayı değil bu akşamı kurtaracak ucuz siyaset değildir. Bu siyaset hukukun üstünlüğü siyasetidir, 77 milyonu eşit vatandaşlık paydasında buluşturma, kucaklaştırma siyasetidir."
- "Ekmek siyaseti yapıyoruz"
Milletin milli ve manevi değerleriyle hiçbir alıp veremediklerinin olmadığını açıklayan Feyzioğlu, bu milletin milli manevi değerleriyle yoğrulmuş ve nankörlük nedir bilmeyen insanlar olduklarını vurguladı.
"Geldiğimiz nokta itibarıyla, biz avukatların, baroların ve Türkiye Barolar Birliği'nin hukukun üstünlüğünü savunması, avukatlık kanununun bize vermiş olduğu açık yetkiye dayanmakla birlikte bunun çok ötesine geçmiştir" diyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Hukukun üstünlüğü mücadelesi artık avukatların ekmek mücadelesidir, aş mücadelesidir, ay sonunu nasıl getireceğinin mücadelesidir, evlatlarını iyi bir eğitime nasıl kavuşturacakları, hastalarını nasıl iyi bir hastanede tedavi ettirebileceğinin mücadelesidir. Neden mi? Hukukun üstün olmadığı, üstünün hukukunun geçerli olduğu yerde avukatın dosyasına damlattığı alın teri değersizdir. O alın teri yerine üstünü tanıyan veya tanıdığını söyleyen iş takipçileri biz avukatların yerini alır."
Avukat haklarıyla ilgili 4 önemli adımın atılması gerektiğini vurgulayan Feyzioğlu, desteğe ihtiyaçları olduğunu dile getirdi.
İlk adımın, YÖK'ün, hukuk fakültelerine bir taban puanı getirme kararı vermesi olduğunu anlatan Feyzioğlu, " 'Konuşuyorsunuz, konuşuyorsunuz, ne işe yarıyorsunuz' diyenlere, 'Bu halkı umutla hayatta tutuyoruz' demenin somut örneklerini sunuyoruz" dedi.
Feyzioğlu, ikinci adımın, hukuk fakültelerine girenlerin iyi eğitim öğretim alması için o fakültelerin ölçme değerlendirmeye tabi tutulması olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Türkiye Barolar Birliği, 37 hukuk fakültesinin gönüllü katılımıyla hukuk fakültelerinin ölçme ve değerlendirme işlemine başlamıştır. Birkaç ay içinde Türkiye'de hukuk fakültelerinin asgari standartlarını biz belirleyeceğiz ve kamuoyuna ilan edeceğiz. Diyeceğiz ki standartlar bunlar. Süre vereceğiz hukuk fakültelerine, bu sürenin sonunda standartlara kendilerini taşıyamayan hukuk fakültelerini yine kamuoyuna ilan edeceğiz. Diyeceğiz ki bizim evlatlarımız olsa ki bunlar bizim evlatlarımızdır, bu hukuk fakültelerine asla göndermeyiz."
Bu adımların ardından, kendini belirtilen standarda çekmemiş hukuk fakültelerinin mezunlarını stajyer olarak kabul etmek istemediklerini bildiren Feyzioğlu, bu kararlı adımla fakültelerin kendilerine hızlıca çekidüzen vereceklerine emin olduklarını aktardı.
Feyzioğlu, mutlaka avukatlık sınavının getirilmesi gerektiğine değinerek, şunları kaydetti:
"Bir hakimi hakim, bir savcıyı savcı yapan üzerine giydiği sırmalı cübbeler değildir. Bir sistemde hakimi ve savcıyı iktidarın bürokratı olmaktan kurtaran asli unsur avukatın varlığıdır. Sistemden avukatı çıkarmaya cüret eden bir hakim, savcı kendini iktidarın bürokratı olarak kabul etmekte ve etiketlemektedir. Bizim de bu sorumluluğun bilincinde hareket etmemiz ve kendimizi donatmamız gerekmektedir. Üzücü örneklerle karşı karşıyayız. Gaziantep'te sorunlu olduğunu düşündüğüm bir yaklaşım, bir zihniyeti sergileyen bir hakim duruşmayı odasında yaparken içeri bir sonraki duruşmayı beklemeye giren meslektaşımızı, 'Sen kimden izin aldın da özel odamda koltuğa oturdun' diye dışarıya çıkarmıştır. Bu oda ne zamandan beri onun özel odasıdır? Bu oda, bu sandalye, bu masa kendi parasıyla mı alınmıştır ve duruşma salonu denilen yer neresidir? Duruşmanın yapıldığı yerdir, parkta yaparsan parktır, avluda yaparsan avludur, odanda yaparsan odandır."
Konuşmaların ardından Feyzioğlu'na plaket takdim edildi.