IHA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2016 09:53
KRONİK BÖBREK HASTALIĞI (KBH), DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE SALGIN HALİNİ ALMIŞ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR. MEDİCAL PARK GAZİANTEP HASTANESİNDE GÖREV YAPAN NEFROLOJİ UZMANI UZ. DR. ERKAN MAHSERECİ, KRONİK BÖBREK HASTALIĞI HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER VERDİ. GİDEREK ARTAN SIKLIĞI, YOL AÇTIĞI YÜKSEK SAKATLIK VE ÖLÜM ORANLARI, YAŞAM KALİTESİNİ CİDDİ ŞEKİLDE ETKİLEMESİ VE TEDAVİSİ İÇİN GEREKEN RENAL REPLASMAN TEDAVİLERİNİN YÜKSEK MALİYETİ NEDENİYLE TOPLUMSAL YÜKÜ BÜYÜK OLAN BİR HASTALIKTIR.
Kronik böbrek hastalığı (KBH), dünyada ve ülkemizde salgın halini almış bir halk sağlığı sorunudur. Medical Park Gaziantep Hastanesinde görev yapan Nefroloji Uzmanı Uz. Dr. Erkan Mahserci, Kronik Böbrek Hastalığı hakkında önemli bilgiler verdi. Giderek artan sıklığı, yol açtığı yüksek sakatlık ve ölüm oranları, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemesi ve tedavisi için gereken renal replasman tedavilerinin yüksek maliyeti nedeniyle toplumsal yükü büyük olan bir hastalıktır.
Günümüzde halk sağlığını ve sağlık bütçelerini tehdit eden bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar (kalp-damar hastalıkları, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı vs) bulaşıcı hastalıkların yerini almıştır. Enfeksiyon hastalıklarına bağlı ölümlerin gelecek 10 yılda %3 kadar azalacağı tahmin edilmektedir. Buna karşın 30 yaşın üzerindeki bireylerde dünyadaki hastalık yükünün %72’sini oluşturan kronik hastalıkların çoğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere %17 kadar artış göstereceği öngörülmektedir. Yaklaşan bu sağlık ve sosyoekonomik krize karşı en uygun eylem kronik hastalıkların önlenmesidir.
Global halk sağlığı çalışmalarının parçası olarak sıklıkla gözden kaçan böbrek hastalıkları günümüzde önleme çabaları açısından kritik bir organ hastalığıdır. Daha da önemlisi böbrek hastalığı ’’hastalık çoğaltıcısı’’ olarak kabul edilebilir.
KBH, böbrekleri hasara uğratan ve böbreklerin normal görevlerini (kanı zararlı maddelerden temizleme, vücut sıvı dengesini sağlama, tansiyonu düzenleme ve hormon yapımı gibi) yapmasını engelleyen uzun süreli bir hastalıktır. Bu hastalığın teşhisi için üç aydan daha uzun süren idrar albümin atılımı artışı ve/veya böbrek fonksiyonunda önemli azalma olması (glomerüler filtrasyon hızı GFH) ile konulur. Bu hastalık tansiyon yüksekliği, kansızlık, kemik hastalığı ve kalp-damar hastalıkları gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Teşhis edilmeyen KBH’lığının birinci sonucu ilerleyici böbrek fonksiyon kaybına bağlı olarak böbrek yetmezliği oluşması ve diyaliz ve/veya transplantasyon ihtiyacının doğmasıdır. İkincisi ise kalp damar hastalığına (KVH) bağlı erken ölümdür. Sağlıklı görünen ancak KBH’ğı bulunan bireylerde KVH (koroner kalp hastalığı, serebrovasküler hastalık, periferik arter hastalığı)’tan ölüm riski 10 kat daha artmaktadır. KBH her yıl 12 milyondan fazla bireyde KVH’a bağlı morbiditeye neden olmaktadır. Bu sayı Tip 2 DM’un global epidemisine bağlı olarak hızla artmaktadır.
Kronik böbrek hastalığı epidemisinin maliyeti ve toplumsal olumsuz sonuçları giderek ivmelenmektedir. Dünyada 1.5 milyonun üzerinde diyaliz (hemodiyaliz, periton diyalizi) gören veya böbrek transplantasyonu yapılmış insan yaşamaktadır. Bu sayının gelecek 10 yılda ikiye katlanması tahmin edilmektedir. Gelecek 10 yılda diyaliz ve transplantasyonun dünyadaki toplam maliyetinin 1 trilyon USD’ı geçeceği sanılmaktadır. Bu ekonomik yük gelişmiş ülkelerde sağlık bütçelerini zorlamaktadır. Daha düşük gelir düzeyi olan ülkelerde ise altından kalkılması mümkün olmayan bir ekonomik yük ortaya çıkaracaktır.
Çığ gibi büyüyen ve ciddi ekonomik sorun haline gelmeye başlayan KBH’da erken teşhis ve önleyici yöntemlerle hastalığın ilerlemesini engellemenin ülkelerin birinci hedefi olması gerektiğini belirten Uz. Dr. Erkan Mahserci, ‘‘Günümüzde KBH’nın erken dönemde teşhisini mümkün kılacak serum kreatinin ölçümü, glomerüler filtrasyon hızının hesaplanması ve idrarda albümin ölçümü için basit testler vardır. Gelişmekte olan ülkelerde KBH’nın erken dönemindeki hastaların çoğunda tanı konulamamaktadır. Böbrek bozukluğunun erken teşhisi çok önemli olup böbrek hasarının komplikasyonlara yol açmasından önce uygun tedavisini mümkün kılar. Bu nedenle şeker hastalığı, hipertansiyon, obezite, sigara kullanımı, 50-60 yaşın üzerindeki populasyon, ailesinde diyabet, hipertansiyon ve böbrek hastalığı öyküsü olanlar, diğer böbrek hastalığı olanlar yüksek riskli olarak kabul edilir. Bahsi geçen risk gruplarına giren hastalar yılda bir kez mutlaka Nefroloji kontrolünden geçmelidir. Sonuçta elde edilen klinik ve laboratuvar bulgulara göre hastalığı önleyici tedbirler alınmalıdır. Güncel böbrek koruyucu tedaviler böbrek yetmezliğinin erken evrelerini de içine alacak şekilde uygulanmalıdır. Böbrek hastalığının erken teşhisi ve önlenmesinin teşvik edilmesi Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından önerilen hedeflerin başarılması için önemli ilk adım olacaktır. Bu girişimlerle dünyada kronik hastalıklara bağlı ölümlerin (gelecek 10 yılda beklenen 36 milyon önlenebilir ölümde) %2 oranında azaltılması mümkün olacaktır"diye konuştu.