Gülben Ergen

Anne-babaların eğitime ihtiyacı var

5 Eylül 2018
Gülben Ergen, ünlü psikiyatrist Prof. Dr. Özcan Köknel’i evinde ziyaret etti. Köknel; çocuk ruhunu anlamayı, artan şiddet olaylarını ve geçmişte açılan ana-baba okullarının faydalarını anlattı.

Özcan Köknel, İstanbul Tıp Fakültesi mezunu, yıllarını psikiyatriye vermiş bir isim... 1952’de mezun olduğu tıp fakültesine yıllar sonra bölüm başkanı olarak dönmüş. Bugüne kadar yaptığı sayısız araştırmayla birçok ödüle layık görüldü.

Onlarca kitap yazdı. Bugün 90 yaşında olan Özcan Hoca hâlâ araştırmaya ve bildiklerini aktarmaya devam ediyor...

Anlattıklarını dikkatle dinledim. Şiddetin temelinde yatan asıl nedenleri, anne-babaların çocuklarına davranma şekilleri, Türkiye’nin psikolojisi gibi birçok konuyu konuştuk...

  Özcan Hocam bu mesleği seçiş hikayenizden başlamak istiyorum... Nasıl bir ailede yetiştiniz? Neden psikiyatr olmak istediniz?

- Benim annem ve babam evvela öğretmenlik yapıyordu. Sonra İş Bankası’nda memur olarak çalışmaya başladılar. 1932 senesinde Tokat Zile’ye gittik. O zamanların Zile’si elektriği, suyu, yolu olmayan, evleri kerpiçten olan bir ilçeydi. Orada kerpiç dışında ev bulmak da zordu. Zar zor biz iki katlı bir ev bulduk. Alt katta ahır vardı. Üst katta da biz oturuyorduk.

Tek evlat mıydınız?

- Evet.

Yazının Devamını Oku

Vegan olduktan sonra sağlığıma kavuştum

29 Ağustos 2018
Gülben Ergen, Bodrum’da vegan restoranı açan ünlü şarkıcı Zeynep Casalini ile buluştu. Casalini, veganlıktan restoran açmaya uzanan hikayesinin ayrıntılarını anlattı.

Bodrum’da minicik bir kafenin tüm detaylarıyla seve seve ilgilenen bir çift mavi göz, bir şahane ses, bir güzel kadın, bir tatlı anne... Zeynep Casalini ile semizotu yiyip kendi yaptığı pirinç yoğurdunu tüketmek, bir yandan hayvansal gıdalar ile topraktan gelen nimetin arasındaki farkları ondan dinlemek müthiş bir zevk. Benim fonumda onun sesi, onun unutulmaz şarkısı:
Ben o duvarlara çarpa
çarpa yosun tuttum / ağlaya ağlaya nasır tuttum...

“Annem Deniz Türkali, babam Ernesto Casalini, dedem Vedat Türkali, ben Zeynep Casalini” demeden, gülen yüzü, şen kahkahası
ile müşterilere servis yapan
bir küçük dev...

Annenden başlamak istiyorum... Deniz (Türkali) Hanım nasıl?- Anneciğim iyi. Kızlarla birlikte tatildeydi en son. Keyfi çok yerinde.

Yazının Devamını Oku

Emre'nin aşk haberini sunmam

22 Ağustos 2018
Güzel, akıllı, marifetli, pratik ve çalışkan... Güzelliği ve fitliği malum dillere destan. İki şahane oğlu ile arı gibi bir anne. Sayfamıza bayram neşesi katan Çağla Şıkel ile konuştuk bu hafta...

YouTube kanalın çok iyi gidiyor... Memnun musun YouTube’da olmaktan? Ne kadar zamanını alıyor?

- Aslında haftada iki video koyuyoruz. Konuları ben ve ekibim buluyoruz. Herhangi bir şey bize bir konu yaratabiliyor. Hiç aklımızda olmayan şeyler ortaya çıkabiliyor.

Sen zaten gündüz kuşağında yaptığın televizyon programlarından aşinasın bu konulara değil mi?

- Aslında öyle ama YouTube izleyicisi çok farklı. Mesela bana diyorlar ki “Çağla, yeni başlayanlar için makyaj yapar mısın?” Ben “Saçmalama, 50 tane makyaj videosu yaptım” diyorum. “Hayır” diyor, yeni başlayanlar için olacak illa. Çünkü YouTube’daki kitle çok genç. 15-20 yaş arasında çoğunluk. Daha küçük yaştaki çocuklar bile girip “Çağla Abla” diye bakıyor. YouTube kanalı açtıktan sonra çok ilginç bir şey oldu. Aquapark’a gittik çocuklarla. Elimde botla yürüyordum. Yanıma 9-10 yaşlarında kız çocukları geldi. “Biz sizi çok seviyoruz. Sizin videolarınızı takip ediyoruz. Siz en sevdiğimiz YouTuber’sınız” dediler. “Çok teşekkür ederim” dedim. Kızlar beni asla tanımıyor. Asla Çağla olarak bilmiyor. Yüzde 100 eminim. Çünkü arkamı döndüğümde çığlık attı. Kaç senedir bu camiadayım kimse arkamdan çığlık atmadı. Bu çok güzel bir şey.

Çok güzel gerçekten...

- Orada yeni bir kitle edinmek, kimse yokmuş gibi kameraya konuşmak... Dışarıda neysem orada da oyum. Nasıl aynanın karşısında “Ne biçim eyeliner çektim, olmadı” diyorsam orada da bunları söylüyorum. Aslında kanal fikri bana sorulan sorularla ortaya çıktı. “Nasıl makyaj yapıyorsun? Saçını nasıl yapıyorsun? Farı nasıl sürüyorsun? Eyeliner nasıl oraya gitti?” gibi çok fazla soru geliyordu... 

Her şeyin doğal olması bence en büyük izlenme sebebi...

- Bence de... Mesela başta biraz sohbet ediyorum. “Ne yapıyorsunuz? İyi misiniz? Ben de iyiyim. Sağ olun. Çok teşekkür ederim. Yalnızım bugün” filan diyorum kendi kendime saçma sapan...

Yazının Devamını Oku

Bodrum kaçış değil, varış yeridir

15 Ağustos 2018
Gülben Ergen, geçtiğimiz hafta Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’la bir araya geldi. Bodrum’da Ergen’in sorularını yanıtlayan Kocadon, ilçeye yapılması gereken yatırımları, trafik sorununu ve turizmde yaşanan gelişmeleri anlattı.

20 senedir Bodrum’un Belediye Başkanı Mehmet Kocadon...

Ailesi ve dostlarıyla mütevazı bir yaşam sürüyor. Ona derdinizi anlatmak için güvenlik görevlilerini aşmanız da gerekmiyor. O soğuk veya mesafeli değil, gözlerinizin içine bakarak sizi dinleyen, güleryüzlü bir başkan...  Dünyanın en değerli tatil beldelerinden Bodrum’da eğitimden sağlığa, spordan eğlenceye her türlü yatırımın başında olan, halkın nabzını bilen o başkanla buluştuk...

◊ Mehmet Bey kaç senedir Bodrum Belediye Başkanlığı görevini yürütüyorsunuz?

- Beş ay sonra 20’nci yılıma gireceğim. Dört dönem oldu. 1999’dan beri belediye başkanlığı yapıyorum.

◊ Belediye başkanı olmadan önce ne iş yapıyordunuz?

- Turizm ve hayvancılıkla uğraşıyordum. Ailemin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı. Bodrum, 1983 yılına kadar göç veren bir yerdi. Burada bir memurla evlenmek sınıf atlatırdı insanlara. Çünkü maaşı vardı. Bodrum, birinci derece sürgün yeriydi.Daha sonra bu sürgün yerinden dünya şehri yaratıldı. Bu dünya şehrini bizim büyüklerimiz yarattı.Onların misafirperverliği, hoşgörüsü sayesinde oldu. Nedensiz ölümlerin kol gezdiği Bodrum’dan bakın şimdi dünya markalarının ve Türkiye’nin en iyi hastanelerinin de olduğu bir Bodrum yaratıldı.Bu geçiş süreçlerini çok iyi analiz etmek lazım.

◊ Bütün dünya starları da Bodrum’a geliyor artık...

Yazının Devamını Oku

Mutlu aşk da var hayatta!

8 Ağustos 2018
Gülben Ergen bu hafta ünlü iletişim danışmanı Özgür Aras’la bir araya geldi. Aras, yeni çıkan kitabı “Mutlu Aşk da Var!”ın yazılma hikayesini, aşka bakışını, Sezen Aksu ile ilişkisini ve mesleğinin detaylarını anlattı.

20 yıldır tanırım Özgür Aras’ı... Kendini geliştirmesini, yenilikleri sürekli araştırmasını, insanlara olan saygısını ve
gece hayatının göbeğinde çalışmasına rağmen kötü alışkanlıklardan kendini korumasını çok severim...
Son yıllarda ülkemizde marka olmak isteyen starlara ‘bilinçli algı yönetimi’ de veriyor.
Çalıştığı isimlere artı değer katan biri Özgür.
Ve son kitabı “Mutlu Aşk da Var!”da tecrübelerini bize anlatmaya devam ediyor.
Rahmetli anneciğinin kıymetli emanetine gözüm gibi bakarak yaptım bu sohbeti Özgür’le... Yeni kitabın hayırlı olsun… “Mutlu Aşk da Var!” ne anlatıyor bize?

- “Mutlu Aşk da Var!”, hepimizin özlem duyduğu bir cümle... Ben bu özlemden yola çıkarak aşkın aslında yanı başımızda olabileceğini, her ne yaşamış olursak olalım aşktan vazgeçmemek ve ona tüm kalbimizle inanmak gerektiğini anlatmak istedim.

Bunu yaparken de aynı zamanda deneyimlerimden, dinlediğim ve tanık olduğum hikayelerden ilham alarak aşkı bulma ve ona sahip çıkma ile ilgili püf noktaları verdim. Kitabım aşka inanmaktan vazgeçenlerin hislerini yeniden gözden geçirmesini sağlayacak.

Yazının Devamını Oku

Mezopotamyalı kadınlar dünyanın kaderini değiştirecek

1 Ağustos 2018
Mardin ülkemizde en etkilendiğim toprakların başında geliyor... Ve o şahane toprakların bize hediyesi Ebru Baybara Demir..... Memleket ve başarı sevdalısı bu girişimci kadını tanıdıkça daha da saygı duyuyorum... Yaptıkları yapacaklarının habercisi. Titiz, akıllı, özenli bir anne, dünyalı bir şef, gurur duyulası bir eş ve evlat...

◊ Ebru Hanım, Mardin’de uzun yıllardır şefliğini yürüttüğünüz bir restoranınız var. Mutfağa uzanan hikayeniz nasıl başladı?

- Babamın Mardin özlemleriyle büyüdüm. İstanbul’da büyüdük. Babam bizi hiç Mardin’e getirmedi. Dört kardeşiz.Annem çok becerikli bir kadındır. Zaten babam çok aşık olmuş anneme. Ama annem çok güzel ve becerikli olduğundan dolayı gelin geldikten sonra babamın ailesi tarafından çok ezilmiş. Annemin bütün talihsizliği iki kız çocuğu doğurmasıyla devam etmiş. Çünkü o dönemlerde herkes erkek çocuk doğurmasını bekliyormuş.Annemi çok eziyorlar. Annemin ilk çocuğu da kız oluyor. Ondan sonra babam diyor ki “Benim üç kızım var ama hepsini erkek gibi yetiştireceğim”. Ardından da İstanbul’a taşınıyorlar.

◊ Diğer iki kız kardeşiniz ne iş yapıyor?

- Ablam Kanada’da ünlü bir firmanın pazarlama müdürü. Diğer ablamın da reklam ajansı var. Benden sonra bir de erkek kardeşimiz oldu. Görsel iletişim üzerine çalışıyor. Aslında tam bir mucit.

◊ Babanızın size olan yaklaşımı nasıldı?

- Babam hep gurur duydu bizimle. Evin erkeği gibi yetiştirdi gerçekten bizi. Her işi yapabilirim diye beni çok motive etti. Babamla birlikte hiç Mardin’e gitmedik.Bizi götürmedi. Ama memleketini özlediğini çok anlatırdı.

◊ Neden gitmedi?

- Anlamadık biz de. Marmara Üniversitesi Turizm ve Rehberlik bölümü mezunuyum. Turist rehberliği yapıyordum. 1998 yılında ilk evliliğimi yaptım. Eşim de rehberdi.1999 yılında depremden sonra turizm bitme noktasına gelmişti. İşsiz kaldık. Eşime ‘’Gel Mardin’e gidelim” dedim.Eşim de bana “Ne işimiz var orada?” dedi. “Ben çok merak ediyorum” dedim. Öyle gittik Mardin’e... Gittiğimde çok büyülendim. “Burada yaşayalım. Fark yaratalım. Turizm yaparız” dedim.  “Olur” dedi.

Yazının Devamını Oku

BANA UPGRADE KORELİ DEDİLER

25 Temmuz 2018
Oyunculuğa sevdalı, bir o kadar da ailesine ve geri planda yaşamaya meraklı, esprili, sıcak bir genç Gökhan Alkan... Tiyatro kökenli olması, Müjdat Gezen ekolünden gelmesi de cabası. Bodrum’da yaptığımız sohbetten sonra anladım ki ekranda kendi tabiriyle “yarası olan” bir karakterle izleyeceğiz onu. İşte karşınızda sevenlerine, takipçilerine aşırı bağlı, dünya sinemasını takip eden, elinden kitabı düşmeyen, ustalara saygıda kusur etmeyen bir oyuncu...

◊ Geçen sene ilk kez Altın Kelebek (En İyi Çift) Ödülü’nü aldınız… Bekliyor muydun? Neler hissettin?
- Bekliyordum desem yalan olur. Çünkü çok sağlam rakiplerimiz vardı. Mesela benim de çok sevdiğim ve bitmesine üzüldüğüm “Vatanım Sensin” dizisindeki En İyi Çift adayı gibi. Bizim Altın Kelebek En İyi Çift Ödülü’nü alışımız, kamera arkasında çok samimi olmadan da çift enerjisini yansıtabileceğimizin kanıtı oldu. Savunduğum bir şeyin karşılığını görebilmek de beni onore etti.
◊ Neden set dışında bir iletişiminiz yoktu?
- İletişimimiz vardı ama bu benim şu anki oyunculuk anlayışımla ilgili bir durum. Ben karakteri yaşamayı seviyorum. O karakterin duygu ve düşüncelerini deneyimlemek hoşuma gidiyor. Böyle bir metot kullandığım için de Öykü Hanım ile tutkulu aşık çiftini seyirciye yansıtabildik.
◊ Bu işini iyi yapmak aslında…
-Teşekkür ederim. Karşılıklı çok güzel bir enerjiydi bence. Samimi ve inandırıcı bir çifttik. Senaryomuz iyiydi. Ayrıca, MF Yapım sahibi Faruk Bayhan ve ekibimiz bizim için elinden geleni yaptı. Biz de işine sarılan insanlarız. Sonuçta bizim ekmek kapımız orası. Ekmeğine ihanet etmeyen insanlar olarak da seyircimizin sevgisine nail olduk. Bu da benim kendi adıma en büyük gurur kaynağım.
◊ Öykü Karayel ile Can Bonomo geçenlerde evlendi. Düğünlerine gitmedin mi?

Yazının Devamını Oku

'Erkekler kendileriyle yüzleşmeli'

11 Temmuz 2018
Gülben Ergen bu hafta “Adapsız Kadınlar Hayâsız Erkekler” kitabının yazarı, televizyoncu Yelda Kırçuval’la bir araya geldi. Ergen, kadın-erkek ilişkilerinden sanal mutluluklara, adabımuaşeretten toplumun kadına biçtiği değere kadar her şeyi konuştu.

İletişimin insan yaşamındaki yoksunluğu ve önemi üzerine araştırmalar yapan genç bir yazar Yelda Kırçuval. Instagram’da yaşanan, gerçeklerden uzak, yüreği, hissi olmayan sanal ilişkileri anlattı bana. Geçtiğimiz haftalarda kendi adıma uzaklaştığım, hayatı sadece kendim için yaşamaya başladığım bugünlerde iyi geldi bana anlattıkları. O beni yöneteceğine ben hükmetmek istedim sosyal medyaya. Yelda Hanım da yazdığı kitapta günümüz çağında yaşanan ilişkilerin gerçekliğine bu açıdan bakıyor...

 ◊ Yelda Hanım, ne iş yapıyorsunuz?

- Televizyoncuyum. 17 yıldır medya sektörünün içindeyim. 12 yıllık bir habercilik geçmişim var. TRT kökenliyim. Bir süre orada çalıştıktan sonra özel kanallarda programlar yaptım. Bir yandan da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi’nde, Sinema ve Televizyon bölüm başkanıyım. Sinema-TV, yapım-yönetim ve diksiyon dersleri veriyorum. Son olarak da kitap yazdım...

◊ Kitabınızın adı “Adapsız Kadınlar Hayâsız Erkekler”. Ne demek adapsız be hayâsız? Neden yola çıktınız bu ismi koyarken?

- Mesleğim gereği çok gözlem yapan bir insanım. Aslında adabımuaşaret üzerinden yola çıktım. Çünkü adabımuaşeret günümüzde yitirdiğimiz bir kavram. Siz istemeseniz de birileri sizi değiştirmeye ya da düzeltmeye çalışıyor. Ama o düzeltme sizi günden güne adapsızlığa itiyor.

◊ Adapsızlık biraz sert bir ifade değil mi?

- Evet sert ama günümüz ilişkileri değerden yoksun olduğu için beraberinde bu sertlik kaçınılmaz oluyor.

Yazının Devamını Oku