Doğan Hızlan

Doğan Hızlan

dhizlan@hurriyet.com.tr

Tüm zamanların en iyi 100 CD’si

4 Aralık 2005
ÜNLÜ müzik dergisi Gramophone’un aralık sayısında çıkan bir liste, bütün müzikseverlerin evet ya da hayır deme duygularını yeterince tahrik edecek adlar içeriyor. Kişisel seçimlerinizle bu liste bazen uyuşacak, bazen çarpışacak. Bende olduğu gibi. Klasik müzik tutkunları için kütüphanede saklanacak bir sayı.

‘Neden klasik müziksiz yaşanmaz?’ sorusuna müzik dünyasının büyük şöhretleri cevap veriyor.

Marin Alsop’un söylediği, yazıma almam gereken bir özet:

‘Bizi bir başka zamana, bir başka dünyaya götürür.’

Gramophone
Dergisi, benim izlediğim müzik dergilerinden biri.

1922 sonbaharında yazar Compton Mackenzie, ‘kendi tutkusunu aynı coşkuyla paylaşacak dostları’ için bir dergi çıkaracağı konusunda The Daily Telegraph’ta bir yazı yazıyor.

1923 Nisan’ında da ilk sayısı yayınlanıyor, başta 2. Dünya Savaşı olmak üzere birçok engele rağmen dergi bugüne kadar çıktı.

82 yıl bir müzik dergisi için epey uzun bir süre.

Bizdeki dergilerin yaşamını düşündükçe, rakam beni daha da heyecanlandırıyor.

En eski dergi Varlık, 1933’ten beri yayınlanıyor.

* * *

SAYILARIN
egemen olduğu zevk belirlemeleri bazen beni isyana sevk eder.

Benim adıma başkasının seçtiğine evet demek, estetik irademi yok etmek. Bireysel tembelliğin en ruh körelteni.

Seçilen bu CD’leri sunan yazar James Jolly, bu besteciler ve icraları için, ‘Onların hayatının bir parçası olmuş’ deyişini kullanıyor.

Yalnız icracılar değil belki sizin diskoteğinizde bulunmayan bestecilere de rastlayacaksınız.

Acaba bu listeyi yayınlasam siz de aynı kanıya varır mısınız?

Belki bestecilerde, biraz da seçilen parçalarda bir oybirliğine, zevk birliğine varabilirsiniz; ama icracılarda itirazlarınız olacağından kuşkum yok.

Olumsuz yandan girdim bu listeye. İnanmayın. Yazıyı okur okumaz, bende hangileri var, diye diskoteğime yöneldim.

Bu listenin yeni yeni diskotek kurmaya başlayanlar için yararı var mı?

Hiç olmazsa ‘garantili bir seçim yaptım’ diye başkasının oylarıyla böbürlenebilir. Kendi seçtiklerinin değil de, yerinde bir deyimle, müzik otoritelerinin seçtiklerini dinlerken, dinletirken bile bir övünç duyabilirler.

‘Ben bunu seviyorum’ diyebilme cesaretini göstermelisiniz.

Belli sayıya zevkleri sığdırma konusundaki karşıtlığım başka.

Garip sorular vardır ya... ‘Eğer bir adaya gitseniz, yanınıza 5 ya da 10 kitap alacak olsanız, hangilerini alırdınız?’ gibi.

Bugün beğendiklerimi acaba ömür boyu beğenecek miyim?

İnsanın değişmeyeceğine inananların, zevk duraklarına takılıp kalacaklarına karar verenlerin sorusu bu.

Yarın, bugünkü listeyi değiştirebilirim .

Peki klasikler içinden deseler...

Yok yok o da olmaz; çünkü bugün Dostoyevski’yi okurum, yarın Tolstoy’u. Shakespeare’e bir açlık duymayacağımı kim temin edebilir?

* * *

YARIN
örnekler üzerine biraz konuşalım mı?
Yazının Devamını Oku

Müfide Çalık’ın tabakları

2 Aralık 2005
SERAMİK çalışmalarını ve heykellerini çok sevdiğim Müfide Çalık’ın Hobi Sanat Galerisi’ndeki sergisine ancak son gün gidebildim. Onun tabakları, bir sanat eserinin günlük hayatımızı renklendirişine örnek gösterilmesi gereken işlerdir.

En beğendiğim tabağa yöneldiğimde galeri yöneticisi ‘Onu Yaşar Kemal aldı’ dedi.

Artık sanat türlerine de ilgi gösteren adlar az, resim sergilerinde kaç edebiyatçıya rastlıyorsunuz, Türk bestecilerinin çalındığı salonlarda kaç ressamı görüyorsunuz, tiyatro seyircileri arasında değişik alanların sanatçılarının sayısı ne kadar?

Oysa ben daima sanatlar arasındaki, disiplinler arasındaki ilişkileri önemserim.

Onun için de Yaşar Kemal’in sergiyi ziyaret etmesini, beğendiği tabağı almasını özellikle yazımda belirtmek istedim.

* * *

MÜFİDE ÇALIK’ın seramiklerini görünce, salonlarımızın, odalarımızın bunlarla neden estetik bir anlam kazanmasından uzak durduğumuzu bir türlü anlayamam. Seramik resim gibi ilgi görmüyor, kabul edemediğim bir gerekçe onların kırılabilir olması, bu yüzden alıcı ona para vermek istemiyor.

Bence o tabaklar bir duvarı o kadar değiştirir ki, asıldığında, bir tablo gibi süsler.

Sanırım eve seramik alınması da sanattan anlamanın, koleksiyonculuğun bir ileri aşaması.

Müfide Çalık’ın o zarif, gerçekten insanın edinmesi gereken heykellerine de dikkati çekmek gerekiyor.

Heykel denince akla büyük insan heykellerinin geldiği bir toplumda; odaya, hatta masaya, küçük bir koridora konulacak heykel düşünüyorsanız Müfide Çalık’ın heykellerini salık vereceğim.

O, yaşamının büyük bölümünde eşi Şadi Çalık’ın öne çıkması için çalıştı. Türkiye İş Bankası Kibele Galerisi’nde düzenlenen retrospektif sergideki eserleri görenler, onun ve kızı Siren Çalık’ın sanatçı bir eşe ve babaya gösterdikleri sevgi ve saygıyı takdir etmişlerdir.

* * *

MÜFİDE ÇALIK’ın seramik ve heykelleri konusunda ayrıntılı bilgi almak, onları görmek, edinmek istiyorsanız, Hobi Sanat Galerisi’ne başvurabilirsiniz:

Tel:(0212) 225 23 37.

e.posta: www.hobigaleri.com
Yazının Devamını Oku

Amerika’da kitap fotokopisi yasak

1 Aralık 2005
‘EN Büyük Korsan Emniyet Kapısında’ (29 Kasım 2005, Hürriyet) yazım üzerine bir emniyet yetkilisinden ve okurlarımdan e-postalar aldım. Bunlardan bazılarını kısaltarak aşağıya aldım, sizlerle paylaşmak için:

‘Sayın Hızlan,

EDISAM Ekim 2005 Korsan Raporu’nun 5. sayfasında Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü Doğu Kapısı başlığı altında yakalanan kitapların listesi verilmiştir. Doğrudur. Ancak, olayın aslı savcılığa intikal ettirildiği şekilde tam olarak şöyledir. 20/09/2005 tarihinde Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü Doğu Kapısı yanında bulunan parkta sahipsiz olarak koliler içerisinde İngilizce kitaplar ele geçirilmiştir. Bu kitaplar Ankara Olgunlar Sokak’ta korsan kitap uygulaması yapanların polislerden kaçırıp buraya park içerisinde saklanmaya çalıştığı kitaplardır. Sizin Edisam Raporu’na dayanak belirttiğiniz gibi kursa gelen emniyet personeline satılan korsan kitaplar değildir.

Saygı ve selamlarımla.

Başkomiser Gökmen Tekin.’

* * *

Öğrenci bir okurum ise kitap fiyatlarının pahalılığından, öğrencilerin bunları alamadığından yakınıyor:

‘Sayın Hızlan, bugünkü yazınızla ilgili olarak olarak size, aklımın erdiği kadarıyla, hoşgörünüze sığınarak, birkaç eleştiride bulunmak istiyorum. Eleştirilerim özellikle akademik ders kitaplarına yönelik’ dedikten sonra aşağıda uzun bir alınması zorunlu kitaplar listesi var ve bunların tutarlarının yüksek olduğunu açıklıyor.

* * *

Mehmet Özdemir ise, kitapların daha ucuza satılması çaresini öneriyor:

‘Kitap korsanlığı için yazdığınız yazı eksik değil mi? Neden vatandaşın daha çok kitap okuması için kitapları daha ucuza satmanın yollarını bulmuyoruz?’

Çoğu okurum, özellikle öğrenciler, kitapların baskıları bulunmadığından fotokopinin zorunluluğu konusunda birleşiyorlar:

‘Sayın Hızlan,

Daha birkac gün evvel, ben de üniversitede bir ders konusuyla ilgili bir kitabı fotokopicide çoğalttım. Ancak bunun sebebi kitabın pahalı olması değil hiçbir yerde satılmamasıydı. Bunu yapmasam o bilgilerden mahrum kalacaktım.’

Celál Bülbül

* * *

‘Sayın Hızlan,

Ayda, ailesinden gelen 200 YTL ile 8-10 kişilik odalı yurtlarda kalan ve kitap, yurt parası dahil her ihtiyacını bu para ile karşılamak zorunda olan öğrenciye, neden korsan, fotokopi vb. kitap alıyorsun diyeceğinize, ya gerekli müdahaleler yapılır ve ucuza kitap temini sağlanır ya da o öğrencilerin okumalarını doğrudan önlersiniz olur biter.

Saygılarımla.

B. Erdal SEZGİN

* * *

Bir okurum Amerika’da fotokopinin bile yasak olduğunu ifade ediyor.

‘Muhterem beyefendi size Kuzey Amerika’dan yazıyorum. Burada bir yere kitap fotokopisi çekmeye gittiğiniz zaman fotokopici size bizzat kendisinin kitap fotokopisi çekmesinin suç olmasından dolayı, fotokopiyi çekemeyeceğini ve sizin de çekmeniz halinde suç işlemiş olacağınızı ama size engel olamayacağını söylüyor.’

Gelen e-postaların tamamını hürriyetim internet sitesindeki blognot köşesinden okuyabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Halkın beklediği sergi

30 Kasım 2005
SAKIP SABANCI MÜZESİ’nde açılan Picasso İstanbul’da Sergisi’ni dün gezdim. Müzenin bahçe kapısından itibaren gördüğüm uzun kuyruk beni çok heyecanlandırdı.

Pablo Ruiz Picasso (1881-1973) yirminci yüzyıl modern sanatının büyük adlarından biri. Kuyruğa baktığımda bir içgüdüyle ağzımdan şu cümle çıktı:

İstanbul halkı böyle bir sergiye layıktır.

Kültür başkenti İstanbul’un sanat grafiği bu sergiyle biraz daha yükseldi.

Öğrencilerin ve halkın Picasso İstanbul’da Sergisi’ne gösterdiği ilgi artık bu şehirde yaşayanların, uluslararası ünde ve değerde sanatçıları görmek istediğinin, ona gereken ilgiyi göstereceğinin de tartışılmaz kanıtı.

Sadece bu şehirde yaşayanlar değil, Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden de sergiyi gezebilmek için talepler geliyor. Yılbaşı için başvurular büyük bir klasörü doldurmuş.

Müze’nin genel müdürü Nazan Ölçer’den serginin gerçekleşme öyküsünü dinleseniz sergiyi mutlaka gezme arzusu duyarsınız.

Çünkü, bu uzun çalışmalar hem Picasso gibi uluslararası bir adın eserlerini görmemizi sağladı, hem de müzecilik açısından dünyaya bir örnek oldu, bizim için bir referans.

Picasso, artık müzenin sınırları içinde kalmıyor. Yollardan geçerken çeşitli yerlerde asılmış bezlerde Picasso İstanbul’da yazısını okuyorsunuz. Çünkü sergiyi düzenleyenler, herkesin bu sergiyi görmesini istiyorlar. Bunun için de çeşitli kolaylıklar sağlıyorlar.

* * *

İSTANBUL’DAN Müze’
ye gelecek öğrenciler için iki otobüs müzeye tahsis edilmiş.

Öğrenciler para ödemiyor.

Sergiye gelen diğer ziyaretçileri; kapıdan Picasso’nun eserleriyle süslenmiş minibüsler serginin kapısına kadar taşıyor.

Kapıdan size bir kulaklık da veriliyor, sergiyi gezerken Ferit Edgü’nün yazdığı metni Müşfik Kenter’in sesinden iki dilde (Türkçe ve İngilizce dinleyebiliyorsunuz.

Öğrenciler müzeyi, müze yönetiminin görevlendirdiği bir rehber eşliğinde geziyorlar, sordukları sorular ilgi çekici, her şeyi öğrenmek istiyorlar.

Müze’nin değişik salonlarında Picasso hakkında üç tane film gösteriliyor.

Yakında görme engelliler için braille alfabesi ile yapılmış bir kitapçık da yayımlanacak, onlar da sanat eserini öğrenme şansını kazanacaklar.

İşitme engelliler için de işaret dilini bilen rehberler eşliğinde müze gezilecek.

Çarşamba ve cuma günleri müze 22.00’ye kadar açık. Diğer günler 18.00’de kapanıyor.

Büyükler için 10 milyon, gruplar için 7 milyon, 60 yaşın üstündekiler için 3 milyon.

Sanatçının yaşamını, sanatını anlatan Picasso İstanbul’da kataloğunu alırsanız, sergiye kalıcılık kazandırırsınız, kitaplığınıza koyarsınız.

Eğer o kapsamlı 70 milyon fiyatlı kataloğu alamazsanız, 5 milyona küçük bir kitapçık daha var, onu mutlaka alın.

Picasso İstanbul’da Sergisi’ne bir giriş yazısı bu, içeriği üzerine daha yazacağım.

* * *

FINANCIAL TIMES’
ın sergi için kullandığı başlık çok hoşuma gitti.

Picasso’nun ünlü tablosu Avignonlu Kızlar’a (Les Demoiselles d’Avignon) gönderme yaparak şöyle yazmış:

‘Avignonlu Kızlar Boğaz’ın sularında yıkanıyor.’
Yazının Devamını Oku

En büyük korsan emniyet kapısında

29 Kasım 2005
METİN CELÁL ZEYNİOĞLU (EDİSAM Yönetim Kurulu Başkanı) imzasıyla bana ulaştırılan ‘Ekim 2005 Korsanla Mücadele Raporu’nda verilen listede en ilgimi çeken madde ne biliyor musunuz? En büyük korsanlığın yapıldığı yer; Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü’nun doğu kapısı önündeki tezgáhmış.

Rapordaki iddiaya göre; buradaki korsan kitaplar eğitim kurslarına katılan emniyet mensuplarına satılıyormuş.

Yayıncılar şu sorunun cevabını bekliyor.

Korsan yayınla mücadele etmesi gereken merci, buna nasıl göz yumuyor? Nasıl bu hukuk dışılığa müsaade ediyor?

Ekim ayında İstanbul ve Ankara’da yapılan baskında 6428 kitap, 648 fotokopi, 6040 forma, 6097 kitap kapağı ele geçirilmiş.

Ele geçirilen kitapların 5393’ü İngilizce ders ve akademik kitaplar, 1035’i Türkçe roman.

FOTOKOPİ YOLUYLA ÜNİVERSİTEDE KORSANLIK

DERS
kitaplarında korsan kitap kavramı başka bir değişime uğruyor.

Üniversitelerin içinde ve fakültelerin çevresindeki fotokopi satan dükkánlardaki durum da şöyle.

Çok satan üniversite ders kitapları fotokopi yoluyla çoğaltılıyor. Böylece öğrenciler kitabı satın almayıp o fotokopi kitapları daha ucuza satın alıyorlar.

Belirtmeye gerek yok; yazar, yayınevi ve devlet bu kitaptan hakkını alamıyor.

EDİSAM, YÖK’e gönderdiği yazıda, fotokopi yoluyla çoğaltmanın yasa kapsamı içine girdiğini, bunu yapanlara 2 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 50 milyardan (50 bin YTL) 150 milyar (150 bin YTL) liraya kadar değişen cezalar verildiğini, üniversite yönetimlerinin de suçlu duruma düşmemek için korsanlığa dikkat etmeleri gerektiğini belirtmişlerdir:

‘Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nu bilmemekten dolayı özellikle ders kitaplarının tümü ya da bir kısmının üniversite kütüphanelerinde ve kantinlerinde fotokopi yoluyla çoğaltılmasına göz yumulmaktadır.

Hatta yer yer bu uygulama özendirilmektedir.’

Raporun başlığı, ‘Ekim Ayı Baskınları’, sekiz sayfalık bilgiyi gördüğümde, korsan olgusunu yayıncıların iyi takip ettiği kanısına vardım.

* * *

UMARIM
devlet, yasaları uygulamada işi sıkı tutar.
Yazının Devamını Oku

Kutluer’in flütünden ninnileri dinleyin

28 Kasım 2005
ŞULE SOYSAL’ın veda yemeğinde, Şefika Kutluer’le karşılaştık ve yeni CD’lerinden, konserlerinden konuştuk. Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım Genel Müdürü Büyükelçi Şule Soysal’ı kültür ve sanat çevreleri çok yakından tanır. Türkiye’nin kültürünün, sanatının sergilerle, konserlerle, kitaplarla tanıtılması için çok çaba harcamış bir büyükelçiydi, İstanbul Modern’deki yemekte sanat çevrelerinden birçok kişi onun bu görevden ayrılmasından üzüntü duydu.

Şimdi Estonya Büyükelçisi olarak yeni görevine giderken, artık Türk kültürünün, sanatının orada temsil edileceğinden hiçbirimizin kuşkusu yok.

Yeni görevinde de ona başarılar diliyorum.

* * *

ŞEFİKA KUTLUER’in iki CD’sini dinledim.

Birinci CD’de Vivaldi’nin altı konçertosunu seslendirmiş, Berlin Filarmoni üyelerinden bir müzikçi grubu kendisine eşlik ediyor.

Royal Filarmoni Orkestrası eşliğinde doldurduğu ikinci CD’nin adı Ninniler Dünyası (World of Lullabies), aranjör ve orkestra yönetmeni de Peter Breiner.

Kutluer,
daha önce de Bach sonatlarını, Bach’ın klasik caz yorumunu seslendirmişti.

Veda yemeğinde mutlu olduğu, onurlandığı bir konserden söz etti, Cenevre Birleşmiş Milletler’de 60. yıl nedeniyle bir konser vermiş. Gelecek günlerdeki konser programı çok dolu, 27 ve 28 Kasım günleri İstanbul ve Ankara’da ünlü flütçü J.P. Rampall anısına konserler verecek.

Dünya Ninnileri (World of Lullabies) CD’sinin bir özelliği var: On beş ülkeden çocuklar için yapılmış bestelerden seçtiği eserler flüt için uyarlanmış .

İçinde bizden, ‘halka mal olduğu için’ Kátibim de yer alıyor.

Ayrıca Mozart’ın annesi için yazdığı bizim de Daha dün annemizin... diye söylediğimiz, hepimizin bildiği parçayı da dinleyebilirsiniz.

John Lennon’un Imagine’ini de eşi Yoko Ono, Şefika Kutluer’in çalmasına izin vermiş ve telif almamış.

Artık çocuğunuzun hem rahat uyumasını hem de müziğe kulağının alışmasını istiyorsanız, çok iyi hazırlanmış bu CD’yi dinletmelisiniz.

* * *

ŞEFİKA KUTLUER’i yeniden tanıtmanın gereği yok.

Ancak gerek Vivaldi Konçertoları gerek Ninniler Dünyası’nın içindeki kitapçıklarda onun hakkında dünyaca ünlü müzikçilerin yazılarını okursanız, sanatçımızın önemini bir kez daha anımsarsınız.
Yazının Devamını Oku

Dans eden kaplumbağalar

27 Kasım 2005
CUMARTESİ günlerimin ayrı bir programı vardır. Mizacımın, yaradılışımın müsaade ettiği ölçüde avarelik hakkımı kullanırım. Herkesin kaçıp gittiği, evlerine sığındığı, kalabalıklara açıldığı cumartesi.

Selim İleri’nin çok sevdiğim kitabı Cumartesi Yalnızlığı. Kızcağıza kaderi, bir günlük mutluluğu bile fazla görmüştü.

İlk kitabını bana Altın Kitaplar’da imzaladığında, bence ikimiz de güvenilir bir dostluğun, edebi bir arkadaşlığın kurulacağını sezmiştik.

Güner Sümer’in de Yarın Cumartesi oyununu Ses Tiyatrosu’nda birlikte seyretmiştim.

Neden içiyordu sorusunu soramadım sarhoş kahramanına.

Cumartesi çağrışımları, bir tatil gününün şaşkınlığını yaratır bende, dinginliğini değil. Beceremediğim bir işe kalkışırım tatlı su serseriliğine.

Evden çıktım, Nişantaşı’ndaki D&R mağazasına gittim, kitaplara, dergilere - bilmem kaçıncı kez- baktım, ordan Cağaloğlu’na hareket ettim.

Okurlarımın bir bölümü bunda ne var, zaten her zaman bunu yapıyorsun diyebilirler.

Tekdüze bir hayat içinde, bazı farklılıklar yaratmaya çalışıyorum, hoş görün.

* * *

CAĞALOĞLU’
nda arabadan indiğimde her basışımda çıtırtısını duyduğum çınar yaprakları bana sonbaharı anımsatıyor.

Kitap Sarayı’nın cumartesi ziyaretçilerini severim. Bir tatil gününü kitaba adarlar. Haftalık azıklarını alıp evlerine gideceklerdir mutlaka.

Hele ana, baba, çocuk üçgeni bütün cumartesi bungunluğumu siliverir.

Gazeteye giderken CNR’de Müzik Aletleri Fuarı’na uğradım.

Piyanolar, saksofonlar, gitarlar, çellolar, bateriler. Genç çocuklar aletleri denerken, küçük bir gösteri yapmanın da tadını çıkarıyorlardı.

Hoşuma giden bir stand, Kılıfçı adını taşıyor.

Dile gelseler sardığı enstrüman karşısında ne hissettiklerini anlatabilseler.

Mahfaza ne güzel bir kelime, sakladığı, koruduğu obje kadar kıymetli.

Sevgili bir dostum, bana kalemlerimi koyacağım camlı dolaplar armağan eder. Onları daha bir zevkle seyredeyim diye.

Time’ın yeni sayısında (28 Kasım 2005) Porof. Zihni Sinir’e taş çıkartan buluşları okudum.

Doğrusu bazıları çok hoşuma gitti.

Leopold Mozart’ın Oyuncak Senfonisi ile dans eden rengárenk kaplumbağalar bana çalışma şevki verir. Üstelik birbiriyle de yarışıyorlar.

Marilyn Monroe gibi birisiyle dans etmek istemez misiniz? Robot da olsa.

Ne o sizin ayağınıza basar, ne de siz onun. Çünkü o sizin öteki adımınızı biliyor.

1.65 metre boyunda, tuvaleti tercihe göre pembe veya mavi olabilir.

* * *

BU
arada dünyadaki en yaşlı canlı olan, Canberra’da (Avustralya) yaşayan 175 kiloluk sevgili kaplumbağa Harriet’in de doğum gününü bütün hayvanseverler adına kutlarım.
Yazının Devamını Oku

B Planı ile yaşamak

26 Kasım 2005
Tuna Kiremitçi’nin A.Ş.K. Neyin Kısaltması?’ndaki denemeleri okurken, bir yazarın itiraf güncesi, denemedir, yargısına vardım.

Bazı roman kahramanları, yazarın hayatından izdüşümleri satırlarda saklayabilir. Hatta yazar, kahramanına müdahale edebilir.

Oysa, deneme şeffaftır. Yazarın birçok yönünü açık eder.

Tuna Kiremitçi, genç kuşak yazarlarından biri. Romanlarında, kuşakdaşlarının dünyasını bulabilirsiniz.

Beni türler arası ilişkiler, her zaman çok ilgilendirmiştir.

Yazının Devamını Oku