Beyazsız Siyah, Keyifsiz Galibiyet

FIBA Şampiyonlar Ligi’nin 12. haftasında Beşiktaş Sompo Japan, Aris deplasmanında her çeyreğini felaket geçirdiği maçın sadece uzatmalarını kendi kalitesinde oynayarak 72-65 galip geldi.

Haberin Devamı

Topa yön veren iki kısanın (Boatright ve Adams) toplamda 2/11 isabet, sıfır asist ve 5 top kaybı ile mücadele edip kariyerlerinin en kötü maçlarından birini oynamaları, uzunların hücumda hiç beslenememesi ve rakibe ikram edilen hücum ribauntlarının yol açtığı faul problemleri yüzünden, Beşiktaş kendi evindeki ilk maçta 83-61 yendiği Aris karşısında çok zorlandı. Galibiyeti getiren faktörler Strawberry, Weems, Kenan ve zoraki olarak oyuna girip maçın seyrini değiştiren Samet oldu.
Bu maçın en önemli unsurlarından birisi, Aris’in Akatlar’daki maçta oynayan 5 yabancısından 4’üyle (Petway, Benson, Vaughn, Weaver) yollarını ayırmış olması ve o maçta takımın en skoreri olan (yakından tanıdığımız) Athineou’dan sakatlığı sebebiyle faydalanamamasıydı. Bu isimlerin yerlerine de kalibresi vasatı ancak aşabilen Maras ve Bochoridis gibi takviyeler yapmaktan öteye gidemeyen Yunan temsilcisinin, gruptaki açık ara en zayıf takım haline geldiği aşikârdı. Yenilenen kimliğiyle bir hücum takımı hüviyetine bürünen Beşiktaş’ın, böylesi vaziyetteki bir rakibe karşı bile normal sürede 60 sayı atamaması, maçın uzatmalara gitmesinden, hatta kaybedilmesinden bile daha vahim bir mesele olsa gerek.

Haberin Devamı

Maça, alışkanlığımız olduğu üzere yine dağınık başladık ve rakibin de verimsiz hücum edip bol bol top kaybı yapmasını, hücumdaki gevşemeler yüzünden lehimize çeviremedik. Neyse ki Aris’in de potamızı bombardımana tutacak veya sürprizler yapacak gücü yoktu, ve biz kendimize gelene kadar 30 sayıyı bulabilecek nice rakibin aksine, Aris ilk çeyreği sadece 20-17 önde kapatmakla yetindi. İkinci çeyrekte ise, iki takım toplam 20 sayıyı anca üretebildi ve ilk yarı 29-28 ile Aris lehine tamamlandı. Her iki çeyrekte de, biraz olsun maçın içine girebilen ve bir şeyler üretebilen yegâne as oyuncumuz Strawberry’di; Aris’te de bu görevi Bell ve hücum ribauntlarından gelen kolay sayılar üstlenmişti.
Üçüncü çeyrekte Beşiktaş ivmelenip tam iki kez 7’şer sayı farkla öne geçse de, her birinde rakibin cevabı derhaş Bell’in üçlükleriyle geldi. Adams ve Boatright’a nazaran en azından cut’lar yapan Weems’i beslemeyi akıl edebilen Kenan ve Strawberry’den başka hiç kimsenin top indirmeyi düşünmediği Sertaç sayesinde biraz kıpırdansak bile, başta Clark olmak üzere hücumda çok kötü dış atış kullanmamız, rakibin ekmeğine yağ sürdü. Palacios, Clark ve Sertaç’ın perdelemeler sırasında kural dışı hareket yapma alışkanlıkları halen bitmediği için de (ribauntlar hariç tek büyük ve ortak zaafları bu olsa gerek), Sertaç üçüncü çeyrekte, Palacios da son çeyrekte 5 faulle oyun dışı kaldı. Buna karşın rakipte sadece kısalar faul problemi yaşadı, ki onlar da maçın sonunda veya uzatmada oyun dışı kaldılar.

Haberin Devamı

İyiden iyiye daralan rotasyonda, Clark’ın (4/14 saha içi isabet), Boatright’ın ve Adams’ın dünyaları kaçırması üzerine yine rakibe maça tutunma fırsatı yarattık. İyi savunmamızın mimarlarından Weems’in kıpırdanışıyla bile maçı kopartamadık ve maçın sonuna kadar saklayabildiğimiz faul hakkımızı en lüzumsuz yerde, en olmayacak şekilde harcayıp galibiyeti rakibe ikram edecek noktaya geldik. Bochoridis’in kaçan serbest atışı sonrasında normal süreyi lehimize bitirme şansını, olabilecek en yanlış adamla, yani maçın en formsuz ismi olan Adams ile kullanmayı denedik ve onun hücum faulü, ne büyük bir hata yaptığımızı ispatladı. Aris topu kenardan oyuna sokamayınca Strawberry bir şans yakaladı ama top elinden kayınca skor 59-59’da kaldı ve maç uzatmaya gitti.
Normal sürenin sonunda, zoraki biçimde oyuna alınan Samet, daima iddia ettiğim o dinamizm, mücadele, sertlik ve enerji katkısını tam vaktinde sahaya yansıtarak, uzatmaların başat kahramanı oldu. Lakin Diebler ikinci yarının başlarında bir serbest atışı kaçırana dek iyi yüzdeyle attığımız faulleri cömertçe ıskalama geleneğimize o da uydu ve 3 kolay sayıyı heba etti. Neyse ki Samet Aris’in maça tutunacak mecaline (Maras) ve ümidine (Bell) karşı tepede switch’ten sonra çok iyi savunma yaptı, kısaların karşısında iyi durdu ve hem ribauntları, hem de boyalı alan savunmasını domine etti. Yetmedi, üst üste üç hücumda enfes perdelemelere imza atarak Strawberry ve Clark’ın maçı kopartan üçlüklerine zemin hazırladı. Kenan ile birlikte kalan sürede faul çizgisinden bizi utandırmayarak (sonlarda gelen iki müstesna üçlük dışında uzatmada sayı atamayan Aris’e karşı) maçın 72-65 kazanılmasında başrolü oynayan Samet, şans verildiği vakit ne kadar değerli olabileceğini bir kez daha gösterdi. Samet belki Tofaş günlerindeki gibi hücum edemiyor olabilir, ama en azından Karşıyaka’da öğrendiği kadar sert ve etkin savunma yapıyor ve ribaunt topluyor halen daha.
Diebler’a pozisyon yaratamıyoruz. Diebler üzerinden oyun kuramıyoruz. Diebler da bunca menfi etkene direnemiyor ve yine kayboluyor. Kısalarımızın yaratıcılık, yardım savunması, kolay eksilme ve tercih problemleri, uzunlarımızın ribaunt, faul ve ikili oyun müdafaası alanındaki sorunları sürüyor. Ne eski kimliğimizi, ne de yeni hüviyetimizi sahaya yansıtamadık. Maçı 18/56 saha içi, 9/31 iki sayı, 9/25 üç sayı, 27/41 serbest atış isabeti ile tamamladık. Rakibe 19 hücum ribaundu verdik. Güven telkin etmiyoruz. Bu kapkara tabloda, gelecek için kolay kolay bembeyaz ümitler de vaat edemiyoruz. Samet, Strawberry, Weems ve Kenan’a tebrikler. Takımı bu kadar zayıf bir rakibin önünde bile dökülen Ufuk Hoca’yı ise, Nanterre gibi kuvvetli ekipler karşısında zor günler bekliyor...

 

Yazarın Tüm Yazıları